Ece ÇELİK
ecelik@hurriyet.com.tr
Şule Çet‘ten bu yana çok sayıda kadın, şüpheli bir şekilde pencereden düşerek öldü. Sadece Eylül ayında beş kadın bu şekilde can verdi. Kadın derneklerine göre, bu vakalar intihar veya kaza değil, cinayeti örtbas…
Son dönemlerde çok sayıda kadın, şüpheli bir şekilde ‘camdan düşerek’ hayatını kaybetti. Son olarak Şeyda Yılmaz, 27 Eylül gecesi İstanbul Ataşehir’deki bir rezidansın önünde ölü bulundu. Peki kadınlar gerçekten düşüyor mu yoksa atılıyor mu?
Şule Çet, Aysun Yıldırım, Duygu Delen, Esin Güneş, Sezay Koçak Özahi ve son olarak da Şeyda Yılmaz… Hayatlarını kaybettiklerinde ilk önce ya bir rezidanstan ya bir binadan ya da uçurumdan atlayarak intihar ettikleri düşünüldü. Ancak savcılık detaylı araştırma yaptığında ölümlerin tamamında belli şüphelere rastladı. Bazı davalarda sanıklar tutuklu yargılanıyor bazı davalarda ise soruşturma devam ediyor. 2018 yılında rezidansta camdan düştüğü söylenen 23 yaşındaki Şule Çet’in tecavüze uğradığı ve öldürüldüğü ortaya çıkmıştı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun son açıkladığı rakamlara göre sadece eylül ayında en az beş kadının şüpheli şekilde balkon ya da pencereden ‘düşerek’ öldüğü kayıtlara geçti.
Peki son dönemlerde bu dikkat çekici ‘düşme’ cinayetlerinin artış sebebi ne? Failler bunu cinayetleri örtbas etmek için yöntem olarak mı kullanıyor? İşte uzmanların görüşleri:
‘DOSYA TİTİZCE İNCELENMELİ’
Fidan Ataselim (Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri): Faillerin kadınları öldürüp delilleri karartmaya çalıştığı durumlarla çok karşılaşıyoruz. Ancak toplumsal mücadeleyle bunların cinayet olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Elbette ki tüm şüpheli kadın ölümlerine cinayet diyemeyiz. Tüm dosyaların titizlikle incelenmesi gerekiyor. Bunların cinayet mi yoksa gerçekten intihar ya da doğal ölüm mü olduğunu ortaya çıkarma sorumluluğu savcılıklarda. Bizler kamuoyu oluşturarak şüpheli ölüm vakalarının cinayet olup olmadığının araştırmasının yapılmasını sağlamaya çalışıyoruz. Örneğin Siirt’teki Esin Işık cinayeti… Siirt’e giderek dava takibi yaptık. Başta uçurumdan düştüğü söylenen Esin Işık’ın daha sonra bilimsel raporlarla ayağının kayıp düşmediği birinin ittirmesiyle düşmüş olabileceği ortaya çıktı. Bunun üzerine tutuksuz yargılanan şüpheli tutuklandı. Cezasızlık yüzünden kadın cinayetlerinin günbegün arttığını görüyoruz. Failler cinayetlerin üzerini örtebileceklerini düşünüyorlar. Yasada olan maddeler şeffaflıkla uygulanmıyor. Bu da şüpheli cinayetlerde acaba bir şeylerin üstü mü örtülüyor şüphesi yaratıyor. Biz gerçeğin ortaya çıkması için soruşturmaların titizlikle yürütülmesi için mücadele ediyoruz.
‘ŞULE ÇET DÖNÜM NOKTASI’
Canan Güllü (Kadın Dernekleri Konfederasyonu Başkanı): Eskiden apartman boşluklarında ölü bulunan kadınlar vardı şimdi ise rezidanstan ‘düştü’ denilen kadınlar var. Şule Çet davası ‘düşürülerek’ öldürülen kadınlarla ilgili bir dönüm noktası oldu. Çünkü sivil toplum ve gazeteciler bu davanın üzerinde çok durdu ve gerçekler bir bir ortaya çıktı. Araştırma yapılsa geçmişteki vakalarda birçok intiharın da zorla ittirilme olduğu ortaya çıkabilir. Şule Çet’le birlikte toplumun bu tip vakalara bakış açısı değişti, artık bu olayların gerçekten intihar mı yoksa kadın cinayeti mi olduğu irdelenmeye başlandı. Erkekler intihar süsü vererek bu cinayetlerden kurtulabileceklerini zannediyor. Bu bahane artık cezai indirim almak isteyen failin kravat takıp saçlarını taraması kadar sıradan bir şeye dönüştü. Rakamlar ortada… Artık teknolojik gelişmeler de Adli Tıp’a yardımcı oluyor. Bize göre her düşüşün incelenmesi gerekiyor. Davalara yönelik ısrarlı takip bu süreçleri aydınlığa çıkaracaktır.
DELİLLER HIZLA TOPLANMALI
Fatma Gül Evren (Avukat): Bu tip erkek şiddeti olaylarında yeterli delil olmasına rağmen failler şüpheli ölüm ve intihar izlenimi verme yoluna gidebiliyor. Bu cinayetler özellikle kapalı bir alanda, kadının kendini güvenli hissettiği bir ortamda işleniyor, genellikle tanık olmuyor. Şiddet uygulayan elbette suçtan kurtulmak için delil karartma yöntemine gidiyor. Şiddeti uygulayan kamuoyunda itibarı olan bir insansa buna sığınarak suçtan kurtulmaya çalışıyor. Zaten delillerin karartıldığı bir ortamda savcı nitelikli bir kovuşturma ve soruşturma yapmazsa, delilleri hızlı bir şekilde toplamazsa suçluları ortaya çıkarmak çok zor olabiliyor. Bu yüzden biz ‘erkek yargı istemiyoruz’ diye her zaman söylüyoruz. Savcılık elbette tarafsızca delilleri toplamalı ama eğer bir şüphe varsa mağdurun haklarını göze alarak gecikmeksizin delilleri toplayarak hareket etmeli.
SORUŞTURMALAR SÜRÜYOR
– Gaziantep’te yaşayan 42 yaşındaki Sezay Koçak Özahi, 3 Eylül 2020’de boşanma aşamasında olduğu Ali Özahi ile tartıştıktan sonra şüpheli bir şekilde balkondan ‘düşerek’ hayatını kaybetti. Soruşturma sürüyor.
– İstanbul Ataşehir’de 46 yaşındaki Şeyda Yılmaz rezidansın camından düşerek yaşamını yitirdi. Yılmaz’ın düştüğü işyerinin sahibi M.A.D. adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Soruşturma sürüyor.
– Gaziantep’te 13 Ağustos günü 17 yaşındaki Duygu Delen, erkek arkadaşı Mehmet Kaplan’ın beş katlı apartmanın dördüncü katındaki evinin penceresinden ‘düşerek’ öldü. Bilirkişi raporu Delen’in baygın haldeyken pencereden atıldığını ortaya koydu. Soruşturma sürüyor.
– İstanbul Sefaköy’de gümrük müşavirliğinde çalışan 26 yaşındaki Aysun Yıldırım, işyerinin üçüncü katından düşerek hayatını kaybetmişti. İntihar olarak kayıtlara geçen dosyada daha sonra Yıldırım’ın tırnağında bir kişinin DNA’sı ortaya çıktı. Soruşturma sürüyor.
– 25 yaşındaki öğretmen Esin Güneş, 24 Ağustos 2010 günü Siirt’in Aydınlar ilçesinde ‘Kale’ olarak bilinen uçurumun altında ölü bulundu. Kapatılan dosya ailesinin ‘cinayet’ itirazı üzerine yeniden açılmıştı.
(Hürriyet, 03.10.2020)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN