Ali ABADAY (jpardaillan@gmail.com)
Amerikan rüyası artık eskisi gibi bir çağrışım yapmasa da hâlâ bir kısım insan için cazibesini korumaya devam ediyor. Ancak cazibesini koruyanlar için bile ne kadar çok çalışırsa çalışılsın kuralları, kanunları biraz esnetmeden çok zengin olunup Amerikan rüyasının gerçekleştirilemeyeceği bir gerçek.
C. Chandor’un yönetmenliğini yaptığı “A Most Violent Year/ En Şiddetli Sene”de bu noktaya değinen bir film. İlk filmi “Margin Call/ Oyunun Sonu” ile ABD finans piyasalarının çöküşünün perde arkasına bakan Chandor bu sefer 1980’li yılların başında New York’taki petrol işletmecileri üzerinden Amerikan iş hayatına bir bakış atıyor.
1981 yılı New York tarihindeki en şiddetli yıllardan biri olarak kayıtlara geçmiştir. Orta ölçekli benzin dağıtım işini büyütmek isteyen Abel Morales (Oscar Isaac) 1 buçuk milyon dolarlık bir anlaşma yapmak üzeredir. Abel’in satın alıp benzin depolamayı düşündüğü arazi 2 buçuk milyon dolardır ve Abel bu paranın bir milyonunu kapora olarak verir. Paranın geri kalanını ödemesi için 30 günü vardır, yoksa kaporası yanacak ve ister istemez bir iflasa sürüklenecektir.
Abel kendisine destek olan bir banka olduğu için rahattır, ancak dağıtım yaptığı kamyonların arka arkaya soyulmaya başlaması ve eyalet savcısının kendisine dava açacak olması işleri zorlaştırmaya başlar. Abel işe kamyon şoförü olarak girmiş, ancak bir mafya babasının kızı olan Anna (Jessica Chastain) ile evlenince, Anna’nın babasının benzin işini üstüne almıştır.
Muhasebe defterlerini Anna’nın tuttuğu şirketi olabildiğince temiz tutmaya çalışan ve gangster olmadan büyümeyi düşünen Abel’ın hayatı giderek sekteye uğrarken yeni taşındığı evinin dışında kovaladığı silahlı bir adam hayatı daha da zorlaştırır. Bütün hayatını verdiği ve gözü gibi baktığı işini temiz tutmaya çalışan Abel oldukça zor bir seçim yapmak zorundadır.
“En Şiddetli Sene” her ne kadar macera filmi gibi görünse de esasında bir adamın kötülerle dolu bir ortamda olabildiğince temiz kalma çabasını yüksek olmayan bir tempoda anlatıyor. Bu noktada Al Pacino’nun “The Godfather/ Baba” filmindeki rolünü anımsatan oyunculuğu ile Oscar Isaac oldukça büyük bir başarı yakalıyor. Bu konuda her ne kadar çok öne çıkmasa da Jessica Chastain’in de babasının dünyasında öğrendiklerini geride bırakamayan Anna rolünde katkısı büyük.
Filmin temposu birkaç sahne dışında yüksek olmasa da olay örgüsü ve zamana karşı işleyen süre seyircinin sıkılmasını engelliyor. Chandor senaryosu ve yönetmenliği dışında Kasia Walicka Mamone imzalı kostümlerin ve görüntü yönetmeni Bradford Young’ın bu başarıda payı büyük.
İlk filminde de etkileyici bir yardımcı oyuncu kadrosuyla çalışmış olan Chandor, “En Şiddetli Sene”de, Albert Brooks, David Oyelowo ve Jerry Adler gibi usta isimlerle çalışmış. Özellikle Abel’in avukatı rolündeki Albert Brooks oldukça iyi.
“En Şiddetli Sene” bazı sahneleriyle de oldukça etkili bir anlatıma sahip. Hiçbir şekilde kaba kuvvete başvurmadan olayları çözmeye çalışan Abel’ın çarptığı geyiği öldürmek isterken Anna’nın yaptıkları veya benzin ile kanın birlikte aktığı sahnede Abel’ın verdiği tepki bunlardan sadece ikisi.
Çoğu eleştirmen tarafından beğenilen ve Sidney Lumet’in filmleriyle kıyaslanan “En Şiddetli Sene” bir yandan Amerikan rüyasının esasında görünmeyen yüzünü, diğer yandan da sadece Amerika’da değil tüm dünyada geçerli ancak yazılı olmayan iş kurallarını anlatan oldukça başarılı bir yapım.
A MOST VIOLENT YEAR / EN ŞİDDETLİ SENE
Yönetmen: J. C. Chandor
Senaryo: J.C. Chandor
Görüntü Yönetmeni: Bradford Young
Oyuncular: Oscar Isaac, Jessica Chastain, David Oyelowo
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN