Post image
Daha makul bir dünya mümkün mü?

 

Hafize Çınar GÜNER

Çocuklar neden bir kitabın tekrar tekrar okunmasını ister?

Öncelikle o kitap çocuğa haz veriyordur, onun gülme ve eğlenme gereksinimini karşılıyordur. Samimidir, kahramanları çocukla arkadaş olmuştur. Dahası çocuk kendini kahramanların yerine koyarak onlarla özdeşim kurmuştur. Hayatın içindedir, ama bir o kadar da değildir. Düş ve gerçek aynı düzlemdedir. Düşündürür, sorgulatır, şaşırtır, heyecanlandırır, sevindirir ve tüm olumsuzluklara rağmen umut verir. Çocuğa da söz hakkı tanır.

Ve çok katmanlıdır. Her okunduğunda başka bir tat verir.  Alt metni öylesine sağlamdır ki söylemek istediğini doğrudan söylemez, ama çok güçlü bir şekilde duyumsatır. Çocuğun düş ve düşünce üretmesine fırsat sağlar. Devingendir. Resimler farklı okumalara olanak verir. Tekrarlar ve zincirleme durumlar çocuğun dikkatini diri tutar. Ritmiktir, akıcıdır. Yalındır, ama dilsel olarak bir o kadar zengindir.

Bu yazıda işte böyle kitaplarla karşı karşıyayız. Kitapları dünya çapında 15 milyonun üzerinde satan ve 55 dile çevrilen İsveç çocuk edebiyatının önemli isimlerinden Svan Nordqvist’in yarattığ Pettson ve Findus serisine yakından bakacağız.

BİR KEDİM BİLE YOK!

Pettson, İsveç kırsalında içinde kırmızı boyalı ahşap bir ev, bir kümes, marangoz atölyesi, odunluk ve bahçesinde tuvalet olan küçük bir çiftlikte yaşar. Her küçük yer gibi dedikodunun bol olduğu bu kırsalda kendi kendine buluşlar yapan, sürekli radyodan hava raporu dinleyen, günün her saati kahve içen, kümesten aldığı yumurtaları bile tek tek silecek kadar titiz, dağınık kafalı bu yaşlı adam yalnızdır.

Muhtemelen dul olduğunu düşünebileceğimiz Pettson’un ya hiç çocuğu olmamıştır ya da çocukları çok uzaktadır. Pettson’un bu durağan hayatı komşusunun Findus marka bezelye kutusuna koyup getirdiği sarman bir kedi yavrusuyla tamamen değişir. Pettson bu oyunbaz kedinin adını Findus koyar, ona yeşil bir askılı pantolon diker ve onunla konuşmaya başlar. Ve tabii Findus da yaşlı adamla konuşmaya… Onların diyalogları bizi sımsıcak sevgi dolu, hem bir o kadar sıradan, hem de bir o kadar sıradışı öykülerin içine çeker. Sonra da hiç bırakmaz!

Günümüzde büyük şehirlerde yaşayanlar sürekli bir koşturma halinde. Bırakın komşularını tanımayı kimi zaman ailelerine ayıracak vakitleri bile yok.  Bu koşuşturma zaman zaman hızlı karar vermeye ve bilmeden yargılara varmaya neden olabiliyor. Kişinin şehir hayatında kendine dahi yabancılaştığı bu durum kırsalda ise başka bir boyutta yaşanıyor. Kırsalı terk eden gençler, boşalan köyler, ıssızlaşan doğal sosyal alanlar ve yalnız kalan ihtiyarlar… Ancak hem şehirde hem de kırsalda ortak bir nokta var ki; o da farklı olana karşı tahammülsüzlüğümüz! Sistem kırsalda ya da kentte fark etmiyor; her yerde düzen ve intizam istiyor. Güçlü olmak adına hep ötekine ihtiyaç duyuyor. Yoksa da kendi ötekisini yaratıyor. Ancak tüm bu tek tipleştirmeye inat farklılar ve farklılıklar yaşamı dönüştürüyor. Belirlenmeye çalışılan hayatlara rağmen kimileri için yaşam tüm coşkusuyla devam ediyor. Pettson da bu coşkuya katılanlardan. Bütün komşuları onun bir kaçık olduğunu düşünse de o yine de kedisinin doğum gününü yılda üç defa ona pasta yaparak kutlamaya, bu kutlamalarda bahçede Viyana valsi çalıp dans etmeye devam ediyor.

Komşusu Gustavsson, kümesine dadanan tilkiyi öldürmeyi düşünürken o her canlının yaşama hakkına saygı gösteriyor. Bin bir zorlukla ektiği bahçeyi eşeleyen tavuklarını bile suçsuz yere payladığına üzülüyor. Kedisiyle kamp yapmaya giderken peşine takılan tavuklarını kırmayacak, kümesindeki tavukları çalmaya gelen topal tilkiye acıyacak ve onunla pastasını paylaşacak kadar vicdanlı biri Pettson. Sorunlar karşısında her defasında farklı ve eğlenceli bir çözümü var. Tabii Findus’un da yardımlarını yabana atmamak gerek. Komşusu Andersson’ın vahşi boğasıyla boğa güreşi yapacak, en az altı ineği bahçeden çıkaracak, kömür karası gecede tavuklar için tilki nöbeti tutacak kadar cesur bir kedidir Findus. Ve tabi her kedi gibi meraklıdır. Bu merakı yüzünden küçücük çiftlikte bile kaybolmayı başarır. Pettson, porsuktan korkan küçük Findus’a korkularıyla yüzleşmenin yolunu öğretirken ya da bir sepet yumurtayı kırıp ortalığı dağıttığında bile ona sabrederken bize de rehber oluyor.

Onunla çocukların duygularını anlamayı, hoş görmeyi ve şefkati öğreniyoruz. Biz yetişkinlere çocukların dünyasının kapılarını aralıyor, ama aynı zamanda da yavaşlamayı, anı yaşamayı, avuçlarımızın arasından akıp giden hayatın kıymetini bilmeyi duyumsatıyor.

PETTSON VE FİNDUS DÜNYASINDA YAŞAMAK!

Serinin “Doğum Günü Pastası”, “Pettson Çadır Kuruyor”, “ Küçük Findus Kayboldu”, “Tilki Avı” ve “Sebze Tarlasında Curcuna” olmak üzere Türkçeye çevrilen ve Ayrıntı Yayınları Dinozor Çocuk tarafından yayımlanan beş kitabı bulunuyor. Bizlere İsveç çocuk edebiyatının kapılarını açan, titiz çevirileriyle gönlümüzde ayrı bir yeri olan Ali Arda ile yakında bu sayfalarda sohbet edeceğiz. Serinin öteki kitaplarını da onun ağzından dinleme fırsatı bulacağız. Bu kitapların da Dinozor Çocuk tarafından en kısa zamanda yayımlanmasını diliyoruz. Bir dileğimiz de serinin eski baskı kalitesiyle basılması, yani kalın karton kapak haliyle yayımlanması. En azından okura bu konuda seçenek sunulabilir düşüncesindeyiz.

Kitaplara ek olarak Pettson ve Findus’un 75 dakikalık üç uzun metrajlı animasyon filmi; 26’şar dakikalık, 25 bölümden oluşan animasyonlu bir dizi filmi; bilgisayar, tahta ve kutu oyunları da bulunuyor. Uzun metrajlı filmlerden biri olan “Fırıldak Kedi Findus” 2017 yılının yazında Özen Film’in katkılarıyla Türkçe dublajlı olarak vizyona girmiş, ama çok kısa süre kalabilmişti. Defalarca bu filmi seyretmiş biri olarak en az kitapları kadar keyifli olduğunu söyleyebilirim. Özellikle Almanya ve İsveç’te çok sevilen bu ikiliye 2000 yılında Stockholm’deki Junibacken Çocuk Müzesi’nde büyük yer verildi. Müze, Pettson ve Findus dünyası için yeniden düzenlendi. Ülkemizde de çocuk müzelerinin artmasını ve sanatın yaşamın süsü değil bir parçası olmasını hayal ediyoruz. Sven Nordqvist’in Pettson ve Findus serisindeki gibi sorunların çözüme kavuştuğu, şiddetsiz, huzurlu bir dünya istiyoruz. “Dünya makul olmalıdır. Aslında, şahsen benim arzum bu” diyen Nordqvist’e katılmadan edemiyoruz.

Daha makul bir dünyada, başka başka kitaplarda buluşmak üzere…

“Doğum Günü Pastası”, “Pettson Çadır Kuruyor”, “ Küçük Findus Kayboldu”, “Tilki Avı”, “Sebze Tarlasında Curcuna”/Sven Nordqvist

Çeviren: Ali Arda

Dinozor Çocuk/2010-2018/5+

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN