Hatırlar mısınız? Bundan tam 4 yıl 4 ay önce başlamıştı…
İş bulamadığından pazarda meyve-sebze satarak ailesini geçindirmeye çalışan ve ruhsatsız olduğu gerekçesiyle tezgahına el koymaya çalışan zabıtalara ve güvenlik güçlerine direnen 26 yaşındaki Tunuslu Muhammed Buazizi’nin tepki olarak 17 Aralık 2010 günü pazar yerinde kendisini yakması bir kıvılcım olmuştu. Ertesi gün bu olayı protesto etmek isteyen kalabalıkların, iktidar muhaliflerinin desteğiyle de sokaklara dökülmesiyle, yani 18 Aralık 2010 tarihinde Tunus’ta başlamıştı “Arap baharı”…
Ve “büyük halk hareketi” olarak lanse edilerek sırasıyla Mısır, Libya, derken tüm Arap dünyasına dalga dalga yayılmıştı… Tunus’ta 23 yıldır iktidarda olan Zeynel Abidin Bin Ali, Mısır’da 30 yıldır iktidarda olan Hüsnü Mabarek ile Libya’da 42 yıldır iktidar koltuğunda oturan Muammer Kaddafi’nin devrilmesiyle sonuçlanmıştı…
“Arap baharı” kapsamında Suriye’de ise rejim karşıtı gösteriler 15 Mart 2011’de başlamış, Nisan 2011’de ülke çapına yayılmıştı… Yani 4 yıl önce, Doğu ve Güney-doğu bölgemizdeki dört komşumuzdan biri olan Suriye’yi‘de sarmıştı “Arap Baharı”… Bu “Bahar ayaklanmaları”nın Arap ülkeleri halklarına neler getirdiği tabii ki tartışılır, ama bugün Suriye’de bugün pek çok rejim muhalifinin bile karşı olduğu iç savaşa dönüşmüş bulunuyor “Arap baharı” hareketi…
Hemen yanı başımızdaki komşumuzda yaşanan bu iç savaşın bilançosu korkunç ve bizi de direk etkiliyor… Tüm Türkiye, ülkelerini terk eden milyonlarca sığınmacıyla dolu… Açlık ve sefillikle mücadele ediyor sığınmacılar. Çevrenize şöyle bir göz attığınızda adım başı “dilenciliği” meslek edinmiş bir sığınmacıyla karşılaşıyorsunuz… Ülkesindeki şiddet ortamından kaçan Suriyeli sığınmacıların Türkiye’de yaşanan ve son yıllarda artan şiddet sarmalına da katkıları ister istemez görülüyor… Sık sık kendi aralarındaki yaralanmalı, ölümlü kavgaları ve kadın cinayetleri İçişleri Bakanlığı Emniyet Müdürlüğü’nün kayıtları arasında yerini alıyor…
Suriye’de “Arap baharı” gösterileriyle başlayan ve iç savaşa dönüşen olaylarda bugüne kadar bazı çevrelere göre 211 bin, aktivistlere göre ise en az 250 bin kişinin öldüğü ileri sürülüyor.
Esat rejimini yıkmaya yönelik önümüzdeki günlerde bir kara harekatı olur, daha da kan gövdeyi götürür mü bilemeyiz, ancak Suriyeli Amerikan Tıp Derneği (SAMS) geçtiğimiz günlerde “Yavaş Ölüm” başlığıyla yayımladığı raporunda, Suriye’deki iç savaş nedeniyle kuşatma altında yaşayanların sayısının 640 binden fazla olduğunu ifade ederek bu rakamın BM’nin tahmininden üç kat fazla olduğuna dikkati çekti.
Raporda, “Suriye rejiminin açlık, susuzluk ve tıbbi bakım eksikliğinin neden olduğu kuşatma taktiklerinin büyük bölümünden sorumlu olduğu” belirtildi ve bazı ablukaların 2012 yılından bu yana sürdüğüne işaret edildi. 53 sayfadan oluşan raporda, kuşatma altında ölen 560 kişinin listesine yer verilerek ölenlerden 345 kişinin fotoğrafı raporda yer aldı. Fotoğraflarda aşırı zayıf çocukların bulunduğuna dikkati çekildi.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Mun‘un “2015 yılı Şubat ayına kadar 11 ayrı bölgede 212 bin kişinin abluka altında yaşadığını” belirttiğine dikkati çekilen raporda, BM rakamlarının Suriye’de süren ablukanın uluslararası toplumun algısı üzerinden ciddi rolü olduğu belirtilerek bu konudaki karmaşaya bir açıklık getirilmesi talep edildi. SAMS’in raporunda ayrıca, BM’nin tanıdığı 11 bölgenin yanı sıra 38 yerde daha halkın kuşatma altında tutulduğunu belirterek BM’den bu bölgeleri de kuşatma altında olarak değerlendirmesi gerektiği belirtildi.
İngiltere merkezi Suriye İnsan Hakları Gözlemevi de bu yılın başında, 2014 yılında Suriye’deki iç savaşta 2014 yılında 76 bin 21 kişinin hayatını kaybettiğini açıklamıştı. Gözlemevi’ne göre ölenlerin yarıya yakını yani 33 bin 278 kişi sivillerden oluşuyor. Ölen siviller arasında ayrıca 3 bin 501 çocuk bulunuyor.
Sonuç itibariyle Suriye’de ölenlerin sayısı her geçen gün artarken ülkede milyonlarca kişinin evinden olduğu acı bir gerçek ve büyük kısmı komşu ülkelere sığındı. Uluslararası Af Örgütü, iç savaşın sürdüğü Suriye’den kaçan sığınmacıların ‘yükünün’ Türkiye’nin de aralarında bulunduğu “bölge ülkelerinin üzerine yıkıldığını, zengin ülkelerin üzerine düşeni yapmadığını” açıklamıştı. Londra merkezli Uluslararası Af Örgütü, gelişmiş ülkelerin kendi topraklarına kabul ettikleri sığınmacı sayısı oranının ‘gülünç’ olduğunu özellikle belirtmişti…
“Suriye dramı” aslında uygulanan yanlış politikalarla ülkemizin içinde yaşanıyor, her bir şehrimizde, her bir ücra köşede karşımıza çıkıyor Suriyeli sığınmacılar… Artık evlerimize kadar girdiler.
Alman Der Stern dergisi de ınternet sitesinde bunu haber yaptı. Türkiye’deki Suriyeliler’in dramını bir başka perspektiften yaklaşan Der Stern, haberde, özellikle “ekonomik sıkıntı içindeki Suriyeli kadın ve kızların Türk erkekleri tarafından ikinci, üçüncü hatta dördüncü eş olarak parayla satın alındıkları”nı öne sürdü. Ki, Suriye savaşı beşinci yılına girerken kadın hakları derneklerinin tahminlerine göre de, Türkiye’de, özellikle Suriye ile sınırı olan illerde 372 bin kadın “kuma” durumunda…
İyi haftalar
Umut Vakfı
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN