Post image
Canavarlar kralı…

Sungu ÇAPAN

Amerikalıların 1945’te Hiroşima ve Nagazaki’ye attıkları, 2. Dünya Savaşı’nı sona erdiren atom bombalarının (ya da yapılan nükleer denemelerin) uyandırdığı, tarihöncesinden kalma, düş ürünü dev canavarların en eskisi ve öncüsü olan Godzilla (Japonların söyleyişiyle Gojira), vb. gibi ürkünç devasa yaratıkların epik hikâyelerini anlatan (giderek zaman içinde seriye dönüşen) filmler, 1950’li yıllardan itibaren Japon sinemasında yeni bir çığır açmıştı, meraklısınca bilindiği gibi. Bu filmlerin ilki, denizin derinliklerinden çıkagelerek insanları öldürüp kentleri yok eden, askeri kuvvetlerin de engelleyemediği, dünyayı kasıp kavurarak insanlığın başına bela kesilen ve büyük paniğe yol açan korkunç Godzilla’nın kahramanı olduğu, Japon yönetmen İnoşiro Honda’nın 1954’te çektiği “Godzilla”dır (“Gojira”). Bu filmin basit yapısı, daha sonra çevrilen çoğu Japon yapımı 30 kadar devam filminde çeşitli değişikliklerle günümüze kadar uygulanagelmiştir.

Hollywood sineması, Roland Emmerich’in 1998 yapımı “Godzilla”sıyla yıllar yılı iyi gişe yapan bu konuya dahil olmuştur ama Emmerich’in filmi gişede bekleneni pek veremediği gibi eleştirmenler cephesince de burun kıvrılan, vasat bir bilimkurgusal fantastikten öteye gidememiştir. Genelde 2. Dünya Savaşı’nı sonlandıran atom bombalarının Japonya’ya yaşattığı büyük acı ve felaketin bir metaforu olarak okunan, artık klasikleşmiş 1954 yapımı “Godzilla”nın, sonraki yıllarda çekilen devam filmlerinden, ABD’li Gareth Edwards’ın yönettiği, 2014’te bizde de gösterilmiş olan “Godzilla”sı, klasik filmle de bağlarını korumaya çalışan bir uyarlamaydı ve bu filmde, nükleer deneyin ardından mutasyona uğrayarak devasa boyutlara ulaşmış ve durdurulması imkânsız bir kertenkelemsi canavarın saldırıp yerle bir ettiği San Francisco yıkımında çocuğunu kaybetmiş bilim kadınıyla ailesinin hikâyesi anlatılıyordu.

131 dakika…

Bu filmin devamı işte bugün gösterime giren, 131 dakikalık, bilimkurgusal “Godzilla: King of the Monsters-Godzilla: Canavarlar Kralı”nda beyazperdeye geliyor. Gizli hayvanbilimsel ajans Monarch’ta çalışan ve oğlunun ölümünden dolayı kocası Mark’la (Kyle Chandler) gönül ve fikir ayrılığına düşmüş Dr. Emma’yla (Vera Farmiga) kızı Madison (Millie Bobby Brown), çevre teröristi Jonah’la (Charles Dance) adamları tarafından kaçırılır.

Monarch’ın, uçan, dalan, yüzen, parçalayan, tanrı boyutlarındaki canavarlarla, çok güçlü Godzilla’yla Mothra, Rodan ve 3 başlı kral Ghidorah gibi korkunç yaratıklarla büyük mücadeleye giriştiği (canavarların da kendi aralarında kapıştığı), temposunun da hiç düşmediği film, baştan sona nerdeyse hipnotize edici bir özel görsel efekt ve ses bombardımanı halinde seyreden, hayli gösterişli, büyük bütçeli bir fantastik, aksiyon, macera üstünyapımı izlenimi veriyor ışıklar yandığında. Yer yer seyirciyi şaşkınlığa uğratan bir özel görsel efekt becerisinden ve şamatasından geçilmeyen, yan rollerinde Japon Ken Watanabe, Çinli Ziyi Zhang, yılların David Strathairn’i ve Silicon Vadisi’nin yıldızlarından Thomas Middleditch’in boy gösterdiği filmin, mitolojideki Zeus’la öteki Olimpos tanrıları arasındaki epik Titan savaşlarını andıran senaryosunu Zach Shields’le beraber yazmış olan Michael Dougherty, büyük kadrolu filmin yönetmenliğini de üstlenmiş. Özetle ABD-Japonya ortak yapımı bu en yeni “Godzilla”, popüler kültürün bu en ikonlaşmış figürünün özel efekt numaralarıyla göz alıcı kılınmış, yeni ve uzunca (hem de Imax) bir versiyonu olarak, özellikle türün meraklısı seyirciye yönelik kotarılmış, akla ziyan gözlere ziyafet, beylik bir gişe filmi sonuçta.

(Cumhuriyet, 31.05.2019)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN