Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz
Cemil Kavukçu
“Biz de yalnızız. Buraya gelen herkes yalnız… Ne kadar içseler de değişen bir şey olmuyor.”
Cemil Kavukçu’dan bir uzun öykü… Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz, nereye giderse gitsin yalnızlığından kurtulamayan insanın yürek burkan portresini çiziyor. Orta yaşın üstünde, yalnız yaşayan biri, günlerden pazarsa, tüm işlerinden elini çekmiş ve aklını kurcalayan şeyin de ne olduğunu bilmiyorsa ne yapar? Feridun ve Gero, bu öykünün belki de göründüğünden daha yalnız kahramanları, Gero’nun garsonluk yaptığı meyhanede bir pazar sabahı buluşuyorlar… Ve sonra içeriye o giriyor… Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz’de Cemil Kavukçu soruyor: Doğru adres var mıdır?
Can, Eylül 2017
Bir Sosyal Bilimcinin Yaşamından Anılar
Benedict Anderson
Siyasetçi ve sanatçıların yaşamöyküleriyle sık karşılaşırız, ama araştırmacıların hikâyelerini pek bilmeyiz. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de geniş ilgi uyandıran ve sosyal bilimlerdeki birçok araştırmayı etkileyen Hayali Cemaatler ve Üç Bayrak Altında’nın yazarı Benedict Anderson bize kendi yaşamını anlatıyor. Bu sınırları aşan yaşamdan iyi bir yazarın nasıl yetiştiğini, bir saha araştırmacısının ne gibi sorunlarla karşılaştığını, bunların üstesinden nasıl geldiğini anlıyoruz. Ve en önemlisi 20. yüzyılın kendini tüm dünyadan sorumlu gören evrenselci solcu kuşaklarının dünyaya nasıl baktığını hatırlıyoruz.
Benedict Anderson Çin’de doğmuş, çocukluğunu Kaliforniya ve İrlanda’da geçirmiş, eğitimini büyük ölçüde İngiltere’de tamamlamış. 1965 askeri darbesinden sonra Suharto yönetimindeki Endonezya’dan kovulunca araştırmalarına Tayland ve Filipinler’de devam etmek zorunda kalmış. Anderson’ın hikâyesi sadece kendisine ve kitaplarına değil, aynı zamanda Avrupa eğitimi ile Amerikan eğitimi arasındaki farklara, yeni bir araştırma alanı kurulurken yaşanan zorluklara, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana üniversite kurumunun geçirdiği değişime ve Yeni Sol’un küresel düşünce üzerindeki etkilerine de ışık tutuyor.
Çeviren: Ayet Aram Tekin
Yayına Hazırlayan: Savaş Kılıç
Metis, Eylül 2017
BENLİK ÜZERİNE DENEMELER
VİRGİNİA WOOLF
Bu derleme içindeki denemeler elbette sadece “benlik” sorunuyla ilgilenmiyor. Woolf aynı zamanda kadın haklarını, modernlik devrimlerini, romanın geçmişini, şimdisini ve geleceğini de tartışıyor. Sosyal eşitsizliği ve savaşın getirdiği ıstırabı dilbazca bir ustalıkla ifade eder. Sağlam bir edebiyat antikacısıdır, hazine avında geçmişi tarar. Aynı zamanda günün estetik çekişmeleri ve çağının dinamik noksanlığını da içine işlemişçesine kafasına takar. Kendi şeytanlarıyla mücadele eder, kendisiyle dalga geçenlerle dalga geçer ve genellikle de üstün gelir. Denemeler, Woolf’un 37 yaşında olduğu 1919 yılı ile 58 yaşında olduğu 1940 yılı arasında yazılmış. Bu süre zarfında Woolf değişmiştir, hem de defalarca; fikirleri değişmiştir, koşulları da öyle. O, kalemi her eline aldığında aynı bükülmez ve kusursuz duruşu yineleyen sabit bir teşekkül değildir…
Çeviren: Esra Çakıruylası
Ayrıntı, 2017
KUZEYLİ ANNEM
JEAN-LOUİS FOURNİER
“Küçüklüğümde ne zaman bir şeyler yazsam ya da bir resim yapsam, iyi olmuş mu diye anneme sorma ihtiyacı duyardım. Ondan icazet almam şarttı.
Kendisi hakkında yazmamla ilgili bugün ne düşünürdü acaba?
Tedirginim, belki de kitabı sevmeyecek. Alkolik kocasından bahsedilmesinden gına gelmiş olmalı. Ketum ve çekingen olan kendisinden, hayali hastalıklarından, kederinden bahsedilmesini istemiyordur.
Satır aralarını okumayı bilecek, bu kitabın bir ilanı aşk olduğunu, öğretmenimizin Anneler Günü için dikte ettiği övgü sözleri hariç, onu sevdiğimi asla söylemeyen benim hatamı telafi ettiğimi anlayabilecek mi?
Bunları onu yeniden yaşatmak için yazdığımı anlayabilecek mi? Çünkü onu özlediğimi.”
Jean-Louis Fournier’den yeni bir aile anlatısı daha.
Kuzeyli Annem tıpkı diğer Fournier kitapları gibi: sade, şiirsel ve sarsıcı…
Çeviren: Aysel Bora
Yapı Kredi Yayınları, 2017
Bir Alkoliğin Anıları
Jack London
Jack London, 1913 yılında yayımlanan Bir Alkoliğin Anıları’nda alkolle olan deneyimini kahramanı Barleycorn üzerinden anlatıyor. Kısa ama maceralarla dolu bir hayat yaşayan yazar, otobiyografik unsurlar kullanarak yazdığı bu kitapta alkolle olan uzun soluklu ve yıkıcı ilişkisine dair pek çok ipucu veriyor. Jack London dostlukların ve toplumsal ilişkilerin alkolizm kıskacında sürüklenişini anlatıyor.
Çeviren: Osman Çakmakçı
Alfa, 2017
Avrupa Romanı Üzerine On Bir Makale
Richard P. Blackmur
Yeni Eleştiri, 20. yüzyıl edebiyat eleştirisini derinden etkileyen bir akımdı. Bu akımın en önemli temsilcilerinden olan Amerikalı şair ve eleştirmen Richard P. Blackmur, Avrupa Romanı Üzerine On Bir Makale’de Avrupa romanının köşe taşlarını oluşturan yapıtlara eleştirel bir derinlik ve dikkatle eğiliyor. Tolstoy’un Anna Karenina’sından Joyce’un Ulysses’ine, Flaubert’in Madame Bovary’sinden Thomas Mann’ın Doktor Faustus’u ve Büyülü Dağ’ına uzanan panoramik roman analizlerinin ardından, Dostoyevski’nin temel yapıtlarını düzen ve düzensizlik, gerçek ve parodi, suç ve masumiyet, aziz ve mücrim temaları etrafında ele alan Blackmur, insan deneyiminin Avrupa romanında temsil edilme tarzını güçlü bir eleştirel bakışla irdeliyor: “Dostoyevski belki de bu hiddeti nedeniyle Rusya’nın Aziz Pavlus’u olarak algılanmıştır. Aziz Pavlus’un da Dostoyevski’nin de üslubu öfke doludur; ikisi de kurtuluşa giden yolda ferasetin esas olduğunu düşünmüş ve bu düşüncelerini sert ve fanatik bir tonda ifade etmişlerdir.”
Çeviren: Müge Günay
İletişim, Eylül 2017 Sönmüş Hayaller 2
Taşralı Bir Büyük Adam Paris’te
Honore de Balzac
Büyük Fransız romancısı Balzac, üç ciltlik Sönmüş Hayaller’in ikinci cildinde ünlü bir yazar olma hayalleri kuran Lucien’in, kendisini koruyup kollayan büyük aşkıyla taşradan Paris’e kaçtıktan sonra edebiyat cumhuriyetinde başından geçenleri anlatıyor. Kısa sürede birbirlerini hayal kırıklığına uğratan iki sevgili ayrılırlar. Varını yoğunu hovardaca giyim kuşamına harcayan Lucien sefalete sürüklenir. Mizacı gereği kısa yoldan başarıya ulaşmaya heves eden şair, uyarılara kulak asmayarak gazetecilik hayatına atılır, bir aktrisi metres edinir ve onunla birlikte yüklü borçlara girer. Güzelliği ve yeteneğiyle birdenbire parlar, ancak çevresindeki kıskanç insanların çevirdiği dümenler yüzünden edebi alanda istediği başarıya bir türlü ulaşamaz ve kendisini bekleyen hazin sona adım adım yaklaşır. XIX. yüzyıl Paris’inde, sefahat içinde yaşayan soylu kibarlar ile köhne bir otel odasında kalan ve çalışmalarıyla şöhrete ulaşanlar arasındaki karşıtlığı, ayrıca kitapçılık ve gazetecilik işinde dönen türlü entrikaları zengin tasvirlerle ortaya koyan bu önemli romanı Yaşar Nabi Nayır’ın özenli çevirisinden okuyacaksınız.
Çeviren: Yaşar Nabi Nayır
Varlık, Ağustos 2017
İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma
David Hume
18. yüzyılın önemli düşünürlerinden David Hume, İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma adlı eserinde felsefe anlayışını ve bu anlayışının temel ilkelerini ortaya koyar. Nedensellik ilkesine getirdiği eleştirilerle felsefe tarihine büyük bir katkıda bulunan Hume, insan bilimini ve doğasını incelemek amacıyla zihnin içeriğine ve anlama yetisine yönelir. Ona göre zihnin algıları iki forma bürünür; idealar ve izlenimler. Bütün idealarımızın izlenimlerimizden geldiğini öne sürerek nedensellik ideasına karşılık gelecek hiçbir izlenim olmadığını, bu ilkenin ne akılla ne de deneyle kanıtlanabildiğim, yalnızca zihinsel bir alışkanlıktan ibaret olduğunu savunur.
Çeviren: Oruç Aruoba
Say, 2017
Koleksiyon
Harold Pinter
Koleksiyon, biri heteroseksüel diğeri homoseksüel iki çifti, sinematografik bir anlatımla, eşzamanlı gelişen ve paralel kurgu içinde verilen olaylar dizisiyle karşı karşıya getirir. Alışkanlıklarını korumak için direnen iki erkek, güven sorunu yaşadıkları partnerleri yüzünden birbirleriyle çatışma durumuna düşer.
Oyun, işte böyle dörtlü bir ilişki ortamında kendi güvenli konumunu korumak adına Gerçek’ten kolaylıkla vazgeçen insanoğlunun trajikomik durumunu gözler önüne serer.
Çeviren: Füsun Ataman
Mitos Boyut, 2017
Smith & Wesson
Alessandro Baricco
Ama olmadı işte, çoğu kez beklenen olmaz. Ekilir, biçilir ama iki şey arasında çoğunlukla bir bağlantı yoktur. Olduğunu öğretirler sana ama… Bilmem, ben hiç görmedim. Zaman olur ekersin, zaman olur biçersin, o kadar… İşte bunun için bilgelik gereksiz bir kural, hüzün doğru olmayan bir duygudur, her zaman. O gün özenle ektik, hayal, çılgınlık ve yetenek ektik. Ne biçtik, belirsiz bir meyve: bizi her zaman güzel ve gizemli kılacak bir anının güzel ışığını ve bir duygulanmanın ayrıcalığını.
1902, Niagara Şelaleleri bölgesi. Bu bölgede yolları kesişen iki tuhaf tip: Tom Smith ve Jerry Wesson. Soy isimleri ünlü tabanca firmasının kurucularıyla benzeşse de büyük patronlarla pek ortak noktaları yok. Smith, kendine özgü yöntemleriyle bölgedeki son yetmiş yılın hava durumunu çıkarmak üzere Niagara’ya gelmiş bir meteorolog, kâşif ve borçları nedeniyle dört eyalette aranan bir dolandırıcı; baba mesleğini sürdüren Wesson ise nehirde intihar eden insanların cansız bedenlerini sudan çıkararak ömrünü geçirdiği için nehrin derinliklerini avucunun içi gibi bilen bir “balıkçı”. Bu grotesk ikiliye çiçeği burnunda gazeteci Rachel Green de katılınca hikâye giderek renkleniyor…
Baricco’nun kaleminden hayatın patikalarında tökezleyenlere, umuda, umutsuzluğa ve deliliğe dair kara mizah yüklü bir oyun.
Çeviren: Şemsa Gezgin
Can, 2017(Kaynak:Oggito)
(Tigris Haber, 09.10.2017)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN