Fikret İlkiz
Latin Amerika’nın en uzun Kolombiya-Farc savaşı bitti. Küba’da 4 yıl süren müzakereler sonucunda Cartegana’da düzenlenen törenle Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos ile Timeçonko lakaplı Marksist Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) lideri Rodrigo Londano barış anlaşmasını 27 Eylül 2016’da imzaladılar.
1964 yılında hükümetin topraklarını elinden aldığı köylülerin başlattığı silahlı direniş 50 yıl sonra bitti. 220 bin insan öldü, 45 bin insan kayıp ve 7 milyon insan evsiz kaldı. 297 sayfalık anlaşmaya göre 7 bin 500 gerilla 180 gün içinde silah bırakacak. Savaş suçluları özel mahkemede yargılanacak uyuşturucu ile mücadele sürecek.
Savaş mağdurlarının da aralarında bulunduğu 2 bin 500 davetli ve BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Küba Devlet Başkanı Raul Castro’nun hazır bulunduğu imza töreninde herkes beyazlara bürünmüştü. Barış anlaşması üzerinde “Geçmişimiz kurşunla yazıldı, geleceğimiz eğitimle yazılacak” cümlesinin kazılı olduğu kurşundan yapılmış kalemle imzalandı.
Kolombiya Devlet Başkanı Santos konuşmasında; “Yarım yüzyılı aşkın süredir gölgesinde yaşadığımız şiddetin korkunç gecesi bitti. Kalplerimizi yeni bir şafağa, olasılıklarla dolu parlak bir güneşe açtık. Her hedefimize ulaşacağız, her engeli aşacağız ve hep hayal ettiğimiz barış içindeki ülkeye kavuşacağız” dedi ve dünyaya “Savaşa Hayır” mesajları gönderdiklerini söyledi. FARC lideri Timoçenko sebep oldukları acılar için özür diledi. “Sözümüz, silahımız olacak. Yeni bir uzlaşma dönemi başlatmak ve barışı inşa etmek için yeniden doğacağız. Hepimiz kalplerimizi ve zihinlerimizi silahlardan arındıracağız. Eşitlik ve adaletsizliğe karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Sosyalist düşüncemizden vazgeçmedik” dedi (Cumhuriyet 28.09.2016).
Gazete haberinde törenle ilgili bir cümle var. “Beethoven’in 9 Senfonisi’nden Neşeye Övgü notaları yükselirken beyaz mendillerini sallayan davetlilerin çoğu ağlıyordu.”
Beethoven’in dokuz senfonisi, beş piyano konçertosu, bir keman konçertosu, bir piyano, keman ve çello için üçlü konçerto, otuz iki piyano sonatı ve birçok oda müziği eseri vardır. Sadece bir opera (Fidelio) bestelemiştir. İlk senfonisini 1800 yılında bestelemiştir. 3. Senfonisi Eroica’yı Avrupa’ya demokrasi getirdiği için Napolyon’a adamıştır. Daha sonra Napolyon kendini İmparator ilan edince bu adamayı geri almıştır. Sürekli sağlık problemleri çeken Beethoven 1817’de tamamen sağır olmuştur. Sağırlık döneminde bestelediği Dokuzuncu Senfoni, insan sesinin kullanıldığı ilk senfonidir. Hayatının son evresi tam bir sağırlık içinde geçen ve bu döneminde yıllarca üzerinde çalıştığı 9. Senfoniyi tamamlayarak insanlığa armağan eden Beethoven Dünyanın en büyük “ses” şairidir. Dinleyince, duyacaksınız. Bu Senfoniye belki de düdük ya da flüt çalmaya başladığınız çocukluğunuzdan itibaren hiç yabancı değilsiniz ve duymamış olamazsınız…
İlk defa 7 Mayıs 1824’te Viyana’da Karntnerthor-Theather’da seslendirilen Beethoven’ın 9. Senfonisi, Kral Friedrich Wilhelm’e ithaf edilmiştir. Senfoninin son bölümü Shiller’in Neşeye Övgü şiirinin bestelenmiş halidir. 1785 yılında Alman ozan, oyun yazarı ve tarihçi Friedrich Schiller tarafından yazılan ve Neşeye Övgü (Ode To Joy) kasidenin girişi şöyledir:
Neşe, Tanrıların güzel kıvılcımı,
Ey Elizyum kızı,
Giriyoruz coşkuyla,
Senin ilahi, kutsal mabedine!
Senin büyünle birleşir,
Geleceğin acımasızca ayırdığı;
Tüm insanlar kardeş olur,
Yumuşak kanadın altında.
19 Ocak 1972’de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, Beethoven’in 9. Senfonisinin sonundaki Neşeye Övgü bölümünü Avrupa Birliği’nin resmî marşı olarak kabul etmiştir.
Neşeye Övgü, Neşeye Ağıt veya Neşeye Şarkı isimleriyle bilinen şiirin bestelenmiş sözleri şöyledir: “Kardeş olun ey insanlar, / Bunu ister tanrımız! / Bu dünyada her şey geçer, / Yalnız sana dost kalır./ İnsanlığa doğruluğa,/ Göğsünü aç korkma sakın./ Hür doğmuştur insanoğlu, / Hür yaşamak hakkıdır.”
Ve 9 Senfoninin ilk seslendirilişle ilgili Beethoven’in çok hazin öyküsünü anlatan 1942 yılında yazılmış birkaç satır… Bilgi notuna göre; aşağıdaki satırlar Cevad Memduh Altar’ın, Ludwig Van Beethoven’in ölümünün 115. yılı vesilesiyle 18 Nisan 1942 Cumartesi günü Ankara Devlet Konservatuarı salonunda düzenlenen 9. Senfoni konseri dolayısıyla yayımlanan kitapta yer alan yazısının bir bölümüdür (Youtube/Mynet).
“Bundan tam 118 yıl önce, 1824 yılı Mayısının yedinci günü, insanlığın kültür tarihine yepyeni bir sanat eseri katılmıştı. Aynı gün, yapılıp bitmesi daha yeni sona ermiş olan Viyana Saray Tiyatrosu’ndaki konseri dinlemeye koşanlar, büyük ses şairi Beethoven’i, üzerinde senelerce çalışarak yarattığı Dokuzuncu Senfoni’sini insanlığa armağan ederken gördüler. Hayatının son yaratma devresini tam bir sağırlık içinde geçiren büyük dâhi, bu ulu eserinin ilk çalındığı gün, ödevini tam olarak başarmış bir kahraman edasıyla orkestra şefi yerinde ayakta duruyor ve 300 kişiden ibaret olan orkestra ile koroyu Konzertmeister yerinden, arkadaşı Umlauff, onun yerine idare ediyordu. O gün, bu tarihe mal olan hadisenin nasıl geçtiğini yakından görenler, güzel olduğu kadar da içler parçalayan bu manzara karşısında gözyaşlarını tutamadılar, çünkü senfoninin devamı boyunca orkestra şefi yerinde hiçbir şey işitmeden ayakta durmuş olan büyük sanatçı, eser çalınıp bittikten sonra, hükümdarlara bile nasip olmayan şiddetli alkış tufanını da işitememiş ve ancak hayranlarından biri tarafından kollarından tutulup salona çevrildiği zaman, halkın büsbütün alevlenen heyecanı karşısında olan biteni anlamış ve sevindiği kadar da acı duymuştu.”
192 yıl önce 300 kişiden oluşan orkestranın şefi olarak ayakta duran, kulakları duymayan ve insanlığa adadığı 9. Senfoniyi seslendiren Beethoven’i, “tarihe mal olmuş o gün”; insanlar gözyaşları içinde ayakta alkışlamışlardı…
192 yıl sonra Kolombiya’da barışa imza atılırken, alkışlar arasında “Beethoven’in 9 Senfonisi’nden Neşeye Övgü notaları yükselirken beyaz mendillerini sallayan davetlilerin çoğu ağlıyordu.”
İnsanlık ve barış için Kolombiya’da imzalanmış olan anlaşma, tarihsel bir olaydır. Ama yalnızca barışa atılan imza anlamında veya genel anlamda tarihsel değildir. Böyle bir olay aynı zamanda belli bir tarihsel süreç içinde “somut” bir barış talebi, somut bir geçmişle somut bir geleceği birbirine bağlayan; somut bir şimdiki zamandır.
Beethowen’in duyguları, düşünceleri, hayatındaki her şey ne kadar özel ve sağırlığı ne kadar ona ait olursa olsun insanlığa armağan “Dokuzuncu Senfoni”; kulakları duyanlar, gözleri görenler ve tüm insanlık için tarihsel bir nitelik kazandı…
Duymadınız mı? Duydunuz, sağır değilsiniz. Görmediniz mi? Gördünüz, kör değilsiniz. Tanık değil misiniz? Şahitsiniz her şey gözlerinizin önünde yaşandı…
Tarihin şimdiki zamanı; Beethoven’in 9 Senfonisini, Kolombiya barışını, barışa imza için kurşundan kalemi, barış adına dökülen gözyaşları ve alkışları somut bir geçmişle somut bir geleceğe bağladı.
Şimdiki zamanın kökleri geçmişte, geleceğin kökleri de şimdiki zamandadır.
3 Ekim 2016
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN