Suriye’de yaşanan iç savaşın Türkiye’ye olumsuz etkilerinden biri, belki de en önemlisi, çocuklar üzerinde bıraktığın derin izler. Şanlıurfa ilimizin Ceylanpınar ilçesinde çocuklarımız, sürekli bir savaş ortamı ile burun burunalar. Çatışmalarda seken mermiler, roketler Türkiye sınırlarında can alıyor. Bu olaylar çocukların gözlerinden kaçmıyor ve belki de kendi dünyalarında bu travmayı oyun oynayarak atlatmaya çalışıyorlar. Ancak bu durumun uzun vadede, çocuklarımız büyüdüğünde, nelere yol açabileceğini düşünmek bizleri üzüyor.
Bayramların birleştirici, affedici, kavuşturucu zamanlar olması gerekirken, çocuklarımız şiddetin en üst düzeye vardığı bir Ramazan Bayramı yaşadı ne yazık ki. Çocuklar bayram harçlıkları ile oyuncak silahlar alarak sokaklarda Suriyeli askerlerle muhaliflerin çatışmalarını kendi aralarında canlandırmaya başladılar. Bunu bir oyun haline getirdiler. Bu durum aslında çoktan harekete geçmesi gereken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının hiç ilgisini çekmedi. Geçtiğimiz ay, Türkiye’nin bir başka köşesinde başlatılan ve tüm Türkiye genelinde sürdürülen “Oyuncak Silahını Getir Kitabını Götür” kampanyası da aynı şekilde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının ilgisini çekmedi.
Türkiye’deki 54 ‘Hayal Dünyası Oyuncak’ mağazasına oyuncak silahlarını getiren çocuklara top ve kitap gibi hediyeler verilen kampanyanın yürütücüleri Hayal Dünyası Çocuk ile Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) Ege Şubesi oldu. Bu kampanya ilgili Bakanlığın desteğini alabilseydi, özellikle çatışma bölgelerine yakın merkezlerimizde çocukların rehabilitasyon ihtiyaçları düşünülerek geliştirilseydi, muhteşem bir dönüşümün ilk tohumları da atılmış olurdu. Ülkemizde silaha olan düşkünlüğün en önemli ve en zor kısmı kültürel kodlara sinmiş oyuncak silah ve eğlence amaçlı havaya ateş açma olaylarıdır. Bu iki konu üzerine ciddi bilinçlendirici kampanyalar düzenlenmeden silahların ve şiddetin susmasını beklemek hayalperestlik olur. Uzun vadeli çözümler işte bu tarz kampanyaların devlet tarafından desteklenmesi ve uzun soluklu hale getirilmesi ile mümkün olabilir.
Biz bu duruma şaşırmadık. Neden olduğunu anlayamadığımız bir şekilde bilinçsiz silahlanmayı engelleyecek önlemler ve bilinçlendirme kampanyalarına karşı hükümetin suskun bir tavrı var. Bu konuyu sanki yokmuşçasına üzerini örtmeyi, önlem almak yerine kültürel çarpıklıkları devam ettirmeyi tercih ediyorlar. İnsan sağlığına dolaylı olarak yıllar sonra etki edebilecek tüm kötü alışkanlıklara karşı bayrak açmış savaşırken, sonucu doğrudan ölümle sonuçlanan bilinçsiz silahlanma ile mücadelede ısrarla geride durmayı tercih ediyorlar.
Bu tercihlerinin sonucunda gelecek nesiller nasıl bir gençlik oluşturacak çok merak ediyoruz. Şiddetsiz, barış ve uzlaşma kültürünü benimsemiş, yurttaşlık bilincine sahip ve adalete güvenen, hukukun üstünlüğünü savunan bir gençlik silahla savaş oyunları oynayarak mı gelişir sanıyorlar acaba? Yanıldıklarını anlatmaya çalışıyoruz ama sanırım bizim kelimelerimiz yeterli olmuyor.
İyi haftalar,
Umut Vakfı
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN