ÇİĞDEM ALDATMAK
Bir kadının boşanma mücadelesi kendisiyle birlikte 400 kadının da kaderini değiştiren bir hukuk mücadelesine dönüşmüşse, politik skandallar, seri cinayetler, intikam oyunları ve ölümcül derecede tutkulu bir aşk üçgenini içine alan bir sarmal söz konusuysa, iyinin ve kötünün, masumiyetin ve saldırganlığın tüm boyutlarıyla yaşandığı hayatlar gerçeğin kıskacından bir kitabın sayfaları arasına sızmış size sesleniyorsa elinizden bırakamayacağınız bir romanla karşı karşıyasınız demektir.
Teksas’ta işletme eğitimi alan, mezun olduktan sonra Amerika’nın en büyük mağaza zincirlerinden birisinde satın alma müdürlüğü yapmış ve San Francisco’nun merkezinde, 60 milyon dolarlık bir bütçeyi idare etmiş Elif Kask, aile mirası olan edebiyattan hiç vazgeçmedi. İlk romanı Sevgiye Zaman Vaı’ı kaleme aldığında 20 yaşındaydı kitap en çok satanlar arasına girdi. İkinci romanı Lanetli Genler ve üçüncü romanı Ve Sonra Bir Gün yine en çok satan kitaplar arasında yerlerini aldı. Dördüncü kitabı Amerika’yı Nasıl Karıştırdım’la ABD’de bizi temsil eden diplomatlarımızla ilgili bilmediklerimizi, görmediklerimizi kaleme alan Elif Kask’ın beşinci romanı Boşanırken Alfa Yayınları’ndan çıktı.
Kask’ın sürükleyici üslubu, gerçekçiliği ve gerilimi hiç düşürmeyen gücü bu romanında daha da hissedilir olmuş. Kurguladığı karakter, kitabı okurken verdiğiniz bir TV molasında kanallar arasında gezinirken canlı yayında karşınıza çıkıverecekmiş gibi.
“İntikam yolculuğuna çıktıysan kendine de bir mezar kaz” cümlesini bir kez daha akıllara kazıyan roman, adaletle masumiyet arasındaki ince çizgide yürürken bize bazı gerçekleri hatırlatıyor:
Adaletin üstünlerin iki dudağı arasında olduğu yerde kaderi intikam çizer.
Bir kadın intikam almaya karar verirse cehennemini yanında taşımaktan asla imtina etmez.
Bir cinayet asla sadece bir cinayetten ibaret değildir.
İyiyle kötünün savaşı, tüm insanlık tarihinin serüveni ve savaşıdır fakat iyilik hiçbir zaman gözümüzle gördüklerimizden ibaret olmamıştır.
“Bu romanı gerçek olaylardan esinlenerek kurguladım. Boşanmaya karar verene dek ben de her Amerikan vatandaşı gibi haklarımın anayasayla korunduğunu sanıyordum. Bunun bir illüzyon olduğunu, Amerikalıların tüm dünyaya pazarlamaya çalıştıkları, o çok güvendikleri adalet sisteminin bir ‘HİÇ’ olduğunu birçok kadın gibi ben de boşanmak için mahkemeye düştüğüm zaman anladım. Amerikan Aile Mahkemesi tarihine Hâkim Laura Drager’ın kurbanlarından birisi olarak geçtim. Kadınların ve çocukların çiğ çiğ yendiği, tüm haklarının elinden alınıp sokağa atıldığı yerler haline gelmiş Aile Mahkemelerinde, Hâkim Laura Drager’ın kurbanları olarak örgütlenmiş 400 kadın olarak şikâyette bulunmadığımız tek bir merci, tek bir kurum kalmadı. Ancak ne yazık ki açılan tüm şikâyet dosyalan delil yetersizliğinden kapandı” diyen Elif Kask, verdiği mücadelenin heyecanıyla kurguladığı bu romanda bize, polisye bir tutkunun, zaptedilemez intikam duygusunun ve kadın olmanın verdiği sarsılmaz kararlılığının ateşlediği, her saniyesini capcanlı yaşatan bir hikâyeyle sesleniyor.
İntikam zamanı ama…
Üniversitede öğretim görevlisi olan Naz, güçlü, Cumhuriyetçi, senato üyesi eşinden boşanma sürecindedir. Hayatları aynı kadın düşmanı, yasa tanımayan hâkim tarafından uçuruma sürüklenmiş 400 kadını çevresinde toplayarak mücadeleye etmeye karar verir. Hâkim, ona destek olan senato üyeleri, kadınların hayatlarını karartan, onlara ve çocuklarına en büyük kötülüğü yapan statü sahibi eşleri sırasıyla gizemli cinayetlere kurban gitmeye başlar.
Olayı çözmekle yükümlü dedektifimiz ve birdenbire sahneye çıkan merhametli mafya lideri bir kadının isteyebileceği her şeye sahip olan Naz’ın kalbinin kara sularına girebilmek için sınırı kana boyamayı göze almışlardır. Cinayetleri Adalet Tanrıçası üstlenmiştir, fakat görünen o ki o tanrıçanın kimin içinde olduğunu bulmak burada okura kalıyor. Fakat yine de romanı ilginç kılan konusundan ziyade ana karakter Naz’ın nezdinde bizi içine sürüklediği soruda yatıyor: İntikam duygusunun sınırları nerede başlar, nerede son bulur?
İntikam yolunda attığımız her adım bizi içsularımızın derinliğinde boğmaya hazır bir tufanı taşır ki günün sonunda iki ucu keskin intikam bıçağının bir ucunu düşmanınıza doğruttuysanız diğer ucu mutlaka karnınıza dayanmıştır. Boşanırken’in ana karakteri Naz’ın elindeki bıçak giderek kendine doğru da saplanmaktadır. Yaşanan olaylar onun başkalarından önce kendine zarar verecek noktaya getirmiştir fakat güçlü, zeki ve attığı her adımdan emin bir kadın olması yolunu başka türlü çizecektir.
(TARAF KİTAP, 15.05.2015)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN