Her yıl düzenlemekte olduğumuz 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü Ödüllü Yarışmasının bu yılki konusu “Şiddetin Şakası Yok! “Sıfır Şiddet: Yaşama Hak Tanıyın” başlığı ile Öykü dalında oldu. Tüm Türkiye genelinde liselere açık olan yarışmaya 76 eser katıldı. Kazananlar 28 Eylül 2013 tarihinde açıklanacak. Bu yılki yarışmada hiç hedeflemediğimiz ilginç bir durum ortaya çıktı. Gelen öykülerin kümelendiği konu oldukça dikkat çekiciydi: Aile İçi Şiddet, özellikle de “Baba” şiddeti çok ön plandaydı. Bir başka ilginç konu ise, tüm Türkiye genelinde hemen her bölgeden yarışmacılar bulunurken, en düşük katılımın Karadeniz’den gerçekleşmesi, hatta Doğu Karadeniz’den hiç başvuru olmamasıydı. Katılımcıların cinsiyet dağılımında ise kız çocukların önde olduğu gözlemlendi. Tüm bu yüzeysel bilgiler bize, yarışmanın ve eserlerin bir uzman gözü ile irdelenmesinin ilginç sonuçlar ortaya koyabileceğini işaret etti. İlerleyen günlerde bu detayı sizlerle paylaşacağız.
Aile içi şiddetin, özellikle de ailedeki erkek figürünün şiddetin merkezinde olmasının çok önemli bir gösterge olduğunu düşünmekteyiz. Genç yazarların bu şiddet türünü seçmelerinde, hayatlarında daha fazla deneyimledikleri, medya kanalıyla daha fazla bu şiddetin işlendiğini görmeleri etkili olmuş olabilir dedik. Ancak bu durumu, okulların ön yazı eki ile vakfımıza gönderdikleri eserlerde bir ön eleme, bir sansür mekanizması çalıştırmış olmaları mümkün diye de okuyabiliriz. Çünkü yine kamuoyunda en fazla işlenen konunun aile içi şiddet olması, bu konuda konuşmayı da kolaylaştırıyor, kabul edilebilirliğini arttırıyor olabilir. Bu nedenle bu tarz öyküler okullar tarafından seçilip gönderilmiş olabilir.
Bir başka konu da Karadeniz’in, özellikle Doğu Karadeniz illerinden yarışmaya hiç katılım olmamasıydı. Acaba bu durumu Yerel kültüründe silahı önemli bir yere koyan Karadeniz’in Umut Vakfı’na ve misyonuna sessiz bir tepkisi olarak mı tercüme etmeliyiz?
Erkek egemen bir toplumda, ailenin yetişkin erkeği “baba” şiddetinin bu kadar çok konu edilmesi, katılımcı profilinin de genç kızlarımızdan oluşması yüzünden önemli bir payı olabilir. Otoriteyi şiddet ve öfkesi ile kuran, bu şekilde ailesini koruyacağına, “namus ”una zeval gelmeyeceğine inanan, inandırılan erkek, kızları tarafından eleştiriye tabi tutuluyor. Bunu da gençler kalemiyle, sanatsal bir yolla yapmaya çalışıyor. Bu çabayı takdir etmemek mümkün değil. Barışın inşasında kadınların rolünden bahsediyoruz, yeni gençliğin bu rolü üstlenmeye oldukça hazır olduğunu yine hikâyelerden görmek mümkün.
Sorunlarımızı konuştukça, yazdıkça, kamuoyu önünde tartıştıkça çözmemiz için ortak akılla bir ışık oluşturuyoruz. Bu kadar aile içi şiddetten bahseden öyküler arasında hiç ensest ilişkiden bahsedilmemiş olması da gözümüzden kaçmadı. Anlaşılan henüz bu konuyu dillendirmeye, kamuoyu önünde konuşmaya hazır değiliz.
İyi haftalar,
Umut Vakfı
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN