2009 yılında Slumdoğ Millionaire filmiyle En İyi Yönetmen Oscarı’nı alan Danny Boyle, son filmi “Steve Jobs”u anlattı.
– Filminizin biyografi filmi olmadığını söylediniz, siz nasıl tanımlarsınız?
Lazerle işaret ettiğiniz hayata bir lazer bakışı. Bu durumda 1984, 1988 ve 1998’de üç bölüm ve Jobs’un çalışmalarındaki üç farklı ürünün lansmanı var. Ona odaklanmanızı sağlayan bu lazer benzeri yoğunluk, dilin canlılığı ve ilişkileriyle karakter hakkında gerekli bilgiyi alıyorsunuz. Bu adam geleceği inşa etti, ama bunun bedeli ne?
‘Senaryoyu hiç okumadı’
– Michael Fassbender’la birlikte çalışmayı anlatır mısınız?
İnanamadım. Rolünü sahiplenmesi olağanüstü. Başlangıçta Steve Jobs’a pek benzemiyor, ama önemli değil çünkü biyografi filmi yapmıyoruz. Önemli olan enerjiyi sergilemek, bu adamın enerjisini içinde yaşıyorsun ve vizyonunu bulmaya çalışıyorsun. Ama üçüncü bölüme geldiğimizde ona ne kadar benzediğini düşünmem ürkütücüydü. Ona biraz daha benzediği için mi öyle oldu yoksa ona mı dönüştü? Adeta o konuşuyordu, oydu. Sette senaryoya baktığını hiç görmedim ve hiç yanlış yapmadı. Repliklerini hiç yanlış söylemedi. Sanki Jobs’un sesi olmuştu.
– Size göre 50 yıl sonra tarih onları nasıl yargılayacak?
Bence bu tür filmler bu yüzden önemli çünkü onların şu anda önemli olduklarını düşünüyoruz. Çünkü ürettikleri ivmeyle (yeni teknoloji) bizim küremizden dışarı gidiyorlar. Bu şirketlerin dünyanın birçok ülkesinden daha değerli olduğunu duyduğunuzda -ki Apple’dan daha değerli olan sadece birkaç ülke var- inanamıyorsunuz. Muhteşem katkılarının yanı sıra çok büyük kusurları olan insanlar tarafından yönetiliyorlar. Ve özgürlüklerimiz onların hatalarının ve başarılarının potasında müzakere ediliyor. Peki, biz bu konuda ne yapacağız? Bu yüzden bunun gibi filmler yapmalısınız. Elli yıl sonra onun hakkında konuşacaklar çünkü o dünyayı cebimize sığdırdı. Yaptığı şey bu ve onunla ne yaptığımız ise bize kalmış. O gücü kullanmak konusunda büyük hatalar yapmadığınıza dair sürekli uyanık olmanız gerekiyor.
‘Wozniak hayranıyım’
– İlk bilgisayarınızı hatırlıyor musunuz?
Evet, Apple II idi. Çok ilginç çünkü ben Steve Wozniak’ın filmdeki argümanına inanıyorum. İkilik yoktur ve aynı anda hem terbiyeli hem de yetenekli olabilirsin. Wozniak da Jobs’un Apple II’nin rolünü anlamasını sağlamak için umutsuzca çalıştı. Tek istediği bu. Bu da bunu anlatıyor. Geriye bakamıyor. Jobs, geleceği inşa ediyor ve geçmişe akmayı inatla reddediyor. Çünkü yeni çocuğu, kendi gördüğü gibi yaratmaya çalışıyor. Ama bu iki şeyi aynı anda yapmanın mümkün olduğunu söyleyen Wozniak. Ben büyük bir Wozniak hayranıyım. Bu yüzden ilk bilgisayarımın Wozniak’ın bilgisayarı olan Apple II olması ilginç.
‘Jobs zor karakter’
– Wozniak filmi izledi mi?
Evet, birkaç kez provalara geldi ve bize yardım etti. Projenin araştırma aşamasında Aaron’a (Sorkin, senaryo yazarı) yardım etti. Filmi izlemek için de birkaç kez geldi. Woz, onun zihninin sesi. Onun düşündüklerini söylüyor. O bunu yaşamış. Kişisel bilgisayarı icat eden kişi o ve kimseye boyun eğip insanların söylemesini istediği şeyi söylemez ama bence çok memnun kaldı. Öyle de olmalı çünkü Seth’in onu canlandırması güzel.
– Bu filmi çekerken en zorlayıcı sahne hangisiydi?
Normalde bir filmde büyük teknik bir sahne veya zorlayıcı bir şey olur. Ama bu filmde bütün iş daha zor çünkü hayatınızda okuduğunuz en iyi diyaloglardan bazılarının yer aldığı 185 sayfa var ve hepsi bu. Üç sahne ve altı karakterdi, hepsi bu. Aaron sahne yönergeleri falan yazmaz. Bu yüzden kenetlenip hayal etmeniz gerekir. Sanırım en büyük görev bu.
JEFF DANIELS, STEVE JOBS FİLMİNDE JOHN SCULLEY ROLÜNDE
‘Jobs’la ayrılığın acısı bâki’
Jeff Daniels, Steve Jobs filminde canlandırdığı Apple’ın eski CEO’su John Sculley ile bir araya geldiğinde onu bir psikiyatrın hastasını inceleyeceği gibi incelediğini itiraf ediyor.
– Filmde kimi canlandırdığınızı anlatır mısınız?
Steve’in Pepsi’den getirdiği John Sculley’i oynuyorum. İlk birkaç yıl, ikisi arasında çok güzel bir birliktelik olmuş. Sculley, şirketi kurtarmak için ticari bir karar vermiş ve Steve onu hiç affetmemiş. Böylece Sculley için trajik bir düşüş olmuş çünkü Steve onu yok etmiş.
– Bu rol için Sculley’le tanışmak nasıldı?
Bir zevkti. Onu bir psikiyatrın hastasını incelediği gibi inceledim ve konuşturdum. Şu anda çok iyi olsa ve başka şirketlerle çalışıyor olsa da John’dan aldığım Steve Jobs’la ayrılmasından kalan acının hâlâ orada olduğuydu.
– John Sculley filmi izledi mi?
Bilmiyorum. Beğeneceğini umuyorum. Birbirlerini yere devirdikleri bazı kavgaları olduğunu söyledi. Bu güzel temsil edildi. Umarım son cümle hoşuna gider.
– Sculley size hiç tavsiyede bulundu mu?
Hayır, sadece konuştuk. Ben ona işle ilgili sorular sordum. Nasıl bozulduğunu sordum. Bir üniversite mezuniyet töreninde falanlarmış. Jobs oradaymış ve tribünün en üst sırasında oturduğunu görebiliyormuş. Sculley onu görmüş. “Ben de ona gidip selam vermedim” diyor.
– Filmden önce Steve Jobs hakkında ne biliyordunuz?
Sadece Steve Jobs’un Apple ve Mac’i yaratan adam olduğunu biliyordum. Aile geçmişini bilmiyordum. Filme ve Walter’ın (Isaacson) kitabını okuyuncaya dek bile bilmiyordum. Onunla çalışmanın ve birlikte olmanın ne kadar zor olduğunu bilmiyordum.
(Cumhuriyet, 29.12.2015)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN