Post image
“Çocuklar şiddetin mazur görülebilir olduğuna inanıyor”

kayip-cocuklar-hakkinda-veri-bile-tutulmuyor-devlet-degil-medya-ilgili-264865-5

Yüce YÖNEY

Tarlabaşı Toplum Merkezi (TTM) “Çocukların Şiddet Algısı” projesinin sonuçlarını duyurdu.

Proje Koordinatörü Ebru Ergün şiddetin bazı durumlarda mazur görülebilir olduğu inancının çocuklarda yerleşmeye başladığını vurguladı.

“Bu proje göstermekte ki -özellikle sosyo-ekonomik açıdan ciddi bir yoksunluk ve belirsizlik içinde yaşayan aileler için- hayatın her alanında şiddetin pek çok farklı türüyle karşılaşmak günlük bir deneyim haline gelmiş durumda ve şiddetin normalleşmesi toplumun pek çok kesimi için önemli bir risk oluşturmakta.

“Çalışmalar sırasında özellikle anne babalarının hatalı davranışları karşısında kendilerini dövme hakkının olduğu ya da okulda öğretmenin uyarılarına uymayan çocuklara fiziksel şiddet uygulanabileceği yönündeki inançlar yer yer ifade edildi.

“Bu bulgular şiddetin bir çözüm yolu olarak şimdiden bu çocuklar tarafından benimsenmekte olduğunu göstermekte.”

“Şiddetin üstündeki sessizliği kırmak”

Ergün’e göre, araştırma toplumdaki şiddet döngüsünü kırmak için doğru sosyo-ekonomik politikaların izlenmesinin yanısıra toplumun farklı kesimlerine yönelik önleme programlarının yaygınlaşmasının da gerekliliğine işaret ediyor.

Çocuklarla yürütülen bu tip çalışmalar şiddetin yaşantılarının üstündeki sessizliği kırmak, deneyimleri söze dökmek açısından büyük önem arz ediyor.”

Çocukların Şiddet Algısı Projesi

TTM’nin yürüttüğü, araştırma ayağını İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Yard. Doç. Dr. Zeynep Çatay’ın üstlendiği, Bernard van Leer Vakfı’nın desteklediği proje çocukların gözünden şiddetin nasıl algılandığını araştırmayı, çocukları şiddet içeren etkileşimlere karşı güçlendirmeyi ve toplumda bu konuda duyarlılık yaratmayı hedefliyordu.

Proje kapsamında Tarlabaşı’nda yaşayan Türkiyeli ve Suriyeli 7-15 yaş arası çocukla odak grup ve resim, hikaye yazımı, fotoğraf gibi sanatsal ifade araçlarının kullanıldığı atölye çalışmaları yürütüldü.

Bu proje, çocukların masum, zayıf ve korunmaya muhtaç birer ‘küçük’ insan değil; yetişkinlerin dünyasını çok farklı gözlerle gören, bu dünyada hayatta kalan, güçlü ve inancını kaybetmemiş insanlar olduğu bilgisini belleğimizin derinliklerinden çıkardı. Projeyi, bu bilgiyi hayatımız boyunca canlı tutma sözüyle sonlandırdık.”

Fiziksel şiddet

Araştırmanın sonuçlarını aktaran Ebru Ergün çocukların hayatında fiziksel şiddetin yaygınlığını projenin en çarpıcı bulgularından biri olduğunu söyledi.

Araştırmaya göre, çocuklar ev, okul, sokak, akranlar, medya, kamu kuruluşları gibi farklı ortamlarda fiziksel şiddetin farklı türlerine maruz kalıyor. Bu deneyimler de çocuklarda yoğun kaygı, korku, öfke gibi hislere yol açıyor ve iç dünyalarında yer ediyor.

Kısıtlanmışlık hissi

Ergün’ün dikkat çektiği noktalardan biri de fiziksel, sözel ve ilişkisel şiddet yaşantılarının yanında ev yaşantısıyla ilgili olarak çocukların şikayetlerinin arasında kısıtlanmışlık hissinin ve kendilerine yeterince söz hakkı verilmemesinin de belirgin biçimde öne çıktığıydı.

“Ayrıca evde ihtiyaçlarının karşılanmaması, kendilerine yeterince ilgi gösterilmemesi, zaman ayrılmaması da hassas oldukları diğer noktalar.”

Haksızlığa uğramak

Hem büyükleri hem de yaşıtları tarafından yeterince saygı görmeme deneyimi, sözlerinin dinlenilmemesi de çocukları etkileyen diğer olumsuz deneyimler arasında.

Özellikle küçük yaş grupları yoğun bir şekilde okulda ve evde haksızlığa uğramak, haksız yere suçlanmak ve ceza almak gibi olumsuz deneyimlerden söz ediyor.

“Okulda ve evde pek çok şeyi yapmaya zorlanmak, tercih ve söz hakkına sahip olamamak da dikkat çeken olumsuz deneyimlerden…

“Daha büyük yaş gruplarının paylaşımlarında ise cinsel şiddet örnekleri de yer alıyor. Özellikle sokakta, toplu taşımada ve medyada şahit olunan cinsel taciz yaşantıları 13-15 yaş grubu için önemli bir gündemdi.

“Çocukların cinsel şiddete dair yaşantılarını anlamlandırmak, isimlendirmek ve söze dökmekte yaşadıkları zorluklar da çarpıcıydı.”

Cinsiyet ayrımcılığı

Proje Koordinatörü Ergün 13-15 yaş grubunun gündemini oluşturan en önemli başlıklardan birinin de cinsiyete dayalı ayrımcılık olduğunu vurguladı.

“Bu yaş grubundaki kız öğrenciler okulda, evde, mahallede çok farklı şekillerde cinsiyete dayalı ayrımcılık deneyimlemekten ve hayatlarının çeşitli şekillerde kısıtlanmasından şikayetçilerdi.

“Bu yaş grubunun evde yapmaları beklenen işlerden, okulda oynamaları gereken spor türüne kadar pek çok öğenin cinsiyetçi bir yaklaşımla belirlenişine dair oldukça hassas oldukları gözlemlendi.

“Erkek çocuklarsa okulda kolaylıkla ‘tembel’ olarak yaftalanmaktan ve daha sık öğretmenlerden dayak yemekten şikayetçilerdi.”

Güvenli oyun alanı eksikliği

Ebru Ergün, çocukların çevresel şiddet kapsamına giren yaşam alanlarına dair olumsuzluklarla ilgili temel altyapı ihtiyaçlarının karşılanmıyor oluşunu araştırmada tespit edildiğini belirtti.

“Çocukların temiz, güvenli oyun alanlarına sahip olmayışlarına, sokaklarda güvende hissedemiyor oluşlarına dair paylaşımları ve mahalle ve okullarındaki eksikliklerin çocuklarda bir ihmal edilmişlik duygusuna yol açtığı da görülüyor.”

Eğitim

Araştırmada çocukların eğitim sistemine dair yaptığı paylaşımlarda şu deneyimler de yer alıyor.

* Yeterli hizmeti alamama

* Sosyal faaliyetlerde bulunamama

* Sınav sistemi tarafından kıstırılmış hissetme

* Kendini temsil edilmemiş hissetme

* Bir şeye zorlanma

Her tür ayrımcılık

* Ayrıca arkadaşlar arasında alay etme, küçük düşürme gibi ilişkisel şiddet yaşantıları da belirgin biçimde görülüyor.

* Araştırmanın sonuçları çalışmaya katılan çocukların “engellilik, Suriyeliler” gibi ayrımcılık türlerine karşı olan hassasiyetlerine de dikkat çekiyor.

Sergi

Çocukların Şiddet Algısı projesinin çıktıları 25-27 Nisan arasında Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde açılacak bir sergide de yer alacak.

(Bianet.org, 20.04.2017)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN