Demokrasi; iyi bir yaşamın olmazsa olmazı…
Demokrasi varsa hukukun üstünlüğü vardır… Demokrasi varsa adaleti sağlamak mümkündür. Demokrasi varsa saygı vardır. Demokrasi varsa eşitlik vardır… Demokrasi varsa kısacası güzel olan her şeyi inşaa etmek mümkündür…
Bir 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde daha kadınlar; “savaşa, şiddete, sömürüye ve yoksulluğa hayır” diye haykıracak alanlarda… “Kadına zulüm bitene kadar” da haykırmaya, mücadele etmeye devam edecekler kadınlar…
Kadına zulüm biter mi?
Zor… Çünkü kadın en başta evinde, en yakınındakinden şiddet görüyor… Sonra okulda, işte her yerde cinsiyet ayrımcı politikalar karşısına dikiliyor. Erkeklere göre daha çok mobbinge uğruyorlar, daha çok çalışmalarına rağmen daha az ücret alıyorlar, daha az yükseliyorlar…
Evet kadın olmak zor… Atatürk, Kurtuluş Savaşı’ndan itibaren erkeğiyle omuz omuza savaşta cepheden cepheye koşan kadınların eşitlikçi politikalarla tüm haklarından yararlanabilmesinin, erkekleriyle yan yana yaşamda yer alabilmesinin kapılarını açmış… Ama 2022’nin 8 Mart’ında TBMM’ne baktığımızda daha 10 yıl önce kadınlara seçme hakkının verildiği Suudi Arabistan’dan bile daha az kadının Meclis’imizde yer aldığını görüyoruz… Ne üzücü değil mi?
Bakın bakalım 81 ilimizde topu topu 2 kadın vali var? Keza kadın kaymakam, kadın muhtar sayısı da o kadar az ki?
Cinsiyet ayrımcı politikaların sonucu değil de ne bu sizce?
Atatürk’ün kadının önünü açmaya çalıştığı günlerden bugüne gelindiğinde; ülkemizde; bağnaz, tutucu, kadın sadece kocasını ve ailesini memnun eder zihniyetinin egemen kılınmaya çalışıldığına tanık oluyoruz maalesef… Ve kadının çok çok akıllı olduğunun bilincine vararak “şiddet, sömürü ve her tür yoksulluktan” mücadeleyle kurtulacağına inanıyoruz…
En başta kadının özgür, bağımsız, insanca yaşama kavuşması için “cinsiyet ayrımcı” eğitim sistemine ihtiyaç vardır… Ve bu eğitim sistemi müfredatına teee ana okulundan itibaren yerleştirilmeli, kadın-erkek eşitlikçi eğitim çocukların iliklerine kadar işlenmeli… Hatta kadınlar, siz bir çoğunuz farkında değilsiniz, ama doğurduğunuz çocuklarınızın beyinlerine, onları doğurup büyütmeye başladığınız andan itibaren “kadın-erkek eşitliğini” nakşetmelisiniz… Böylece erkek ya da kız çocuklarınızın hayata güzel bakmalarını sağlamalısınız…
Size dayatılan cinsiyetçi politikaları elinizin tersiyle geri itmelisiniz… Özgürlüğünüzün ve insanca yaşamanızın, haklarınızı aramanızın yolunun sadece ve sadece demokrasinin olduğu bir toplumda olabileceğinin bilinciyle hareket etmelisiniz…
Türkiye Cumhuriyeti’nin yarısının siz kadınlardan oluştuğunu kesinlikle unutmamalısınız ve eşitlik hakkınızın elinden alınmasına izin vermemelisiniz… Bu eşitlik hakkını elinizden alacak olan babanız, kocanız da olsa…
Zaten çocuklarınızı “eşit” yetiştirirseniz tüm bunlar olmayacaktır eminiz…
Evet; maalesef ki kadına şiddet dünyada da, ülkemizde de artarak sürüyor… Gördünüz mü bilmiyoruz, ama nihayet TBMM’nde kurulan bir komisyon da lütfedip konuya eğildi ve bir rapor hazırladı… Bu raporda da bir kez daha ortaya çıktı ki; kadınların yüzde 80’i şiddet halinde kolluğa başvurmuyor…
Başvursa ne olacak ki, zaten… Ya evine geri gönderiliyor kol kırılır yen içinde kalır mantığıyla… Ya da şikayet ettiği koca, üç gün sonra serbest kalıp daha da şiddetle saldırıyor kadını, ailesini katlediyor…
Kadına yönelik şiddet, ihlal ne derseniz, deyin her yıl katlanarak artıyor… Öyle resmi olarak söylendiği gibi; utanıp, şikayet etsem ne olur vs. gerekçeyle yukarıdaki raporda da belirtildiği gibi yüzde 80’i şiddet görüp karakola gitmediği için azalma mazalma da yok… Azalma varsa kamuoyuna yansıyanda yani…
Daha 2022 yılın 65’inci günündeyiz… Ve bu 65 günde basına toplam 106 şiddet olayı yansıdı. Bu olaylarda beşi daha anne karnındaki “cenin” olmak üzere 83 kadın ve bebeği öldü. Biri polis, biri kızını korumaya çalışan bir babanın da aralarında bulunduğu 46 kişi de yaralandı…
Erkek şiddeti kadının hamile olmasını bile umursamadı… Beş kadını karnındaki bebekle birlikte öldürdü…
2022’nin ilk 65 gününde yaşanan kadın cinayetlerinin 76’sı silahlarla öldürüldü (46’sında ateşli silahlar, 30’unda bıçaklar kullanıldı), 30 kadın ise boğuldu, darp edildi, yüksekten düştüğü iddia edildi. Hatta bir koca da; kendini astığını ileri sürdüğü karısını kendisinin öldürdüğünü itiraf ederek cezaevinde intihar etti…
İçişleri Bakanlığı da, son 2 yıldır kadın cinayetleri ile ilgili rakamlar açıklıyor. Ülkede kadın cinayetlerinin, kadına şiddetin azaldığı belirtiliyor bakanlıkça. Avrupa’nın gerisinde olduğumuz vurgulanıyor…
Ne bizim, ne kadın örgütlerinin rakamlarıyla uyuşmuyor rakamlar… Ama ah keşke, diyoruz… Azalsa, hatta sıfır şiddet, sıfır kadın cinayeti olsa…
Bunun sağlanabilmesi için topyekün mücadele edilse, eğitim sistemine “eşitlikçi” anlayış hakim kılınsa, çocuklarımızın beyinlerinde “nefret” söylemlerine neden olan, olacak politikalar terk edilse…
Umut Vakfı olarak; 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde tüm kadınları kutlarken (çünkü evdeki, işteki tüm kadınlar emekçidir) bir gün; kadın-erkek eşitliğinin en ücra yerdeki evde, işte, sokakta bile sağlanmasını, kadına şiddetin olmadığı, hatta şiddetin akla bile gelmediği bir dünya diliyoruz…
Kadınlar yüreğiniz geleceğe dair umutlarla dolu olsun, kaygılar, umutsuzluklar tüm olumsuzluklar geride kalsın… Her şeye rağmen umutla bakın, ama mücadelesiz hiçbir hakkın alınmadığı bilinciyle…
İyi haftalar
Umut Vakfı
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN