Fikret İLKİZ
Vicdan hayatı yaşamaya değer kılar.
Eflatun ve Aristoteles’e göre “Bütün bu tartışmalarda vicdan, insan hayatında akılla birlikte yer alan, hayatımızı değerlendirmek ve yönlendirmekte atbaşı rol oynayan bir öge (…) Örneğin Montaigne, “insan olmayı bilmek”ten ve düzgün yaşamayı becermek çabasından söz ederken, vicdanı temiz bir hayat sürmüş olmayı kastediyor: “İnsan olmayı bilen, kitaplar yazmış ya da savaşlar kazanmış ve ülkeler fethetmiş bir kişinin yaptıklarından daha önemli bir şeyi başarmış demektir. Bunun dışındaki her şey -hükmetmek, kesemizi doldurmak, mal, mülk edinmek- içi boş bir dekordan ibarettir. İnsanın hayatta en önemli eseri, doğru ve düzgün yaşamayı becermiş olmasıdır” (Güven Güzeldere, Psikeart.2013. Sayı 25).
Avukatların vicdanıdır bu sözler.
Avukatlar hayatı doğru düzgün yaşamasını bilirler. Yaşamları, eserdir.
Avukatları işe yaramaz vicdanlarınızla mahkûm etseniz bile; avukatların vicdanları sizleri bile bir gün vicdan sahibi insanlar yapabilecek güçtedir, korkmayın onlardan…
Çünkü onlar yargıda karar vericilerin yapmaması gerekenlerin yaptıklarına direnen ve asıl yapılması gerekenleri yapanlardır.
Ahlak dediniz, vicdan dediniz, terbiye dediniz ve bir ara “insan onurunun dokunulmaz olduğuna dair medeniyetimizin ve evrensel kabulün bir tezahürü olarak, insan onurunu esas alır; bütün davranışlarında insan hak ve özgürlüklerine uygun hareket ederler.” diye yazdınız!
Böyle sözler verdiniz, sanki sözlerinizi tutacakmışsınız gibi.
Memlekete yarar. Bu sözler bizim söz söylemek yerine yaptıklarımızdır, sözümüz sözdür.
Yargıda karar vericilerin aksine; avukatlardır asıl, özü sözü bir kişilikleriyle oldukları gibi görünenler ve göründükleri gibi olanlar…
Avukatlık mesleğinden güç alırız ve bu güçle sözünü tutmayanlara karşı nasıl davranmamız gerekiyorsa öyle davranırız.
Yaratılan adaletsizlikleri açlığın koynunda açlık grevi ile protesto ettiklerini yaşamlarıyla ortaya koyan meslektaşlarımızın sözlerini hiçe sayanların sözlerini biz avukatlar keseriz.
Ölüm vicdanları sızlatır, vicdanınız varsa ve adaletiniz buysa…
Vicdansızlıklarınız barbarlıktır. Avukatların vicdanı bazen değil, hep sızlar.
Etik, adalet, vicdan hak hukuk dediğiniz insan haklarına dair tüm değerleri uçurumların dibine attınız, avukatları hapishaneye.
Avukatlar “uçurumlarda” açan çiçeklerdir.
Avukatlar attığınız hapishanelerde adalet yaratanlardır, kendilerini yargılayanları yargılarlar.
Sizleri belki bir gün bağışlayacak ama asla unutmayacak olan vicdan sahibi avukatlardan korkun.
Korkun; ama avukatlar zorba değildir. Asıl zorbalardan korkun, zorba kim bilir misiniz?
Zorba (müstebit) kimdir?
Platon, “zorbayı da alçaklık ve adiliğini en ileri derecesine vardıran, hırs ve ihtiraslarına mağlup, kanun, din ahlak ve adaletten uzak ve bu yüzden de kendisini hem de boyunduruğu altında tuttuğu toplumu mutsuz kılan kişi” olarak tanımlamıştır (Göze, Ayferi. İÜHFD Ayrı bası).
Ekmek, iş ve aş derdinde olanlara, işçilere, adalet ve vicdan derdinde olanlara, yargılanmışlara, müstebit devletin hukuka ve hakka layık görmediklerine, yaşayışı, inanışı ve düşünceleri yüzünden “düşman” bellediklerine, sokaktakilere, yoksullara, aydınlara ve insanlara her kim zorbalık eder, baskıcı ve keyfi yönetim uygularsa; dünyanın her yerinde insanlar direnme hakkını kullanır.
Avukatlar, haksızlıklara ve adaletsizliklere karşı direnerek, direnme hakkını öğretenlerdir.
Biz avukatlar hep böyle yaptık. Yaptıklarımız adalet ve temel insan hakları içindir.
Avukatlar insanları barbarlara karşı korur…
24 Ocak 1977 gece saat 10.30’da Madrid’in Atocha Caddesi 55 numarada yapılan işçi avukatları toplantısına saldıran Franco rejimden kalma faşist artıklar İspanyol avukatlar Javier Benavides, Serafín Holgado, Ángel Rodríguez, Javier Sauquillo y Enrique Valdevira’yı öldürdüler.
Katledildikleri binanın duvarında bir levha asılıdır…
“Onlar bu binada özgürlük için çalıştılar ve onu savundukları için katledildiler.
İster bir hükümetin ister bir devletin, milletin, bölgenin, etnik grubun, aşiretin, topluluğun, ailenin, grubun ya da bireyin tasarrufu olsun; insanlık karşıtı bir eyleme yol açabilecek, müsaade edebilecek, bunu meşrulaştıracak, hoş görülebilecek hiçbir özgürlük, hiçbir yasa, hiçbir özel hukuk veya kamu hukuku normu, hiçbir mazeret, hiçbir koruma, hiçbir istisna yoktur. Her bireyin, böyle bir eylemi açığa çıkarma ve ona, başvurabileceği her türlü yöntem ve uyandırdığı dayanışma ruhunun yardımıyla müdahale etme hakkı vardır; zira bir kişi aleyhine gerçekleştirilmiş de olsa, tek bir barbarlıktan bile etkilenmeyecek hiç kimse yoktur.” Raul Vaneige
1977’de Madrid’de “Atocha Katliamı”nda avukatların katledildiği gün, “24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü” olarak anılıyor.
2012 yılında da Tehlike Altındaki Avukatlar Günü, Türkiye’ye ithaf edilmişti.
2019 yılında 7 yıl aradan sonra “24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü” ikinci kez Türkiye’deki avukatlara ithaf edildi.
Dünyanın bütün barbarlarına karşı tüm zamanlar ve 5 Nisan günü avukatlarındır.
6 Nisan 2020
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN