Simla SUNAY
Katalan yazar Tina Valles, Ağacın Hafızası adlı romanında, dededen toruna, kırsaldan kente, ağaçlardan sokaklara aktarılan hafızanın saatini tutarken, çekirdek aileden geniş aileye bir (zaruri) geçiş hikayesi anlatıyor.
“Zamana zaman tanımak” üzerine, kuşak kavramını tersine çeviren ve hayat ağacı dediğimizde ilk aklımıza gelen şeyi değiştiren Ağacın Hafızası’nda öne çıkan; yazarın çocukların soyut şeyleri anlamak için somut şeylere başvurma ihtiyaçlarını anlatım diline ince ince, biçimsel işleyebilmesi. Çocukların tanıdıkları şeylerin izini süren yazar deneyselliğini semboller ve dil arasına attığı dikişlerle belli ediyor. Demans hastalığına tutulan, saat tamircisi bir dedeyle (Joan) on bir yaşına yaklaşan erkek torununun (Jan; o’su çıkarılmış Joan) ilişkilerine yakından bakıyoruz, karşımızda bir hafızanın yitirilişi ve diğerininse nasıl kurulduğu var. On bir yaş önemli. On bir önemli. Romanda on bir bölüm ve her bölümün on bir alt başlığı var. Daha “içindekiler” kısmından hikayeye giren yazar, kısa metinler halinde, pasaj pasaj, içeriğine özel tekrarlara açılan, açıldıkça derinleşen, saat gibi ritmik, ama zaman gibi de mekana ve kişiye göre değişkenlik gösteren, düzenliliği ve düzensizliği beraber akıtan özgün bir anlatım yakalamış. Anlatıcı Jan’ın gözünden yetişkinlerin davranışlarına, sırlarına, sorunlarla baş etme yöntemlerine bakarız. Yetişkinler ki zaman zaman grileşebilirler. Jan’ın gözünden baktığımız için de gerçekler üzerinde bir tül vardır, ancak çocuk sezgisi çeşitli yollar bulup her keresinde tülün ardına geçecektir. Sezdiği şeyler şekiller, kokular ve sesler kadar somutlaşır.
Barcelona’da anne babasıyla yaşayan Jan, dedesinin ve anneannesinin onlara taşınacağını ve temelli birlikte yaşayacaklarının haberini alır. Vilaverd’de, kavurucu sıcak bir köyde yaşayan saat tamircisi dede ve terzi anneanne kentteki apartman dairesine gündelik hayatı değiştirecek yeni düzenlemelerle yerleşir. Dede hastadır ve günbegün hafızasını yitirmektedir. Aile içi dayanışma için bir araya gelen üç kuşak için hem zor hem de eğlence dolu günler başlar. Jan daha çok yazları ilişki kurduğu dede ve anneannesinin katılımıyla dört yetişkin ebeveyne sahip olmuştur. Mutludur, çünkü hafta içi her gün okuldan eve dedesiyle birlikte yürümektedir. Sohbet dolu bu yürüyüşlere ağaçlar da eşlik eder. Dede toruna ağaçlara şefkatle dokunmayı, onlarla kurulabilecek, bakmaktan farklı bir ilişkiyi de öğretir. Dedesinin mottosudur: “(…) bir ağacın gölgesi insanın hayatını kurtarabilir.” (sayfa 49).
O HARFİ
Ağaçlar hem sığınak hem de sırdaştır. Bu yürüyüşler vasıtasıyla Jan, zamanı yavaşlatarak “illa görmenin şart olmadığı” sade bir bakışı kavrar, hatıra üretebildiğini keşfeder. Anneannesinin parfümü ve yemekleri evin havasını, ütü odasına taşınan dedesinin saat atölyesi ise sesini değiştirir. Her akşam ona kitap okuyacak babasından başka dedesi de fabllarıyla vardır artık. Jan babasının okuduklarıyla dedesininkiler çok farklıdır. Yazar, bu imkanla kuşak farkını belirgin çizer. Babası “uçaklı masallar” anlatırken dedesi fabllar gibi insanı daha fazla düşündüren hikayeler seçer. Jan’ın günleri artık ikiye ayrılır; uçaklı masallar ki bunlar ayakları yere değdirmeyenlerdir ve düşündüren fabllar. Peki Jan’ın hayatında ne değişir; portakallar artık bir saat tamircisi tarafından soyulduğu için daha lezzetlenir.
Kentli, çağdaş gündelik yaşam birden bire daha geleneksel biçimde evrilmiştir. Cinsiyet rolleri de daha belirginleşir. Sürekli mutfak kapısını kapatıp kendi aralarında gizli konuşan anne ve anneanne “klonlanmış kızlar”dır, bir ittifak kesinlikle vardır. Jan kendi cinsinden olan dedesi ve babasıyla daha etkin ilişki kurmaktadır. Ev işleri paylaşılmaktadır, ama büyük yük anneannededir, anne çalışmaktadır çünkü. Ancak herkes kitap okuyacak ya da tek başına yürüyüşe çıkacak zamanı bulabilmektedir. Hepsinin ortak yönü Jan’dır.
Joan adından çıkan o harfiyle Jan, bir geleneğin değiştiği noktadadır. Joan dedenin dedesinin adı da Joan’dır. “O” harfinin çıkmasını babası istemiştir. Jan bunu öğrendikten sonra her şeyi “o”nun biçimiyle ve farklı çağrışımlarla okumaya başlar. Bazen “o”nun adından çıkarılmış olmasına sevinir bazen kızar.
ÇOTUK
Dedesiyle özdeşlik kurmaya başlar, kendisini kuşağın devamı gibi hissedecekken eksik harf onu durdurmaktadır. “O” bir saat olabilir, bir ağacın kavuğu, bir donut, Katalanca oblit (unutkanlık) kelimesinin baş harfi, pantolonda bir delik, bir esneyiş… “O” dedesidir, “o” bir daire, bir biçim, bir tarih, bir ses, dünyanın biçimi ve sanki her şey olarak roman boyunca bir izlek oluşturur. Dedelerinin gelişiyle sanki “o” harfi de Jan’e geri verilmektedir, hafıza aktarımıdır bu. İlginç olan Jan ortaçağ adıdır yani Joan’ın eski halidir. Yazar burada tarihi tersine çevirerek kuşak çizgisini de kırar. Jan dedesine benzemektedir bu ancak ilişkiyle, hafıza aktarımıyla tamamlanacak “bir harf”tir.
Herkesin bir ağacı olmalıdır. Dedesinin ağacı, on bir yaşında (dikkat on bir) yaşadığı bir anısı nedeniyle salkımsöğüttür. Jan’ınki Rondo’daki çınar ağacı, en yakın arkadaşı Moises’inkiyse bostandaki badem ağacıdır. Dede Joan’ın Vilaverd’deki Katalunya Meydanı’nda bir zamanlar bulunan salkımsöğüt ile arasındaki giz ve bağ romanın başından itibaren merak uyandırır. Bütün hafızanın hazine gibi saklandığı, ama artık kesilmiş olan salkımsöğüt ile dedesi arasında büyülü bir geçmiş vardır. Dedesi ağaçtır, ağaç dedesi. Hafızayı görünür, dokunulur, koklanır kılan da ağaçtır. Dedesi aslında Barcelona’daki yeni hayatında hafızasını yitirişini geciktirmek için ağaçlara sığınmaktadır. Unutulanlarda ağaçlarda bulunabilir ancak.
Jan dedesinden iki türlü hafıza olduğunu öğrenir, kafa ve kalp. Kafa hafızası yitse de kalp hafızası sonsuzdur. Ve Katalanca kalp anlamına gelen cor sözcüğünün ortasında da “O” harfi aynı zamanda bir saattir, kalp de tik tak sesi çıkarır. Dedesiyle yürüyüşlerinden birinde Jan şöyle der: “Yitirmek istemediğin bütün hatıralar o harfin içinde, dimi, dede?” (sayfa 188).
Dedesi bir ağaçtır ağaç olmasına, ama bir çotuğa mı dönüşecektir hafızasını tümüyle yitirdiğinde? Hastalık ilerledikçe her geçen gün Jan’ın kaygıları artar, ev halkının ruh hali değişir.
Apartman dairesine taşınan, uzun zamandır tamir edilmeyi bekleyen guguklu saat onarılabilecek midir? Aile bireylerinin, dedesinin gündelik görevlerinde unuttuklarını kapatma yarışında guduklu saati kim tamir edecektir? Sürpriz biri. Hafıza bir miras mıdır? Bir vasiyet mi? Ama ortada bir mektup yoktur. Yazılı tek bir şey yoktur. Her şey sözlü olarak aktarılmaktadır Joan’dan Jan’a. Jan mektupsuzluğu sorgularken hatıraların tekrarlanıp tekrarlanmayacağını merak eder. Hatıralar biricik midir? Rüyalarımızda bile mi tekrarlanmaz? Annesi on bir yaşındayken ne çizdiyse Jan da çizebilir mi? Salkımsöğütü mesela… Dedesinin söylediğine göre çotuk, sanılanın aksine hafızası açıkta kalan bir ağaçtır, onu yitiren değil. Hayat ağacı aile bireylerinin yüzlerinden yapılma bir soyağacı değildir. Hayat ağacı hafızası olan kanlı canlı bir ağaçtır. Yine de bir ailenin soy kütüğünü / hafızasını taşıyabilir.
Ağacın Hafızası / Tina Valles / Çeviren: Emrah İmre / Can Yayınları / 280 s. / 11+ yaş
(Cumhuriyet Kitap, 26.12.2019)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN