Post image
“Boşanınca çocuklar şantaj aracına dönüşüyor”

 

Seçkin SAĞLAM

Eski eşinin saldırısına uğrayan Dr. Ayşe Güneş, “Boşanınca çocuklar şantaj aracına dönüşüyor” dedi.

Boşandığı eşi tarafından 1 Nisan’da bıçaklı saldırıya uğrayan Çanakkale Tabip Odası Başkanı Dr. Ayşe Güneş, boşandıktan sonra yaşadığı süreci anlattı. Psikolojik şiddet, ekonomik baskı ve tehditler sonunda saldırıya uğradığını dile getiren Güneş, saldırı sonrası yaşadıklarını dile getirdi. Güneş, “O öfkenin ardında; Onun üzerimdeki iktidarını kaybetmesi, benim hayatımı yoluna koyabilmem ve ona muhtaç olmamam, onsuz kötü olmamam tam aksine ondan ayrılınca daha mutlu olmam gibi nedenler var”  diye konuştu…

Bir yıl önce boşandığı eşi tarafından saldırıya uğrayan ve ölümle tehdit edilen Dr. Ayşe Güneş ile olayın öncesi ve sonrasına dair yaşadıklarını konuştuk.

Çanakkale Tabip Odası Başkanı Dr. Ayşe Güneş, 1 Nisan tarihinde Çanakkale Devlet Hastanesi Acil Servisi önünde, bir yıl önce boşandığı eşi Dr. Niyazi Akay‘ın bıçaklı saldırısına uğramıştı… Tüm yaşadıklarını ve hissettiklerini anlatan ve ölümle tehdit edilmesinin yeni bir durum olmadığını dile getirdi. Bir yıl önce boşandıklarını, fakat iki yıldır boşanma mücadelesi verdiğini anlatan Güneş, bu süreç içinde intihar tehditleri, öfkenin hedefi haline getirme, çeşitli psikolojik şiddet, ekonomik olarak zorda bırakma, yol kesme, ölüm tehdidi gibi durumlarla karşı karşıya kaldığını anlattı. Güneş, “Benim, hep kaçma ve bu şiddetten uzak durmaya çalışma, korunma, kavga çıkmasın diye sözcüklerimi dikkatli seçme şeklinde bir hayat biçimim vardı. Bununla yaşamaya da alışmıştım. Bunun bir müddet sonra biteceğini, 6 ay, bir yıl sonra kabullenileceğim düşünüyordum. Öyle olmadı. Sustukça, başvuruda bulunmadıkça, hukuki destek almadıkça, karşı tarafından bundan çok büyük bir cesaret ve güç aldığını gördüm” dedi.

“Erkekler boşandıktan sonra da hayatınızı kontrol etme çabasındalar”

Boşandıktan sonra kadınların yaşadıklarına değinen Güneş, erkeklerin kadınların hayatını kabus etmek için elinden geleni yaptığını dile getirdi. Özellikle bu süreçte çocukların bir şantaj aracı olarak kullanıldığını aktaran Güneş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Erkekler kadınlarla boşanınca, çocukları ile de boşanıyor. Çocuklan görme bahanesiyle, alıp verirken türlü problemler çıkararak, bin dereden su getirerek, sizin hayatınızı hep bir şekilde kontrol etme çabasındalar. Ben bunu şöyle anlatıyorum; evini satan insan bir daha gidip bu ev benim burada otururum diyemiyor, ancak bir kere evlendiği kadın toplum nezdinde de ölene kadar onun malı gibi hakkı varmış gibi bir muamele görüyor. Yani maldan daha kıymetsiz, daha korunaksız kadınlar. Polis, savcı, hakim, etraftaki arkadaşlar, toplum cümbür cemaat ona bu hakkı empati kanalıyla dolaylı vermiş oluyor. Bir kadın, kocasından boşansa dahi, ondan kurtulamıyor. ‘Sen benimsin’ diyor, ‘bensiz bir hayat yaşayamazsın’ diyor. Kendisi istediği özgürlüğe sahip, her istediği şeyi yapabiliyor, ama kadına bu hakkı kesinlikle vermek istemiyor. Bir maldan daha kıymetsiziz. İşin kötüsü, hukuk karşısında da bu böyle. Ben bu süreçte bunu çok net gördüm.”

 

 

“Kadınlar ayrılınca erkeklerde mutlu yaşamalarına karşı büyük bir öfke var”

Rutin çocukları alma-verme sırasında veya çocuklarla ilgili telefon görüşmeleri sonrasında, ısrarlı takiplerin, gözetlemelerin, tacizlerin devam ettiğini dile getiren Dr. Güneş, “Zaten bunların ardı arkası kesilmiyordu, bir duruluyor bir devam ediyordu. Ben eninde sonunda başıma bunun geleceğini de hissediyordum. Fakat her şey bir probleme dönüştüğü için, çocuklara babasına teslim etme sırasında, sudan bir sebeple, daha öncekiler gibi, kızgınlığı gelişiyor” dedi.

“Ölün istiyorlar”

Güneş, “Aslında o öfkenin ardında başka şeyler var; Onun üzerimdeki iktidarını kaybetmesi, benim hayatımı yoluna koyabilmem ve ona muhtaç olmamam, onsuz kötü olmamam, tam aksine ondan ayrılınca daha mutlu olmam… gibi. Erkeklerde genel olarak bu duygular oluşuyor. Bunun için herhangi bir bahane yaratılabiliyor, sudan bir sebeple, çocukları alma-verme sırasında her çeşit sıkıntı çıkabiliyor. Onsuz mutlu olacağınıza yok olun daha iyi, hatta ölün istiyorlar” diye konuştu.

“Daha kötüsü saldırı sonrasında yaşadıklarım”

15 ve 8 yaşında iki çocuğu olan Tabip Odası Başkanı Dr. Ayşe Güneş, 8 yaşında çocuğunu, babasına teslim etmek için 15 yaşındaki kızının arabadan indiği sırada, eski eşinin öfkeyle, üzerime koştuğunu söyledi. Bu durumun tasarlanmış olduğunu düşündüğünü söyleyen Güneş. Eski eşinin üzerine doğru koşarak gelirken, elini cebine attığını, silah olabileceğini düşündüğünü belirtti. Ölüm tehditleri savurarak, arabanın tekerini patlatmaya başladığını dile getiren Güneş, aracının tekerlerinin patlatılmasının, kendisinin kaçmasını engellemeye dönük bir girişim olduğunu ifade ederek patlak tekerlekle gidebildiği yere kadar gittiğini söyledi.

Güneş, “Ama asıl daha kötüsü bundan sonraki süreçte yaşadıklarım. Polisi aradım. Sonra babamı ve en yakın arkadaşımı aradım. Polislerin gelmesi 15-20 dakikayı buldu. Polisler geldiler, resmen beni gözaltına aldılar. Hastanede çocuklarımın kaldığını, onları merak ettiğimi, dönüp onları almak istediğimi söylüyorum. Polisler izin vermedi. ‘Bizim başka işlerimiz var hanımefendi vakit kaybetmeyelim, sizi merkeze götürmemiz lazım’ dediler. Emniyeti aradıklarını ifade ettiler, oysa aramakla iş bitmiyordu gerekli önlemler alınmadığı takdirde saniyeler içinde kötü olaylar gelişiyordu. İhbarda bulunduğum saldırganın yeri belli olduğu halde kolluk kuvvetleri ve hastanenin özel güvenliği tarafından saldırgana yönelik yakalama girişiminde bulunulmadı. Üyesi olduğum Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası ve Çanakkale Tabip Odası mensubu arkadaşlarımdan babamı ve çocuklarımın oradan uzaklaştırılabilmesi için destek istemek zorunda kaldım ki onlar da aslında kendilerini riske atmış oldular” dedi.

“Polislere ‘cumhurbaşkanına hakaret olmadıkça kimseyi yakalamıyorsunuz’ dedim”

Olayın ardından evine nasıl gideceğini bilmediğini dile getiren Güneş, kendisine saldıran eski eşinin olaydan sonra yakalanamamış olmasına tepki gösterdi. “Ben bunları yaşarken, o yarım saat boyunca, çocukların gözü önünde, elinde bıçakla bağırıp çağırıyor, karışan yok, tutan yok” dedi. Kendisinin saklandığını, çocuklarıyla, babasıyla birlikte tedirgin olduğunu dile getiren Güneş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Evime gideceğim, dışarıda karşılaşırız belki diye, gidemiyorum. 155 hattıyla yarım saat konuştum, tek öğrenmem gereken şey, bu kişi serbest mi, gözaltında mı? Serbestse ben evime nasıl gideceğim. Ancak yarım saat boyunca 155 telefon hattında ne bir yetkili, ne de yetkisi olan bir birimle görüşemedim. Ve ben anladım. Bunu onlara da söyledim; ‘Bir insan cumhurbaşkanına hakaret etmedikçe siz dedim bunu yakalamıyorsunuz. Eğer böyle bir şey olsaydı, nerede olduğunu kesinlikle bulurdunuz ve derhal yakalardınız’ dedim. Ama bıçakla kovalaması, bir insanı öldürmeye çalışması, onun özgürlüğünü elinden almak için gerekçe olmuyor!”

“O gözaltındayken ben özgürdüm, o serbestken hapsoldum”

Olayın ardından iki gün boyunca evinden çıkamadığını, ancak kendisine saldırın failin dışarıda dolaştığını dile getiren Dr. Güneş, fail gözaltına alınana kadar kendisinin evde hapsolduğunu söyledi. Failin gözaltına almana kadar kendisinin ve çocuklarının hayatlarının normal akışının durduğunu sözlerine ekleyen Güneş, “Ben bunu reddediyorum, evimde saklanmayı reddediyorum. Ben korunmak istemiyorum, saldırganın engellenmesini, uzak durmasını istiyorum. Bu bir korku değil, ama karşınızdaki kişi psikopatça hareketler yapıyor ve onu engelleyen hiçbir şey yok. Daha sonra bu kişi gözaltına alındı, üç gün sürmedi. O üç günde biz ilk kez dışarıya çıktık. O üç gün ilk kez ‘biri beni takip ediyor mu?’ diye düşünmeden dışarıya çıkabildim, çocuklarımla gezebildim, babamı güvenle dışarıya gönderebildim”

“Nasıl serbest kalabiliyor?”

Güneş, failin tekrar serbest bırakılmasına da tepki göstererek, mahkemede adeta oldu bittiyle, video kayıtlan incelenmeden, tanıklar dinlenmeden, failin tehlikeli olup olmadığına kendisine veya ailesine zarar vermeyeceğine, intikam almayacağına nasıl kanaat getirildiğini söyledi.

Güneş, “Ben yine kendi savunma hattıma çekilmek zorunda kaldım. Bu şekilde, hep başka birinin psikopatolojisine, keyfine, duygudurumuna yani canı ne isterse onu yapmasına endeksli bir hayat yaşamak çok kötü. Yargı neden suç işleyeni bu kadar rahat ettiriyor? Mağdur olan kadına bir de kendini koruma sorumluluğu veriyorlar” dedi.

“Kadına yönelik şiddet politiktir”

Çanakkale Tabip Odası Başkanı Dr. Ayşe Güneş, Kadın erkek meselesinde sorunun temelinde; tahakküm, güç, iktidarını yitirme korkusu, ekonomik sömürü, kadına atfedilmiş toplumsal rolleri kullanarak fiziksel emek sömürüsü ve annelik gibi kodlar olduğunu söyledi. Hukuk ve toplumsal alanda kutsanması gerekenin insan hakları, hoşgörü, mutluluk, refah , huzur ve eşitlik, sevgi, saygı, özgürlük için koyulan kurallar olması gerektiğini de ifade eden Güneş, “Kadın cinayetleri politiktir, sistematiktir, kutsanmış bir iktidarın cezalandırılma yöntemidir. Aynı nefret mekanizması devreye giriyor: susturmak, bastırmak, ezmek, dövmek, ekonomik haklarından mahrum bırakmak. Erkek üstünlüğüne dayanan patriyarkal düzen kadın, erkek, genç, yaşlı, hepimizi ayırt etmeden eziyor” diye konuştu.

(Çanakkale Olay, 15.04.2023)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN