Yıllardır yolumu aydınlatan Sayın Prof. Dr. Rona Serozan’a bir kerede daha teşekkür ederim. “Berlin Yüksek İdare Mahkemesinin 01.06.1972 tarihli Kararı” çevirisi İstanbul Barosu dergisinde yayımlanmış. Çok eski yıllara ait dergi sayfalarında durup dururken, kırk yıllık bir karar da olsa paylaşmak istedim.
Bilimsel özgürlükler, faaliyetler ve bilimsel özgürlüklerin sınırlandırılıp sınırlandırılmayacağı hakkında çok eski bir idare mahkemesi kararı. Bizdeki idare mahkemelerinden çıkmış böyle kararlar vardır kuşkusuz.
Alman Anayasasının 5. maddesi düşünce ve basın özgürlüğü ile sanat ve bilim özgürlüğünü şöyle düzenliyor: “(1) Herkesin, düşüncesini söz, yazı ve resimle serbestçe açıklayıp yayma ve herkese açık olan kaynaklardan, hiçbir engel uğramadan, bilgi edinme hakkı vardır. Basın özgürlüğü ile radyo ve film aracılığıyla haber verme özgürlüğü güvence altındadır. Sansür uygulanamaz. (2) Bu haklar, genel yasaların hükümleri, gençliğin korunması hakkındaki yasa hükümleri ve kişisel şeref hakları ile sınırlıdır. (3) Sanat ve bilim, araştırma ve öğretim serbesttir. Öğretim özgürlüğü Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.”
Aşağıdaki idare mahkemesi kararının konusu ise, Madde 5 ile güvence altına alınmış olan bilim özgürlüğü ile ilgili ilginç bir karar. Örneğin acaba bilim özgürlüğü, genel hukuk düzeni ile sınırlandırılabilir mi? Karardan okuyayım;
“Anayasa madde 5 fıkra 3 eliyle güvence altına alınmış olan bilim özgürlüğü, düşünceleri açıklama özgürlüğünün basit bir uzantısı olarak görülemez. (…) Bilim özgürlüğü, bilimsel araştırmanın ve öğretimin, konu yönünden herhangi bir sınırlamaya bağlı tutulmasını kesin olarak engeller. Anayasa madde 5 fıkra 3 cümle 1 kuralı, bilim adamını yalnız devletin müdahalelerine karşı değil, fakat Üniversite organlarının önlemlerine karşı da koruduğu için, bu organlar, ne öğretimin dirlik ve düzenliğine ilişkin tasavvurlarını, ne de bilimsel faaliyetin konu ve yöntemlerini üyelerine dayatamazlar. (…)
Bilim özgürlüğü, Anayasa madde 5 fıkra 3’e göre, hiçbir yasal daraltıma gelmez. Öte yandan, maddenin 2’nci fıkrası da bilim özgürlüğüne uygulanamaz. (…) Üstelik Anayasa madde 5 fıkra 3 kuralı, Anayasa madde 2 kuralı eliyle de sınırlandırılmış olmadığı için (…) bu özgürlüğün sınırları, ancak Anayasanın bütününden çıkarılabilir; Anayasanın tümel yorumu aracılığı ile belirlenebilir. Bilim özgürlüğü, “genel hukuk düzeni” ile ya da kaypak bir benzer kayıtlama ile sulandırılamaz. (…)
Şİmdi, Anayasa madde 5 fıkra 3 kuralı eliyle sağlanmış olan özgürlük alanı, olsa olsa, bilim kavramının özünden çıkma bir sınırlamaya bağlı sayılabilir. Bu temel hak, doğruyu bulup kavramayı amaçlayan ve bu yolda özgül yöntemlerin uygulandığı bilimsel düşünce açıklamalarını kapsar. Bu arada, siyasal nitelikte düşünce açığa vurmaları da, bilimsel araştırma konusu ile pek gevşek bir bağlantı içerisinde bulunsalar bile engellenemezler. (…)
Gerçi bilim özgürlüğü, Anayasa madde 5 fıkra 3 cümle 2 kuralı gereğince, bireyi Anayasaya bağlılık (sadakat) yükümünden sıyırmaz. Ne var ki bu çekince doğrudan doğruya bilim kavramından devşirilen sınıra ek bir sınır da kapsamaz. (…) Bağlılık kaydı akademik öğretim üyesine, bilimin sınırlarından taşınama yükümü dışında herhangi bir yüküm yüklemiş değildir. (…) Böylece Anayasa madde 5 fıkra 3 cümle 2 kuralı, aslında, bilim özgürlüğünün işlevinin ve özünün gereği gibi kavranması durumunda, doğrudan doğruya bu özgürlüğün kendi içeriğinden çıkma bir daraltımı dile getirmiş olur. (…) Bu nedenle, Anayasaya sadakatsiz davranışlara karşı, ancak bu sadakatsizliğin aynı zamanda bilime aykırılık niteliği taşıması olasılığında müdahale edilebilir. (…)
Oppermann’ın (…) bu özgürlüğün tarihsel oluşum ve gelişimine de parmak basarak isabetle belirttiği gibi Anayasa madde 5 fıkra 3 cümle 2 kuralınca talep edilen Anayasaya bağlılık, yerleşik hukuk düzeninden yana bir çeşit “mezhep eğitimi” ile bir tutulmamalıdır… Üniversite, hizmetinde bulunduğu toplumla sürtüşmesiz bütünleşmek ve yürürlükteki normları, oldukları gibi benimsemek zorunda değildir. …
Edebi eserleri tarihsel gelişimle bağlantıları ve sosyo-ekononik gerçekliklere bağımlılıkları içerisinde araştıran tarihsel-maddeci yöntem, bilim dışı sayılamaz. Bu yargı, sözü geçen yöntemin temelinde Marksist bir bilim anlayışı saklı olsa bile değişmez. …
Araştırma sırasında. “Batı Almanya’da sermayenin restorasyonu”ndan ya da “Alman Komünist Partisinin tekelci efendilerin iktidarsızlaştırılması ve Batıdaki işçi sınıfının dayanışması uğruna verdiği savaş”tan söz edilmesi, gerçi kapitalist ekonomi sistemine karşı eleştirel bir tavır alma ve sosyalizme yakınlık gösterme anlamına gelir. Ne var ki bu olguda, Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasasına, bu Anayasanın kurduğu düzenin Doğu tipinde bir modele çevrilmesi dileği ile karşı çıkılması ve buna bağlı olarak da Anayasaya sadakatsizlik edilmesi olgusu bulgulanamaz.
…Anayasa, ekonomi politikası açısından tarafsızdır, renksizdir. Gerçi bugün yerleşik ekonomik ve sosyal düzen, Anayasa tarafından “olanaklı” görülmüş bir düzendir ama olanaklı görülmüş “biricik” düzen de değildir. Yasa koyucusunun iradesiyle belirlenmiş bir ekonomik ve sosyal politika(ya)…yaslanan bu düzen, pekâlâ bir başka kararla bir başka düzene yer verebilir. (…)
Kapitalist ekonomi ve toplum düzeni Anayasa madde 18 ve 21 kuralları anlamında “özgürlükçü demokratik temel düzen” olarak korunmuş ve Federal Anayasa Mahkemesinin içtihatları ile çerçevelenmiş “dokunulmaz çekirdek alan”a girmez.” (İstanbul Barosu Dergisi Cilt 50 Sayı 1-2-3-4, Yıl 1976, sayfa 112, 113,114)
Kırk yıllık karardan öğrendiklerimi aklıma yazdım.
Üniversiteler ve akademik özgürlükler düzene uygun kafalardan meydana gelmez. Üniversiteler “düzene uygun kafalar” yetiştirmez. Aslında bu sonuç; üniversite mensubu öğretim üyelerinin kendi bilimsel özgürlüklerinin sonucu ve sorumluluklarıdır.
Düzenle ve yerleşik normlarla uyuşuk bilimsel özgürlük olmaz.
4 Şubat 2013
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN