Nevzat Çağlar TÜFEKÇİ
Bir solukta okuyacağınız ve o dönemleri yaşadıysanız, içinde kendinizi bulacağınız öyküler… Bir dönemin tanığı, ‘Hadi Gülümse.’ Türk edebiyatı, bu öykü kitabıyla yeni bir öykü yazarı kazandı : Belgin Bıyıkoğlu
‘Hadi Gülümse’ Sinopsis Yayınları’ndan çıkan bir öykü kitabı. 12 Eylül 1980 öncesine ayna tutan, o dönemde demokratik mücadele içinde yaşanmışlıkları anlatan bir kitap. Bu kitap bir bakıma, o süreçleri yaşayan birisinin, kitabı okurken, bir yerinde, bu öykünün kahramanı ben miyim acaba veya bu öykü kahramanı bana tanıdık geliyor diyebileceği öyküler bunlar. Kitabı elime alıp okumaya başlayınca öyküler beni içine çekti, heyecanla bir öykü bitince diğerine geçtim. Kitabı okurken bazı yerlerde duygulandım, gözlerim nemlendi. Kitap beni almış, 38-40 yıl öncesine, gençliğimizin üzerinden bir silindir gibi geçen 12 Eylül günlerine götürmüştü. Duygulanmamak, hüzünlenmemek elde değildi.
Kitabın yazarı, 12 Eylül 1980 öncesi, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi’nde aynı dönemde okuduğumuz Belgin Bıyıkoğlu… Yazar, öyküleriyle tarihe ve toplumsal mücadele yaşamına not düşmüş. Her bir öykü, o dönem devrimci mücadelesinin içinde yer alan insan profillerini ortaya koyuyor; o dönemin yaşanmışlıklarından kesitler sunuyor okura.
Kitapta 10 öykü yer alıyor. Öykü başlıkları şöyle: Eski Bahçenin Tüm Renkleri, Mavi Yaz, Bekleme Gelmeyecek, Hadi Gülümse, Elmas, Sızısı Hep İçimde, Vanilya Kokulu Pervane, Dolunayın Sesi, Kayalıklarda Üzgün Bir Deniz Kızı ve Mürver Ağaçlarının Altında.
Mavi Yaz öyküsü, aynı mücadele içinde yer alan Aliye ile Gülten’in bir hesaplaşmasıdır. Yıllar sonra, Gülten’in babasının ölümü üzerine; Aliye, Gülten’e başsağlığına gelir. Herkes gittikten sonra yalnız kalırlar ve birbirlerini sorgulamaya başlarlar. Nihat, Cemil, Gülten ve Aliye… Gülten’le Nihat, Aliye ile Cemil hem mücadele arkadaşı hem sevgilidirler. Gülten’in babası sağ bir partiden belediye başkanı. Kızı Gülten’i Nihat’tan ayırmak için Nihat’la Aliye’yi ihbar eder. Günlerce işkence görürler. İçeri girince Cemil, Aliye’yi terk eder. Nihat’ın içeri girmesinden sonra Gülten baba evinden uzaklaşır. Olanlardan babasını sorumlu tutar. Daha sonra Nihat’la Aliye evlenir. Gülten, Aliye’yi Nihat’ı elinden almakla suçlar. Aliye, yıllar sonraki karşılaşmalarında, babasının kendilerini ihbar ettiğini anlatır ve babasının pişmanlık duyan mektubunu verir ona.
Daha sonra Gülten’in babası, Aliye’yi çeker ve şöyle der: ‘Bu işlerin böyle olacağını, sizin bu kadar zarar göreceğinizi anlayamadım. Sizin gözaltına alınmanız, Gülten’in gözünü korkutur, bu işlerden vazgeçersiniz diye zannetmiştim. Bize solcuları vatan haini diye anlatmışlardı. Meğer ne kadar yanılmışım’ deyip hüngür hüngür ağladı koskoca reis.”
Bekleme Gelmeyecek öyküsünde, tren garında, her gelen trende Semih’in çıkıp gelmesini bekleyen saçları at kuyruk olan, kot pantolonlu kızın umutsuz bekleyişi anlatılır. Semih aranmaktadır. On yedi yaşında olan kot pantolonlu kızı polisler yakalar, ona işkence ederek Semih’in yerini öğrenmek isterler. Kızı çırılçıplak soyarlar işkencede, ellerinde şişe bakireliğini tehdit ederler. Kız direnir ama daha fazla dayanamaz. Yurtdışına kaçmak için eski bir köşkte saklanan Semih’in yerini gösterir polislere…Umutla tren garında onun gelmesini bekliyordu. Seviyordu onu. Birden eski köşkün çatı katına kanatlanıverdi. Atmamışlardı onu 4. kattan. Buradaydı. Boşuna üzülmüştü yıllarca. Değmişti beklediğine…
Kerim ve Hülya, Hadi Gülümse öyküsünün kahramanıdırlar. Çocukluk arkadaşıdırlar. Kerim liseyi bitirdikten sonra Hacettepe Tıp’ı kazanır. Ankara’dan mektup yazar Hülya’ya, seneye üniversite için Ankara’yı seçersen, beni çok mutlu edersin diyordu. Yüzüne utangaç bir gülümseme yerleşti, Hülya’nın. Ona okuması için bir koli kitap gönderdi. Felsefenin Temel İlkeleri, Seni Halk Adına Ölüme Mahkûm Ediyorum romanı gibi kitaplar vardı içinde. Koliden şöyle bir not çıkmıştı: “Aynı yöne baktığımızı biliyorum. Daha bilinçli bakmak için bunları oku. El ele daima ileriye, sevgi ve dostlukla.” Hülya üniversite sınavına girmiş, Ankara Basın Yayın’ı kazanmıştı. Sevinçliydi. Kerim’e kavuşacaktı. Bu sevinci yarım kaldı. “Kerimmmm!” diye bir kadın feryadı yükseldi sokaklarından. Kerim’in annesiydi bu. Haberlerde, “Beyaz bir otomobilden açılan ateş sonucu ağır yaralanan Hacettepe öğrencisi Kerim Güler” diye söylüyordu spiker. Sonra, ‘Kerimler ölmez’, ‘Katil Oligarşi’ sloganları, evin önündeki kızlı-erkekli kalabalık, feryatlar… Kasabanın gördüğü en kalabalık cenaze…
Diğer öykülerde; Cumartesi Anneleri, devrimci mücadele içinde filizlenen ve koşullar gereği yarım kalan, tamamlanamayan aşklar; açlık grevleri, görüşe çıkmamalar, gelecek güzel günlerin hayalleri, anne-babaya söylenemeyen okul kantininde Yelda’nın vurulması, aranılan zamanlarda gizlice çatı katında yapılan doğum, mürver ağaçlarının altında genç yaşta öbür dünyaya giden devrimci arkadaşlarının Ayperi’yle bir başka boyuttaki konuşmaları, saldırılar ve bu saldırılarda yitip gidenler anlatılıyor…
Bir solukta okuyacağınız ve o dönemleri yaşadıysanız, içinde kendinizi bulacağınız öyküler… Bir dönemin tanığı, ‘Hadi Gülümse.’ Türk edebiyatı, bu öykü kitabıyla yeni bir öykü yazarı kazandı. Yeni eserlerini sabırsızlıkla bekliyoruz Belgin Bıyıkoğlu…
(Birgün, 13.07.2018)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN