Meltem GÜNAY
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) tarafından hazırlanan ‘Çocuk Yaşta Erken ve Zorla Evliliklerin Sağlık Riskleri ve Sonuçlarına Çok Sektörlü Yaklaşım Raporu’nda, erken yaşta evlendirilen çocukların ruh ve beden sağlıkları geniş bir perspektifte ele alındı.
Raporun önsözünde çocuk yaşta evliliklerin dünya çapında milyonlarca çocuğu özellikle de kız çocuklarını etkileyen ve çok yönlü ele alınması gereken zararlı bir uygulama olduğunun altını çizilirken, Milliyet’e konuşan UNFPA Türkiye Temsilcisi Hassan Mohtashami, “Çocuk yaşta evlilikler, dünya çapında milyonlarca kız çocuğunu etkileyen zararlı bir uygulamadır ve çok boyutlu bir yaklaşımla ele alınması gerekir. Küresel ölçekte artan ulusal ve uluslararası çabalar, çocuk yaşta evliliklerin sayısını azaltmaya yardımcı olsa da, bu uygulama hala sosyal bir mesele olmaya devam etmektedir. Kız çocukları, eğitimlerine devam etme, istihdama katılma, kiminle ve ne zaman evlenecekleri veya çocuk sahibi olup olmayacakları konusunda kendi seçimlerini yapma hakkına sahip olmalıdır. Bu amaçla, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), çocuk yaşta evliliklerin engellenmesi ile Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ulaşılması, kız çocuklarının güçlendirilmesi, cinsiyet eşitliğinin sağlanması, cinsiyete dayalı şiddetin önlenmesi ve her bireyin sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi için kurumsal bir kapasite oluşturarak dünyanın farklı yerlerinde programlar uygulamaya devam ediyor” dedi.
Sağlıklarına olumsuz etki
Çocuk Yaşta Erken ve Zorla Evlilik (ÇYEZE) araştırmasına göre, en önemli sorun riskli gebelikler ve buna bağlı olarak anne çocuk sağlığına yönelik tehlikeli durumlar. Gebeliğin, henüz ergenlik sürecinde olan fizyolojik, ruhsal ve anatomik gelişimini tamamlamamış çocukların sağlık durumlarını yaşam boyu olumsuz etkileyeceğinin altının çizildiği çalışmada, “Bu hazır olmama hali çocuk yaşta gerçekleştirilen evlilikler psikolojik rahatsızlıkları, travmaları, hatta çok ağır depresyon ve intihara varabilen sonuçları beraberinde getiriyor. Böylece sağlık riskleri ve olumsuz sağlık sonuçları kız çocuklarının hem kendi yaşamlarını hem de doğacak olan çocuğun yaşamını tehdit ediyor” denildi.
Uzmanlar araştırdı
Çalışmada, 10 ilde 83 farklı kurum ve kuruluşta çalışan aralarında öğretmen, rehberlik uzmanı, doktor, akademisyen, savcı/avukat, sosyal hizmet uzmanı, ebe/hemşire, aile hekimi, kadın doğum uzmanı, adli tıp uzmanı, psikologların bulunduğu toplam 83 kişi ile yapılan görüşmelerden elde edilen bilgilere de yer verildi. Özellikle ataerkil değerlerin baskın olduğu, büyük ailenin toplumsal alanda halen gücü temsil ettiği durumlarda kadınların adeta ‘kuluçka makinesi’ olarak görüldüğünün vurgulandığı çalışmada, erken yaşta evliliğin çocuk sayısını artırmak amacıyla gerçekleştirildiği belirtildi.
Ben cehennemlik miyim?
Araştırmada deneyimlerine yer verilen hizmet sunucular durumu ve yaşanan sorunları şöyle anlattı:
Ebe: “Ruhsal anlamda düşünecek olursak anne çocuğuna bakamıyor kendi çocuk çünkü. Tutamıyor, kaldıramıyor nasıl besleyeceğini bilmiyor. Emzirmede sorun yaşıyor, gece uykusuz kalıyor. Uyuyan bebeğinin üzerine uyuyan anneler ile karşılaştım. Ve bebeğin ölümünden kendini sorumlu tutan. Kadının biri bana dedi ki; Ben çocuğumu emzirirken uyumuşum. Uyuduktan sonra bebek de boğulmuş. Ben onun vicdan azabıyla yaşıyorum. Acaba ben cehennemlik miyim? diyor.”
Sosyal çalışmacı: “Yaş küçüklüğü ve güzelliğine göre kız çocuklarından alınan başlık parası yükseliyor. Kız çocuğu 40 bin liraya gidiyorsa kendini özel hissediyor. ‘Ben özelim. Başım şu kadar, 40 bin lira ederim’ diye kendisi zaten birtakım nitelemeler yapıyor. Ne kadar genç ne kadar küçükse ve söz dinliyorsa, enerjisi iyiyse, evi çekip çevirebilecekse, becerikliyse. Aslında eve iş gücü geliyor. O zamanda da daha fazla para veriliyor. Gözü açılmamış oluyor bu da onlar için değeri artırıyor.”
Cumhuriyet savcısı: “Ekonomik anlamda ailenin çocuğun evden gitmesine duyduğu ihtiyaç tabiri caizse boğaz eksilsin. Bir de ailelere doğru yönetilip yönlendirilmemesi nedeniyle ergenlik döneminde yaşadıkları cinselliği evlilikle temizleme derdi.”
STK Temsilcisi: “Enseste maruz bırakılmış kız çocukları mutlaka erken evlendiriliyor bir şekilde. Bu kapatılıyor. Bir de berdel dediğimiz başlık parası dediğimiz olaylar ortaya çıkıyor.”
Sosyal çalışmacı: “Suriyelilerin gelmesiyle birlikte bizzat o şeyi ben yaşadım savcı, ‘Bildirmeyin baş edemiyoruz’ dedi. Özellikle Suriye göçünün olduğu Urfa, Antep, Adana, Mersin’de tamamen artık normalleşti. Biz onlarla birlikte Türkleri de bildirmedik.”
Aile hekimi: “Son bir kaç gün içinde gördüğüm, 15 yaşında kızlarımız gebe olarak geliyor. Bunlar görebildiklerimiz. Korkularını atıp gelebilenler. Bunun gibi bir sürü gelemeyenler de var. Resmiyete yansımayanlar var. Bir hastaneye gitmeyen evde doğum yapan. Göremiyoruz çünkü saklıyorlar, mecburi bir kontrolde ya da bir hastalığı varsa o sırada gelebiliyor. Bazen öyle şeyler oluyor ki, yaşı tutmadığı ve bundan dolayı resmi nikahı olmadığı için çocuğu anne-babasının üstüne kaydediyor ve kimlik çıkarıyor. Kendi çocuğuyla resmiyette kardeş oluyor.”
Aile hekimi: “Bence bu bizim işimiz değil biz buradan gebeliği bildirdiğimizde İl Sağlık Müdürlüğü’ndeki yetkililerin direkt Emniyet’e bu işi yansıtması lazım. Çünkü bölge sıkıntılı bir bölge. Yani insanlar tehdit ediyorlar bizi burada. Giremiyoruz yani bulaşmak istemiyoruz. Tamam doğru bir şey değil ama bizim de bir aile hayatımız var.”
Psikolog: “Bunun adının bence her koşulda istismar olması gerekiyor, çocuk istismarıdır. Çünkü gelinlik aynı zamanda meşruluğu da kapsayan bir kavram. Hele ki bu ataerkil toplumda gelin olmak kutsal bir şey. Dolayısıyla çocuğu gölgede bırakıyor gelin olma hali.”
Dünyada ve Türkiye’de durum
Dünya genelinde 650 milyon kadın 18 yaşından önce evlenmiş durumda. Her yıl 12 milyon kız çocuğu 18 yaşını tamamlamadan evleniyor. Küresel mücadele ile son 10 yılda küresel ölçekte 10 milyon kız çocuğunun evliliği engellendi.
Türkiye’de durum ise evlenme yaşının yükseldiği belirtirken, 2010 -2019 yılları arasında ortalama evlenme yaşı kadınlarda yükseldi. 2010 yılında 16-19 yaş arasında evlenen kadınların oranı yüzde 26 iken bu oran 2019’da yüzde 16’ya geriledi.
(06.12.2020)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN