Post image
Atom bombasının babası: Robert Oppenheimer

 

Komediden drama, bilim kurgudan animasyon ve korkuya 9 film izleyicilerle buluştu. Haftanın ilgi çekecek iki filminden birisi; MargotRobbie, Ryan Gosling ve Emma Mackey‘li usta oyuncu kadrosuyla vizyona giren “Barbie”, Barbieland’de yaşayan farklı Barbie ve Ken’lerin dünyasından gerçek dünyaya uzanıyor. Greta Gervvig‘in yönetmenliğini yaptığı film, yaşadığı dünyanın koşullarına uymayan ve “mükemmel kadın” imajına uzak olduğunu düşünen bir kadının uyum sağlayabileceği bir dünya bulma umuduyla yolculuğa çıkışını anlatıyor.

İzleyiciyle buluşun filmlerden en önemlisi ve ilgi çekicisi ise Christopher Nolan imzalı bilim kurgu filmi “Oppenheimer”… Film, atom bombasının icadı ve geliştirilme sürecini beyaz perdeye taşıyor…

Cillian Murphy, Emily Blunt ve Matt Damon‘un başrollerini paylaştığı filmin konusu özetle şöyle:

 “New Mexicodaki Los Alamos Ulusal Laboratuvarında, Fizikçi Julius Robert Oppenheimer ve ekibi uzun çalışmaların ardından bir nükleer silah geliştirirler. Ancak ölümcül icadının Hiroşima ve Nagazaki’de kullanılacak olması, Oppenheimer’ın kendisini projeden uzaklaştırmasına neden olur ve ABD tarafından hedef haline gelir.”

Evet, atom bombasının atılması sonucu Hiroşima ve Nagazaki’de yaşanan katliam çok konuşuldu, hala da konuşuluyor. Ancak çoğumuz eminiz ki atom bombasının mucudi hakkında doğru dürüst bilgiye sahip değil…

İşte atom bombasının geliştirilmesinde kilit rol oynayan ABD’nin önde gelen fizikçilerinden Robert Oppenheimer, bilimsel dehası ve nükleer fizik alanındaki çığır açan çalışmalarıyla tanınan bir isim olarak tarihe geçti. Hayatı boyunca sıra dışı başarılar elde eden Oppenheimer, 20’nci yüzyılın en önemli bilim insanlarından biri olarak kabul ediliyor.

Oppenheimer, 22 Ekim 1904 tarihinde New York’ta doğdu ve erken yaşlardan itibaren matematik ve fizik alanlarına olan ilgisiyle dikkat çekti. Harvard Üniversitesi’nde aldığı eğitimle bilimsel yeteneklerini daha da geliştiren Oppenheimer, kısa sürede akademik camiada öne çıktı. Ancak Oppenheimer’ın gerçek çıkışı, İkinci Dünya Savaşı sırasında gerçekleşen Manhattan Projesi’nde liderlik etmesiyle gerçekleşti. Bu projede, Amerika Birleşik Devletleri’nin nükleer silah geliştirme çalışmalarını yürütmek için seçilen Oppenheimer, atom bombasının tasarımında ve geliştirilmesinde kilit bir rol oynadı.

“ŞİMDİ BEN ÖLÜM OLDUM”

16 Temmuz 1945’in ilk saatlerinde, dünyanın ilk atom bombası denemesini gerçekleştirdi. Güneş’i gölgede bırakan patlama, 21 kiloton TNT’y e eşdeğer ve şimdiye kadar görülmüş en büyük patlamaydı. 160 km öteden hissedilen bir şok dalgası oluşturdu. 1960’larda yapılan röportajlarda Oppenheimer, patlamadan sonraki anlarda Hindu kutsal kitabı Bhagavad Gita‘dan bir dizenin aklına geldiğini söylemişti: “Şimdi ben ölüm oldum, dünyaların yok edicisi.”

ABD HÜKÜMETİ GÜVENLİK TEHDİDİ OLARAK GÖRDÜ

Oppenheimer’ın önderliğindeki bilim insanları ve araştırmacılar, yoğun çabaları sonucunda atom bombasının yapımını mümkün kıldı. 1945 yılında Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombaları, dünya tarihinde büyük yıkıma ve insani trajedilere yol açtı. Bu olaylar, nükleer silahların kullanımının etik ve insani açıdan büyük tartışmalara yol açtı. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Oppenheimer, nükleer silahların yayılmasını kontrol etmeye ve barışçıl amaçlarla nükleer enerji kullanımını teşvik etmeye odaklandı. Ancak Amerikan hükümeti, Oppenheimer’ın siyasi bağlantılarını ve bazı düşüncelerini tehlikeli olarak değerlendirdi ve onu güvenlik tehdidi olarak gördü. 1954 yılında Oppenheimer, hükümetin ona karşı yürüttüğü bir soruşturma sonucunda güvenlik iznini kaybetti ve bilimsel araştırmalardan uzaklaştırıldı.

Bu olay, bilim camiası ve kamuoyunda büyük bir tartışma yarattı. Oppenheimer’ın durumu, bilim insanlarının düşüncelerini ifade etme özgürlüğü ve güvenlikle olan dengenin önemini gündeme getirdi.

EİNSTEİN İLE ÇALIŞTI

Oppenheimer hayatının geri kalanı boyunca bombanın teknik başarısından gurur duyduğunu, ama etkilerinden dolayı suçluluk duyduğunu dile getirmeye devam etti. Hayatının son 20 yılını New Jersey’deki Princeton’da Institute for Advanced Study’nin direktörü olarak ve Einstein ve diğer fizikçilerle birlikte çalışarak geçirdi. Disiplinler arası çalışmayı teşvik etmeye özen gösterdi ve konuşmalarında bilimin kendi sonuçlarını daha iyi anlamak için beşeri bilimlere ihtiyaç duyduğu inancını vurguladı.

Oppenheimer’ın bilimsel dehası ve karmaşık kişisel deneyimleri, onu nükleer fizik ve silah kontrolü konularında önemli bir figür haline getirdi.

Bugün Oppenheimer’ın mirası, dünya çapında nükleer silahların azaltılması, barışçıl amaçlarla nükleer enerji kullanımı ve bilimsel etik konularındaki tartışmaları şekillendiriyor.

Robert Oppenheimer, bilimsel keşiflerinin yanı sıra karmaşık kariyeriyle de hatırlanacak bir ikon olarak tarihe geçti.

Muhteşem bir film ve izlenmeye değer diyoruz.

İyi seyirler

Umut Vakfı 

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN