Fikret İlkiz
Anımsarsınız 07.05.2010 kabul tarihli 5982 sayılı yasa ile Anayasada değişiklik yapıldı. Halk oylaması ile “evet” denilen değişiklikler arasına “bireysel başvuru” hakkı eklendi. Anayasa Mahkemesi’ne kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve TBMM İçtüzüğünün Anayasaya aykırılık savlarını denetleme yetkisi dışında ayrıca “bireysel başvuruları” incelemek, karara bağlamak yetki ve görevi verildi (Madde 148). Hükümet, bununla pek övünüyordu! Ama artık Anayasa Mahkemesine verdiği kararlar yüzünden çok öfkeli…
Bireysel başvuru hakkı nedir?
Anayasa değişikliğine göre; “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.” Kanunla düzenlenecek olan bireysel başvuru hakkı olağanüstü kanun yoludur. Bireysel başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır. Kısaca, iç hukuk yollarını tüketmelisiniz ve başvuracağınız başka yargı yolu kalmamış olmalı. Bireysel başvurunun “ne olmadığı” hakkında Anayasaya önemli bir fıkra daha eklendi. “Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.” Yani, Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru hakkını kullanan insanlar için temyiz mercii değildir.
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şartı getirildiğinden iç hukuktaki tüm yargı yolu veya başvuru haklarının tüketilmiş olması hakkındaki düzenlemenin gerekçesi Türkiye’nin AİHM önünde pek çok davada mahkûm olmasıydı. Bunu önlemek istiyorlardı ve “bireysel başvuru” hakkının kabulünde en önemli etkenlerden birisi olan bu gerekçeye göre; AİHM’ sine başvurmadan önce Anayasa Mahkemesine yapılacak bireysel başvuru, tüketilmesi gereken bir iç hukuk yolu olarak kabul edildi. Yasa koyucunun gerekçesi şöyleydi: ” Bu nedenle, bireysel başvuru müessesenin getirilmesiyle, hak ihlallerine maruz kaldığını iddia edenlerin önemli bir bölümünü n bireysel başvuru aşamasında, başka bir ifadeyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmeden önce, tatmin edilebilmesinin mümkün olabileceği ve böylece Türkiye aleyhine açılacak dava ve verilecek ihlal kararlarında azalma olacağı değerlendirilmektedir. Bu itibarla, Türkiye’de iyi işleyen bir bireysel başvuru sisteminin kurulması, haklar ve hukukun üstünlüğü temelindeki standartları yükseltecektir.”
Böylece yeni sistemle Anayasa Mahkemesine, “özgürlükleri koruma ve geliştirme misyonu da” yükleniyordu. İşte bu yüzden bireysel başvurunun tartışıldığı yıllarda bireysel başvuru hakkı kanunla düzenleneceği için “Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun” henüz Tasarısı halindeyken mutlaka tartışmaya açılmasını istemiştik. Çünkü “Aksi takdirde, “bireysel başvuru yolu”, Anayasa Mahkemesine yüklenmiş özgürlükleri koruma ve geliştirme misyonu olmayıp, tam aksine; eğer Tasarı kanunlaşırsa, “ileri demokrasi”(!) anlayışına göre AİHM’ sine başvuruyu geciktirme ve engelleme yolu olarak iç hukukumuzda tüketilmesi gereken yol olmak üzeredir.” demiştik. (7 Şubat 2011. BiaNet. Anayasa Mahkemesinin Asıl Fonksiyonu)
Böyle bir sonuçla bundan sonra da karşılaşmamak için bu görüşümü, akılda tutmanın yararına inanıyorum. Buna karşılık Anayasa Mahkemesinin günümüzde ulaştığı başarıyı takdirle karşılamak ve olağanüstü iş yüküne karşılık bireysel başvuru kararlarıyla yarattıkları olağanüstü başarıyı takdir etmek ve sürdürülebilir başarısını korumak gerekiyor.
Yaşamımızı zenginleştirmek için Anayasa Mahkemesinin verdiği her kararın didik didik edilmesi ve tartışılmasının temel hakların korunmasına çok yararı olacağına inanıyorum.
27- 28 Kasım 2014 tarihlerinde Antalya’da ; “İnsan Hakları Ulusal Koruma Mekanizması Olarak Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru” Konferansı yapıldı. Bireysel Başvuru sisteminin desteklenmesi için yürütülen bu çalışmada emeği geçen Avrupa Konseyi ve AYM çalışanları ile çevirmenleri kutlamak gerekiyor, çok başarılıydılar. Katılımcılar ve tebliğler çok öğretici ve yararlıydı. Konferansların sürdürülmesinin insan haklarının korunmasına çok yararı olacaktır. İnsan haklarının korunmasında sürdürülebilirlik, Türkiye için önemlidir.
Konferansın kapanış gününde yapılan açıklamaya göre Anayasa Mahkemesine ulaşan başvuru sayısı 30 bini bulmuş durumda… Nasıl bir ülkede yaşadığımız bu rakamdan belli değil mi?
Bu Konferansa katılanların tespitine göre, Anayasa Mahkemesinin bu kadar kısa sürede “Bireysel Başvuru Hakkı” konusunda ulaştığı nokta; kutlanması gereken “tarihsel bir başarıdır”. Sadece tarihçiler için değil, herkes için bu tespitin altı çizilmelidir.
Bu başarıyı yaratan Anayasa Mahkemesinin yargıçlarını ve özellikle Bireysel Başvuru ile ilgili görevli olan Raportörler ve Raportör Yardımcılarını tedirgin edebilirler. Çünkü Anayasa Mahkemesinin özellikle bireysel başvuru yoluyla temel hak ve özgürlükleri korumaya yönelik “misyonuna” Hükümet ve adamları müthiş kızgınlar… Ancak buna karşılık temel hak ve özgürlüklerinin korunması için “hukuki güvenlik” arayışında olan insanlar bireysel başvuru haklarını kullanmaktan ve Anayasa Mahkemesine başvurmaktan memnunlar. Hukuki güvenliklerinin sağlanması için Anayasa Mahkemesine başvuruyorlar. Bu yüzden Hükümet çoğunluk otoritesine dayalı mantığıyla kendisine karşı olan her şeye, her yargı kurumuna, aleyhine gördüğü yargının her kararına karşı olduğundan; Anayasa Mahkemesinin ulaştığı bu başarıyı biçmek isteyecektir. Umarım bu başarıyı engellemezler, umarım böyle olmaz…
Bireysel başvuru hakkını kullanan “milli irade sahibi” insanların temel haklarını Anayasa Mahkemesinin koruduğu bu kadar açıksa; Hükümetin adamları özgürlükler yerine hakları sınırlandırmayı devlet görev saydıklarından, umarım; Anayasa Mahkemesi yargıçlarına, Raportörlere ve raportör yardımcılarına duydukları husumetle taşları yerlerinden oynatmazlar. Sürgünlerle, görevden almalar yoluyla tarihi bir başarıya imza atanları görevlerinden atmazlar. Umarım bireysel başvuru yolunu böylece işlevsiz bırakıp, kendi görüşlerine uygun, izin verdikleri kadar korunacak insan hakları sistemi kurmaya kalkmazlar…
Beklentim odur ki; Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru yoluyla artık devlet yerine insan temel hak ve özgürlüklerin korunmasına dair verdikleri kararların bundan böyle “hak temelli olarak” daha derinlemesine bir içeriğe kavuşması, sistemin daha iyi işlemesi, yargı kararlarının yaşama geçmesi amacıyla tartışma yollarının çoğaltılması ve herkesin hukuk güvenliğinin sağlamasıdır. Böylece demokratik hukuk devletinin gücü çoğalır.
Siyasal iktidarların güç savaşlarına terk edilmeyecek kadar önemli olan yargının bağımsızlık ve tarafsızlığını sağlamak için sığınacak liman aramak yerine; temel hak ve özgürlüklerine sahip çıkan insanların hak ve özgürlüklerini koruyan ve yaşama geçiren yargı kararları üretmek ve bu kararları çoğaltmaktır asıl görev…
İnsan haklarından yana olanları ve yargıyı yaratanların korunmasını sağlayabiliriz, umarım!
(01.12.2014)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN