Post image
Çocuk gelinlikten Belediye Başkanlığına: ‘Onlar şiddeti kitaplardan okudu, ben yaşadım’

Adı, Berivan Elif Kılıç… Türkiye’nin en büyük ayıplarından biri onu da vurdu; 15’inde çocukken gelin oldu. Ama Berivan adı gibi inatçıydı, ne canına kıydı ne her gün dayak yediği kocasının evine razı oldu… O artık çocukluğunu yaşayamadan gerdeğe girdiği, eşinden şiddet gördüğü topraklarda  belediye başkanı…

Eşinden ayrılma sürecinde ailesi ona destek oldu, belediye meclis üyeliğine aday olmak istediğinde ise görüştüğü BDP’li yöneticiler onu belediye başkanlığına aday göstererek arkasında durdu… O da 17 bin nüfuslu ilçede en yakın rakibine 4 bin 500 oy fark atarak Kocaköy’ün ilk kadın başkanı oldu.

fft81_mf2083363Kocaköy ilçesinin ilk kadın belediye başkanı Berivan Elif Kılıç’ın hayatı zorluklarla geçti. 15 yaşında kendisinden 10 yaş büyük teyzesinin oğlu ile görücü usulü evlenen Kılıç, 1 yıl sonra ilk çocuğunu kucağına aldı. Evliliği süresince şiddette maruz kalan Kılıç, “Ben sürekli şiddet gördüm. 15 yaşında bir çocukken, sokakta oyun oynarken bir anda evliliğe atıldım. Bu beni çok yıprattı. Zorlandığım günler oldu, direndim, ama direnmem 14 sene sürdü. Bu süre sonunda pes ettim ve boşandım 5 yıl önce. İki oğlum var. Bir şeyler hep birilerinin kurban edilmesinden sonra akla geliyor. Kadın şiddeti evet televizyonlarda dönüyor, ama hiç kimse bunun üstünde durmuyor. Bugün ben kadın eş başkanım Kocaköy’de ilk. Çocuk gelin olmam ve şiddet görmemden kaynaklı bugün herkesin gözü benim üstümde. Benim arkamda şu an bu durumu yaşayan birçok kadın var. Evet milenyum çağı diyoruz, kadın hakları diyoruz, insan hakları diyoruz, ama gerçekte hiç birini yürürlüğe koyamıyoruz, bu nedenle siyasete girdim” diyor

BDP’nin eş başkanlık sistemi ile büyük bir kadın devrimi yaptığını, eş başkanlığın kadın ve erkeğin eşit temsili demek olduğunu belirten Kılıç, “Yani belediyelerin ya da erkeklerin olduğu her yerde kadınların da olması gerekiyor, çünkü nüfusun yarısı kadın. Belediyede ilk defa parlamentoda kadın olacak. Şimdiye kadar mecliste kadın üye bile yoktu. Kadınlara ayrı fon gelecek. Kadınlar hala bir şeyleri yapmak için erkeklerden izin alıyor. Ben bile babamdan izin alıp siyasete girdim. İnsanların neden evlendiği önemli, yani bir kız 13-14 yaşında evleniyorsa bunun neden olduğunu sorgulamak lazım. Bir olayı kestirip attığınızda onu çözmüş olmuyorsunuz, sadece görmezden geliyorsunuz, Türkiye’nin en büyük sorunu bu aslında” diyerek soruna parmak basıyor.

Berivan Ekin, 6 Nisan 2014 günü Habertürk’ten Nazenin Tokuşoğlu’na, “Evlendiğimiz gece başladı dayak” diye anlatıyor… Tokuşoğlu ise şaşkın: “Nasıl yani? Utandınız herhalde ilk gece, o da dövdü mü?” diye soruyor? Ekin, “Evet, aynen öyle oldu. İşin o kısmına girmeyelim. Zaten hayatımın onda birini duydu basın, şoka girdi, size ayrıntılı anlatıyorum, ama çok da özele girmek istemiyorum.
Yüzümde, vücudumda morluklar oldu ama sakatlayacak kadar değil. Vücudum da alıştı… Bir kuyudaydım, diğerleri gibi tepeden görmedim o kuyuyu, içini de gördüm. Bu şiddet işinin peşinde koşanlar her şeyi kitaplardan, gazetelerden okudu, ben yaşadım” yanıtını veriyor. Şikayetçi olabilirdin sözleri üzerine ise şunları söylüyor:

“Babama giderdim ‘Kızım yuvan yıkılmasın’ derdi.
Darp raporu hastane, ardından emniyet demek. Boşanmak istediğinde feodal zihniyetin ‘Erkek bu, döver de sever de’ demesi iki kat dayak olurdu. Evliliğim boyunca ‘Yarın da dayak yer miyim’ korkusu yaşamadım, çünkü her gün yiyordum! Ayrıldığımın ertesi sabahı tuhaf oldu ama… Dayak yemediğim için…
Kitap okuduğum için, TV izlediğim için, müzik dinlediğim için… Mesela bir gün uyandık, işe gitti. Meğer çıkmamış evden, kapıyı açıp kapamış mahsus. Ben de o gidince müzik açtım. Bir anda kafama bir darbe geldi. Bir güzel dövdü. ‘Kitap okursan gözün açılır, neye isyan edeceksin? Müzik dinliyorsun demek ki bu adama âşıksın. Ona mı kaçacaksın’ gibi saçma sapan şeyler söylüyordu. Malı gibi görüyordu. Aşırı bir sahiplenme vardı.

‘Ben buna bu kadar işkence ediyorum sesini çıkarmıyor, ne güzel diyordur’ içinden. ‘Cevap ver neden susuyorsun’ diye dövüyordu, cevap verince de ‘Kocaya cevap verilmez’ deyip patlatıyordu. Bazen uyandırıp döverdi. ‘Seninle cennette karşılaşacaksak, ben bile bile günah işler cehenneme giderim’ dedim ona boşanırken, çok ağır gelmiş. Şiddet gördüğüm 14 yıl boyunca kendimi sorguladım; acaba bu cehaletle hak ettim mi bunu diye. O kadar çok Türkçe kitap okudum ki anlatamam… ‘Şişkosun’ dedi 35 kilo verdim.”

Kadına şiddetin önüne geçmek için erkekle birebir görüşmeyi düşündüklerini anlatan Kılıç, çözüm konusunu bile kafasında geliştirmiş ve uygulamaya koyacaklarını şöyle anlatıyor:

“Her belediye de bir kadın birimi olacak, bu avukatı psikologu ve sosyoloğu olacak. Şimdiki yürürlükte olan prosedürlerde kadın erkek şiddetinde erkeğe ceza veriliyor veya evden uzaklaştırılıyor ya da hapse atılıyor. Ama bu çözüm değil. O erkeğin neden şiddet uyguladığını anlamaya çalışırsanız ya da bu sorunun neden kaynaklandığını anlamaya çalışırsanız çözebilirsiniz. Artık bir belediye başkanı olduğunuz için sözünüz dinlenir.

Ama sadece Berivan olsam ‘Ya sen kimsin’ derlerdi, bu bir gerçek bunu inkar etmeyelim. Ben dayağı işkenceyi kitaplarda okumadım o yüzden klasik çözümler bulmayacağım. Ben birebir o ruh halinin içinden gelen biriyim ve hala o ruh halini taşıyorum. Bugün benim ilkokul mezunu olmam, bir mesleğimin olmaması benim başkan olmama engel değilmiş, bunu ispatladık. Kadın neler çekerse çeksin ayakta durabiliyorsa her daim dimdiktir bunu gösterdik.”

Çiçeği burnunda kadın belediye başkanının Hürriyet’ten Ayşe Arman ile 9 Nisan 2014 Çarşamba günü yaptığı röportajda sorulara verdiği yanıtlar ise şöyle:

– Bu kadar eziyet ettiğine göre eski kocan senden nefret ediyormuş! Yapmadığı kalmamış…

Yok canım, sorsan âşıktır. Şu an bile, “Ben karımı el üstünde tuttum, çok sevdim, âşığım” der. Mantık bu! “Karımdır, ister döverim, ister severim de”…

– Sen hiç çalışamadın mi evliliğiniz boyunca…

Ne çalışması? Mümkün mü böyle bir şey!

– Senin neye hakkın vardı?

Hiçbir şeye! Sadece emirlere uyacağım. “Aileni de ben izin vermezsem göremezsin! Senin ailen de benim, her şeyin benim… ”

– Bakkala da mı gidemiyorsun?

Bakkalı bırak, hastaneye gidemedim! Çocuğum trafik kazası geçirdi, haber geldi. Hastaneye bile kardeşimle birlikte gittim…

– Peki, 14 sene sonra bu adamdan nasıl sağ salim kurtuldun?

Valla bir an geliyor, hiçbir şeyi gözün görmüyor. “Bedeli ne olursa olsun ayrılacağım” diyorsun. O zaman büyük oğlum 12, küçüğü 8 yaşındaydı. Yani 5 yıl önce…

AKRABA EVLİLİĞİ CİNAYET

– Büyük oğlun engelli mi doğdu?

Hayır. 12 yaşında kadar okul birincisi olan, ödül alan bir çocuktu. 12’sinden sonra hastalandı. Genetik bir rahatsızlık…

– Sen nasıl değerlendirdin olup biteni?

Kendimi suçladım. Akraba evliliğinin sonuçları. Başına gelmez zannediyorsun, geliyor. Zaten o yüzden siyasete girdim. Benim yaptığım hataları başkaları yapmasın diye. Ben 15 yaşında evlendim, akrabamla evlendim, kötü bir evlilik geçirdim. İlk gün başkaldırsaydım, o gücü bulabilseydim ya hiç çocuğum olmayacaktı ya da tek çocuğum olacaktı. Ve belki ben, bu kadar derin yaralar almayacaktım, oğlum da bu halde olmayacaktı. Bizim hatalarımızın bedellerini o küçük çocuklar ödüyor!

– Oğlunun şu an durumu ne?

Kendi başına hiçbir şey yapamıyor. Yemeğini bile biz yediriyoruz. Beyinden kaynaklanan bir hastalık, iç organlara zarar veriyor, kaslar eriyor ve vücut hareket edemiyor. İki kuzenimde de var bu hastalıktan. Zaten bizim koca sülalede, sadece 5 yabancı gelin var. Geri kalan birbiriyle akraba. İstanbul’da genetik hastalıkları inceleyen bir hastaneye gittik. Doktor kadın, defteri açmış, soyağacımızı çıkarıyordu. Sonundaki dedi ki, “Bu böyle olmuyor! Siz bana gelmeyin, en iyisi ben, sizin köye geleyim. Çok üzücü ama gerçekten hepiniz akrabasınız!” Böyle korkunç bir gelenek var bizde, bu aslında bir “cinayet”…

3 YIL SONRA BOŞANMA ZAFERİ

– Eski eşiniz nasıl ikna oldu boşanmaya?

Olmadı. Ayrılmamak için her türlü rezilliği yaptı. Çocuklar önce onun yanındaydı, Diyarbakır’da okula gidiyorlardı. Ben de haftanın 4 günü okula gidip, gizli gizli onları görüyordum. Ama beni okul müdürüne şikâyet etmiş. Müdür de, “Yasal bir karar olmadığı sürece mani olamam, suçtu” demiş. Çocuklarımın ne halde olduğunu görünce, onları okuldan kaçırdım. 3 gün geçti bu sefer, benim onları koyduğum köy okulundan o kaçırdı. Fakat bir gün şunu fark ettim: Aslında bana bütün bu eziyetleri yapan adam, cesur değilmiş. Korkağın tekiymiş. Sen, gücünün farkına varınca korkuyorlar erkekler senden. Ve bir şey daha fark ettim, babam da arkamdaymış. “Aç davayı, seni hiçbir şey durdurmasın” dedi. Bizim orada 4-5 yıldır kocasını hiç görmeyen kadınlar vardır ama boşanma davası açmazlar, aileleri izin vermez. Boşanmayı yüz kızartıcı bir suç olarak değerlendirirler. “Şeref” dedikleri şey için savaştım ben. Tam 3 yıl sürdü. Sonunda kazandım. Çocukların velayetini de aldım. Şimdi her ay 300 lira nafaka ödüyor.

BİR ADAM, KARISINA EL KALDIRMAK İSTEDİĞİNDE KORKSUN!

– Siyasetten önce yaptınız?

Kuaförde çalıştım, çıraklık yaptım. Saç boyuyordum, fön çekiyordum. İŞKUR’da çalıştım. Anaokulunda ablalık yaptım öğrencilere. Kendimi geliştirmek için okudum. Ortaokulu dışarıdan bitirdim. Geçen yıldan beri, liseyi okuyorum. Hedefim üniversite okumak. Sosyoloji ya da psikoloji.

– Siyaset nereden çıktı… 

14 yıllık işkenceden sağlam bir şekilde çıktım. Üstelik çocuklarımla! Bu topraklarda, boşandığınızda ya da kocanız öldüğünde, çocukları size vermezler, baba tarafına gider çocuklar. Benim akrabalarım da, babamlara, “Hadi Berivan’ı kabul ettiniz, ama niye çocukları da ediyorsunuz?” diye kızdı. Kimseyi dinlemedim. Çocukların yanı, analarının yanıdır. Vermedim. Ben bir sürü kadına örnek olmak istiyorum. Siyaset, bir temsiliyettir benim gözümde. Bugün benimle konuşurken bir sürü kadınla konuşuyorsunuz, benim yaşadıklarımı yaşayan…

– Belediye başkanlığı…

Kocaköy’de bu zaman kadar, hiç kadın encümen yoktu. Ben başvurdum, mülakata çağırdılar. “Kadınlara örnek olmak istiyorum” dedim, “Bir adam, karısına el kaldırmak istediğinde korksun! Bu da Berivan gibi olursa… ” desin. Amacım buydu. Bir hafta sonra aradılar. Gittim, “Sen, eşbaşkansın!” dediler. “Neden?” dedim. “Tahsilim yok. Siyasetten anlamıyorum!” “Sen zaten siyasetin içindeymişsin, yaşam mücadelesi vermişsin. Bu kadar şey başarmışsın, belediye başkanlığını da başarırsın!” dediler.

– En çok neye ihtiyacı var bölgedeki kadınların?

Özgüvene! “Ben yanındayım” diyebilecek, sırtlarını sıvazlayacak birilerine. Dayak yemenin bir kader olmadığını, bir insanın bir insandan üstün olmadığını onlara anlatmamız gerekiyor…

Beni dava etmiş! Eşbaşkan olunca çocuklarla ilgilenemeyecekmişim diye, çocukların velayetini istiyor. Benimle hâlâ uğraşıyor. Uğraşsın. Ama karşısında geçmiş hatalarından ders almış güçlü bir kadın var artık…

(Umut Vakfı)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN