Mine SÖĞÜT
Plajda bikiniyle rahatça dolaşıyorsunuz;
Ama pazarda, tezgâhlara eğildiğinizde…
Bluzunuzun yakasını boğazınıza kadar ilikliyorsunuz.
Kalabalık yerlerde eteğinizi devamlı çekiştiriyorsunuz.
Elinizde incecik bir çıta…
Duruma ve yere göre onu alçaltıp yükseltiyorsunuz.
Kıyafetleriniz gibi bedeniniz de size ait değil.
Erkeklerin, ailelerin, devletlerin ve diğer kadınların gözleri hep üzerinizde.
O gözler en eğitimlilerinize, en cesurlarınıza ve en anarşistlerinize bile devamlı ayar çekmekte.
Çünkü…
Dogmalardan beslenen onaylı bir ahlak var iktidarda.
Sadece devlet katında değil…
Sizin bile içinizde, beyninizde, kalbinizde.
Anneliği, bekâreti, namusu size kutsal belletiyorlar.
Belliyorsunuz.
Özgürlüğün fazlası tehlikelidir diyorlar.
Özgürlüğün fazlasından tırsıyorsunuz.
Bedeninizden ve cinsel güdülerinizden utanın diyorlar.
Utanıyorsunuz.
Her şeyin bir sınırı var denildiği anda, duruyorsunuz.
Söz dinliyorsunuz.
O sözü kimin neden söylediğine bakmadan.
Kadının günahkâr ve zapt edilmesi gerekli bir tür olduğunu anlatan kutsal metinlere itiraz edecek refleksleriniz bin yıllar önce körelmiş.
Zihniniz kendinizden devamlı kuşku duyma terbiyesiyle kirlenmiş.
Toplumsal ve hukuki yasalarla kadını baskılara tutsak kılan dilleri itaatkârlığınızla çoğalttığınızın farkında değilsiniz.
Düzenin aslen kökünden bozuk, kirli, çürük ve vahşi olduğunu herkes gibi görüyorsunuz.
Yine de ahlakın ve ahlaksızlığın tarifini sorgulamayı, sizin üzerinizde hak sahibi olduğunu iddia eden anlayışa bırakıyorsunuz.
Bu ikiyüzlü tehditkâr sistemin yaptırımlarını hukuk, ahlak, gelenek kılıflarında nesillerdir erkeklerle beraber, siz kadınlar da tekrar tekrar onaylıyorsunuz.
Küstah bir ahlak iktidarının etrafınıza ördüğü bir kafesin içinde esirsiniz.
Telleri kırılırsa onu kendi ellerinizle içeriden onaracak kadar da maharetlisiniz. Kafesin bir kapısı var; ardına kadar açık.
Kaçmıyorsunuz…
Uçmuyorsunuz…
Kanatlarınızı kırmış içeride oturuyorsunuz.
Başınıza iş geldikçe sokaklara çıkıp dilediğiniz kadar “Kıyafetime karışma” diye bağırın.
Karışacaklar.
Tabuları ince ince doğrayıp pembeleşinceye kadar pişirmediğiniz…
Ve evlerinizi temizlemek için harcadığınız enerjiyi varlığınızdan utanmanız gerektiğini söyleyen o kirli zihni temizlemek için harcamadığınız sürece…
Değişik politik iklimlerde…
Değişik bahanelerle…
Kıyafetlerinize de karışacaklar, bedeninize de.
(Cumhuriyet, 02.08.2017)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN