Korku. Artan vahşet, kadın cinayetleri, haberler. Artık yürürken bir yandan arkaya bakmak, kapalı telefonla konuşmak, koşar adım yürümek bir alışkanlık. Katledilen her kadının arkasından sıralanan bahanelerin aksine; bugün kadınların hayatının her anı tedirginlik, yeterince şanslı olanlar için ev kapısında kilide anahtarın takıldığı an koca bir ‘oh’. Kadınlar korkuyor; büyüyen şiddetten, bir gün katledilen kadınlardan birinin yerinde olmaktan, arkasından atılıp tutulacak pek çok kan donduran cümleden.
Özellikle de İstanbul’da Edirnekapı surlarında yaşanan iki kadın cinayetinin ardından korku atmosferi hızla yayılıyor. Peki bu korku nasıl bitecek? Kadınlar nerelerde korkuyor, ne zaman güvende hissediyor? Evrensel sordu, 12 kadın yanıtladı.
KAMPÜSLER, İŞ YERLERİ, SOKAKLAR… KADINLAR NERELERDE KORKUYOR?
Bursa’dan metal işçisi bir kadın: 35 yaşında, evli, 1 çocuk annesi bir kadınım. Bir metal fabrikasında çalışıyorum. Sağlık sorunlarım nedeniyle göründüğüm doktor, pilates ve yüzmeye gitmemi söyledi. Gittiğim yer belediyeye ait bir tesis evime yürüme mesafesinde, ben de haliyle yürüyerek gidiyorum. Yüzmeden çıkınca yürüdüğüm yol üstünde bir park var. O parkta uyuşturucu madde kullanan insanlar görüyordum, bu da beni tedirgin ediyordu. Bir gün parkın karşısından geçerken madde kullandığı belli olan, yaşları da büyük insanlar bana oradan bağırarak laf attılar, o panikle ne yapacağımı bilemedim. Koşmaya başladım, depar attım. Minibüslerin olduğu yere kendimi zor attım, o anı asla unutamıyorum. Hayat biz kadınlar için yasaklanıp, kısıtlanıyor. O olay yaşandığında saat daha sabah 9.30’du. Çok korktum, belki de ben de tecavüz edilen öldürülen kadınlardan biri olacaktım. Biz sokağa çıkamayacak mıyız? Eşim vardiyalı çalışıyor, her zaman tesisten alamıyor beni, çok param da yok ki taksi tutayım. Sağlığımız için çırpınırken canımızdan olmak istemiyoruz.
Bursa’dan bir tekstil işçisi: Fabrikada dokuma bölümünde üç vardiya çalışıyorum. Gece vardiyalarında oğlum beni evden durağa götürüyor, servise bininceye kadar beni bekliyor. En çok geceleri korkuyorum, yalnız gittiğim zamanlar da oluyor bazen. Mahallede madde bağımlıları olduğunu, hırsızlık olaylarının yaşandığını duyuyoruz. Öğrenci bir kız çocuğunun mahallede tacize uğradığını duyduk. Yani sokaklar güvenli değil. Öldürülen kadınları her gün duyuyorum. Öldürülen kadınlar bu dünyadan silinip gidiyor sanki hiç yaşamamış gibi. Benim de korkum bir kadın cinayetine kurban gitmek, hiçbir kadın için sokaklar güvenli değil. Bu adaletsizliğe isyan ediyorum.
Maltepe Belediyesi İşçisi Sevda: Benim işim sokakları süpürmek ama ara sokaklarda çalışmaktan, işi bırakıp eve dönmekten, minibüse binmekten bile korkuyoruz. Sabah 7’de, daha hava aydınlanmadan işbaşı yapıyoruz. Gündüz bile sokaklarda güvende hissetmiyoruz. O kadar çok olay olduktan sonra daha da çok korkmaya başlıyoruz. Bazen evden dışarı bile çıkmak istemiyorum. Karanlıkta eve gelmekten korkuyorum. Mahallede alt geçit var. Oralar karanlık oluyor. Eve gelirken oralardan geçmeye, asansöre yalnız binmeye korkuyorum. Saat fark etmez, sokakta yürürken arkamdan yürüyen kişi erkekse yine korkuyorum. Kadın olduğunu fark ettiğimde içim rahatlıyor. Ben de birçok kadın gibi biber gazı taşıyorum. Surlarda iki kadın öldürüldükten sonra biber gazı aldım. Sokaktayken elim mutlaka biber gazında oluyor
Adana’dan mülteci bir Tekstil İşçisi Fadia: Ben 2014’te Türkiye’ye geldim. Kızım ile yaşıyorum. Ev, çocuğun okulu ve iş arasında mekik dokuyorum. Akşam geç saatte işten eve gelirken güvende hissetmiyorum. Yolda kullandığım üç tekerli elektrikli bisiklet güvenlik konusunda işime yarıyor. Akşam 9 gibi işten çıkıyorum, sokaklar ıssız olduğu için bir yere uğramadan eve gidiyorum. Ama elektrikli bisiklet eve hızlı gitmemi de sağlıyor. Geri göndereceğiz” gibi ırkçı söylemler yüzünden daha da fazla güvensiz hissediyorum.
Antep’ten bir kadın Fabrika İşçisi Okşan: En çok geceleri ıssız ve karanlık sokaklarda yürürken korkuyorum. Servis beklerken, servisten indiğimde korkuyorum. Kendimi korumak için aldığım önlemler servisten indikten sonra hızlı yürümekten başka bir şey değil. İş çıkışları görüştüğüm kadın arkadaşıma otobüs durağına kadar eşlik ediyorum. Evde iki çocuğumla yaşıyorum. Kız kardeşlerim evde bir erkek olmadığından benim için daha fazla endişeleniyor. Birçok sıkıntının üzerine bir de bu mesele ekleniyor. İşten dönüp çocuklarımı yalnız bırakmadığımda, evin kapısını kilitlediğimde, bizim adımıza çabalayan kadınları gördüğümde daha güvende hissediyorum.
Kayseri’den Üniversite Öğrencisi Melike: Okuduğum üniversitenin hemen karşısındaki yurduma yürürken çok endişeleniyorum. Çok değil, 300 metre mesafeden bahsediyorum. Araç içlerinden laf atanlardan bıktım. Yurdun etrafında gezen insanlardan bıktım. Notlarımda kaç tane plaka kayıtlı hiç bilmiyorum. Şikayet etmek istiyorum. Ama hangi birini edeyim? Nerelere başvurabilirim diye düşünüyorum. KADES uygulamasını kullanıyorum. Taciz eden araçların plakalarını hem not alıyorum hem de güvendiğim bir kadın arkadaşıma atıyorum.
Kayseri’den Sağlık İşçisi Ayşe: Güvende hissetmiyorum, arınma gecesi gibi memleket, kelle koltukta yaşıyoruz. İş yerimde de güvende değilim, insanlar hastaneye denetimsiz girebiliyor. Özellikle geceleri yalnız sokağa çıkmak imkansız, korkudan asla tenha yerlerden geçemiyorum. Aslında son saldırılardan ve cinayetlerden sonra gece gündüz fark etmiyor, her zaman tedirginim ve korkuyorum. Korktuğum zaman hiçbir önlem alamıyorum, yanımda biber gazı taşıyordum, onunla da hiçbir yere giremiyorum. Taşıyamaz oldum yani. Nasıl bir önlem alabilirim bilmiyorum da.
KADINLAR NE ZAMAN GÜVENDE HİSSEDİYOR?
Maltepe Orhangazi Anadolu Lisesinden bir genç kadın: Kız kardeşlerimiz İkbal ve Ayşenur’un vahşice katledildiği dönem her yerde olduğu gibi bizim okulda da bu cinayetler konuşuluyordu. Bir şeyler yapmamız gerektiğini biliyorduk, önce okulda hazırladığımız pankartlarla öğle arasında eylem yapmak istedik, idare buna karşı çıktı. Biz de okul çıkışında toplanıp yürümeyi düşündük, sonuçta okul dışında yapılacak eylem idareyi alakadar etmezdi. Çıkış saati geldiğinde tedirgindik çünkü 5 kişi kalmaktan korkuyorduk. İlk başta gerçekten 5 kişi başlamıştık ama sonra sayımız arttı. Maltepe Meydanı’na kadar alkışlarla, sloganlarla yürüdük. İki kez önümüzü polis kesti, kalabalığımız polisi de aşıp yürümeye devam etti. Günün sonunda öfkemiz gurura dönüşmüştü. Korkarak yürüdüğümüz Maltepe’nin yollarında bir daha korkmamak için hep beraber yürümüştük. O yürüyüş esnasında kalabalığımız bize güç vermişti, önümüze çıkan engelleri aşmıştık, o yürüyüş ufacık bir an da olsa bize güvende hissettirdi.
Direnişteki TKIS Blinds’ten bir kadın işçi: Ben TKIS Blinds’te sendikalaştığı için işten atılan 6 işçiden biriyim. Bu satırları Tuzla Serbest Bölge önüne kurduğumuz çadırdan yazıyorum. Usta başları ve genel müdürlerden gördüğümüz baskının haddi hesabı yok. Baskıları da özellikle kadın işçilere daha fazla. Hakaretler, bir şey fırlatmalar, tehditler… Hatta öyle ki bizim bazı kadın arkadaşlarımızın eli titrerdi korkudan bu kişilerin karşısında. Ama bugün birbirimizden aldığımız güç sayesinde artık onlardan korkmuyoruz. Serbest Bölge’nin girişinden fabrikaya sesimizi ulaştırmak için slogan attığımızda, özellikle bize o baskıları uygulayan kişiler sesimizi daha çok duysun istiyoruz. Onlardan artık korkmadığımızı ve mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi görsünler istiyoruz. Dün korkudan elimiz titrerdi ama bugün slogan atarken sesimiz hiç titremiyor.
Gaziantep Üniversitesi öğrencisi bir kadın: Gaziantep Üniversitesi öğrencilerinden Aslıhan: Son dönemdeki kadın cinayetleri ardından daha çok korkmaya başladım. Dışarıda kalmaktan, yalnız kalmaktan, gece dışarı çıkmaktan korkuyorum. Artan kadın cinayetleri ile daha dikkatli ve sürekli tetikte durmak zorundayım. Toplumun kadınlara olan tavırları, şiddetlere karşı sessizlikleri beni çok korkutuyor.
En çok akşam saatlerinde kalabalık olmayan yerde yalnız yürürken korkuyorum ve güvensiz hissediyorum. Kalabalıkta da farklı korkularım oluşuyor ama yalnızken daha dikkatli olmalıyım. Karanlık sokaklardan geçmek beni ürkütüyor. Genel olarak güvenliğim ile ilgili kaygılarım var.
Korktuğum zaman mümkün olduğu kadar önlemler almaya çalışıyorum. Kalabalık yerde yürümeye ve tek başıma olmamaya özen gösteriyorum. Bu her zaman mümkün olmuyor tabii ki. Güvensiz olduğumun hissettiğim yerlerde hızlı yürümeye çalışıyorum. Telefon ile arkadaşlarımla konuşuyorum. Telefonumun şarjını doldurmadan dışarıya çıkmıyorum. Telefonumda acil durum çağrısı açık ve KADES uygulaması var.
Şuan ki dönemde, kendimi güvende hissetmek çok zor. Kalabalık yerlerde kendimi daha güvende hissediyorum. Kafe, okul, büyük parklar, kadınların birlikte katıldığı atölyeler gibi kalabalık olan sosyal alanlarda güvendiğim arkadaşlarımla birlikte olmak beni rahat hissettiriyor. Ancak bu şekilde de bazen güvende hissetmediğim zamanlar oluyor.
Kendimi güvende hissettiğim yerler genelde hareketli ve her an sesimi duyurabileceğimi düşündüğüm yerler. Kendimi güvende hissettiğim yerlerden biri, Nar Sanat gibi kadınların bir araya geldiği atölyeler. Kadınların güçlenmesine odaklanan, bir araya gelerek deneyimlerin paylaşıldığı, yaratıcılıklarının ön planda olup, kendilerini geliştirmelerine ve keşfetmelerine yardımcı olan bu atölyeler beni çok mutlu ediyor. Bu tür alanlarda, birbirimizi anladığımızı ve desteklediğimizi bilmek, kendimizi daha güvende hissetmemizi sağlıyor. Özellikle Nar Sanat’ın en son yaptığı Linol baskı atölyesi, zamanda kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık konularında farkındalık yaratıyor. Kendimi bu alanlarda daha güvenli hissediyorum.
Hacettepe Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğundan Cemre: Geçtiğimiz şu son dönem göz önünde bulundurulduğunda bugün Türkiye’de kadınlar arasında bir korku iklimi olduğunu söylemek epey yerinde olacaktır. Ben de bu durumun etki alanındayım elbette. Ben de korkuyorum. Çünkü öldürülebilirim. Korkuyorum çünkü her yerde, evimde uzanırken, kampüse derse gelirken, sokakta yürürken başıma bir şey gelebilir. Şikayet etmek istesem, yardım talebinde bulunsam da güvenliğimin devlet tarafından doğru dürüst sağlanamayacağını bildiğim için de korkuyorum. Korkuyorum çünkü sınıfında şiddete uğrayan okulumdan bir kadının dekanlıkça uyarıldığını, annelerimiz gibi olgun olmak(!) ve olayı büyütmemek konusunda tembihlendiğini biliyorum! Ayrıca yalnızca kendim için değil, daha önce rast düşmediğim kadınlar için de korkuyorum.
Ben zaten hep biber gazı taşıyan biri oldum, çünkü bu güvensiz ortam yeni yeni oluşmadı. Fakat son olaylar gerçekten bu ateşi harladığı için böyle araçlar edinmeye karar veren çok kadın arkadaşım oldu. Bütün bunlar toplamında mücadeleye daha da sıkı sarılıyorum. Bugün bizleri korkuya itecek onca sebep var elbette ama bu korkuya yenik düşmemek için elden geldiğince çabalamanın elzem olduğuna inanıyorum. Başkaca kadınlarla bir arada olduğum ölçüde endişelerimin, korkularımın da azaldığını gözlemledim. Mühim olan mücadele etmek ve şiddete caydırıcı cezaları, tümüyle uygulanan yasaları, yeterli şiddet ve taciz önleme mekanizmalarının geliştirilmesini tekrar tekrar talep etmemiz gerekiyor. Birbirimize tutunmamız gerekiyor. Çünkü bir arada olduğumuz ölçüde korkusuz ve güçlüyüz!
Mamak Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği’nden Güneş: Derneğe başvurduğumda tüm vücudumda morluklar vardı. Baba evi denildiği gibi yaralarımı saracak bir yer yoktu. Derneğe geldikten 6 ay sonra toplanmaya daha da güçlü bir yapı sergilemeye başladım. Bir iş verildiğinde kendimden emin bir şekilde ‘ben yaparım’, ‘ben hallederim’ diyebiliyorum. Dernek hayatıma güzellikler katmaya başlamıştı. Daha önceki yaşamında hiç güç nedir bilmezdim, dernek sayesinde kadının gücünün azımsanmayacak kadar çok olduğunu anlamıştım. Öyle ki ekonomik zorlukla da mücadele etmekten korkmadan bir işe girip çalışabiliyorum. Darısı tüm kadınların başına.
Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneğinden Eylem: Eşinden boşanmış, kızıyla birlikte yaşayan sosyal yaşamı ve özgüveni eksik bir kadındım. Çaresizliklerin içinde yaşarken dernekle ile tanıştım. Sonrasında kadınlarla ilgili etkinlik ve panellere katıldım. Kadın olmanın ne kadar zor olduğunu ve bunlarla nasıl birlikte mücadele ettiğimizi hiçbir kadının güçsüz olmadığını, aslında güçsüz bırakılmaya çalışıldığını öğrendim. Kendime olan güvenim arttı. Yardım etmeyi seven bir kadın olarak paylaşmanın önemini burada daha iyi anladım.
Tuzluçayır Kadın Dayanışma Derneği Üyesi: İki sene önce katıldığım derneğimiz ekibinin ne kadar güçlü, onurlu, mücadeleci kadınlarımızdan oluştuğunu gördüm. Kendi mücadele savaşımızı verirken aynı zamanda bir başka kadın içinde el ele olmakla, bir çocuğun elinden tutmakla, mücadele etmekle ne kadar güçlü olduğumuzu öğrendim.
(Günlük Evrensel, 02.11.2024)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN