Nil Soysal
Beşiktaş-Kadıköy hattı, 13.15 vapurundayım. Saat 14.00’te 26. Genelkurmay Başkanı emekli Org. İlker Başbuğ ile Atatürk’ü konuşacağız. Öğle saati olmasına rağmen vapur hınca hınç dolu. Az sonra içeri iki delikanlı giriyor. Birinin elinde gitar, diğerinde nota defteri var. “Hoş gelişler ola, Mustafa Kemal Paşa” diye başlıyor çalıp söylemeye. Her yaştan insan tempo tutuyor. İnanılmaz bir tablo… Bu şöleni anlatmak için kelimeler yetmez. Marş bitiyor; bir alkış tufanı kopuyor ki; tüylerim diken diken…
Röportaj bitip ayrılırken bu kez Sayın Başbuğ’un sözleri kulaklarımda çınlıyor; “Atatürk’ün düşünce sisteminde ve hayatında umutsuzluğa yer yok!..
Demokarsiyi getirdi
– “20. Yüzyılın En Büyük Lideri Mustafa Kemal” kitaplarınızın ilkinde onun liderlik vasıflarını çarpıcı örneklerle gözler önüne sermişsiniz. Peki, Atatürk’e yönelik “Diktatör” söylemlerini ve bu konudaki tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Atatürk’e diktatör demek fevkalade haksızlıktır. Atatürk’le ilgili yazılmış bütün yabancı kitapları da ele alırsak, ortaya çıkan gerçek şu oluyor; Atatürk ülkesini demokrasiye taşıyan lider olarak görülüyor. Siz böyle bir insana nasıl diktatör dersiniz? Yani Atatürk’ü siyasal boyutu ile nereye koyalım diye sorarsanız; Atatürk yeni bir ülke yaratıyor, yeni bir devlet kuruyor ve bu ülkeyi, bu devleti demokrasi yönetimine taşımaya uğraşıyor. Ben şunu da iddia ediyorum; eğer Atatürk 1938 yılında aramızdan ayrılmasaydı, ikinci parti 1946 yılından evvel kurulurdu bu ülkede.
Halkla empati kurardı
– Aslında Atatürk de kendisine diktatör denilmesinden rahatsız. Siz bu rahatsızlığı da kitabınızda belgeleri ile ortaya koymuşsunuz. O zaman şu sorunun cevabını aramamız lazım; biz bugün hâlâ neden Atatürk’ü yeterince anlayamadık?
– Atatürk, kendi gözüyle diktatörü şöyle tanımlamış; “Bence diktatör; diğerlerini iradesi ile kendisine boyun eğdirendir. Ben kalpleri kırarak değil, kazanarak hükmetmek istiyorum…” Atatürk’te tartışma var, ama zorlama yok. En başında konuştuğumuz; Atatürk’ün askerlikten devrimciliğe geçişinde de bu var. Müthiş bir ikna kabiliyeti var. Düşünce var, duygu var, empati var. Atatürk empati kuran bir liderdi. Kendisini karşısındakinin yerine koyardı. Konuşarak, tartışarak, kalpleri kazanarak milleti ikna ederdi. Böyle bir lider diktatör olabilir mi?
O, özünde bir bilgin
Emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Atatürk için “O özünde bir bilgindi” dedi. ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tabii Atatürk’e diktatör diyenlerin ileri sürdükleri şey; o dönemde hep otoriter yönetimlerin var olduğudur. Ben buna da katılmıyorum. Eğer öyle olsa; o zaman niye ikinci bir partinin kurulmasını çok arzu ediyor. Atatürk’ün hayattaki en büyük hayal kırıklığı, sağlığında bunu gerçekleştirememiş olmasıdır. Bir kere; diktatörler ömür boyu iktidarda kalmak isterler. Oysa Atatürk kendisine teklif edilen “Ömür boyu Cumhurbaşkanlığı”nı reddediyor. Meclis’e karşı son derece saygılı. İsteyip de çıkartamadığı kanunlar var, Meclis’e devamlı hesap veriyor. Muhalefet partisi istiyor.”
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN