Post image
“Alın Size Yargı Reformu”

Fikret İLKİZ

2019 Yargı Reformu Stratejisi Belgesi demokrasiyi, hak ve özgürlükleri geliştirme ve güçlendirmeyi hedefliyordu. Hatta “Hak ve mevzuat iyileştirmeleri ne kadar önemli olursa olsun, reformların başarısında belirleyici olan uygulamadır” (Sayfa 7)

Mayıs ayından Eylül ayına geldik. Reformların başarılı olabilmesine giden yolda uygulamada “tutuklama” ve “ifade özgürlüğü” ile ilgili bir örnek yaşandı…

Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tahliye kararı verildi ama Selahattin Demirtaş hakkındaki kesinleşmiş 4 yıl 8 aylık mahkûmiyet hükmü nedeniyle cezaevinden salıverilmemişti. Tutuklu kaldığı sürenin cezasından mahsubu istendi talep kabul edildi. Selahattin Demirtaş’ın tahliye edilmesi beklenirken Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı yeni bir soruşturma nedeniyle HDP Eş Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın tutuklanmalarına karar verildi.

Hemen sonraki günlerde paket paket çıkarılması düşünülen yargı reformuna dair kanun teklifleri hakkındaki taslaklar haber olmaya başladı…

Tuhaflıkları anlamak zor! Strateji belgesinde “Belge aynı zamanda uygulayıcılara yönelik bir rehber olarak da okunmalıdır” yazılı. Nasıl bir rehber olacaktır ve “reformları” nasıl okumalıyız?

Tarihsel süreç içine oturtmadan reformları anlamak ve okumak mümkün değildir.

Özgürlükleri alarak, insanları hapishanede tutarak, özgürlüklerini hapiste geri vererek, geri verilen özgürlükleri hapiste tekrar geri alarak ortaya konulan uygulama yeni bir cezalandırma siyaseti midir?

Böyle bir cezalandırmanın ve cezanın ölçüsü nedir?

Michel Foucault Hapishanenin Doğuşu adlı kitabı ve hapishaneler hakkındaki görüşleriyle çağımızın ön önemli düşünürlerdendir.

Ona göre insanlığın aklı başına geldiğinden bu yana geçen zaman içinde halka açık infazlardan vazgeçilmiştir. 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren işkenceye karşı çıkışlar artmıştır.

Yüzyılın sonuna doğru işkence seyirlik olmaktan çıkmış, siyasal iktidarların şiddet gösterisine araç olarak kullanılması terk edilmiştir. Cezalandırma; kapalı kapılar ardına, hapishanelere taşınmıştır. İzleyenleri dehşete düşüren infazlar yerine hapishaneler cezalandırmanın çok önemli bir parçası haline getirilmiştir.

Reform hareketi olarak adlandırılan ve hükümlünün “insanlığına” duyulması gereken bir saygı temelinde dile getirilen bedensel işkenceden arındırılmış bu cezalandırma sisteminde, hapishaneler; M. Foucault tarafından siyasal iktidarın cezalandırma gücüne getirilmiş bir sınır olarak da görülmüştür.

“Böylece “insan” aynı zamanda iktidarın sınırı haline gelir.”

Foucault’un sorusu; cezanın ölçüsünün “insanlık” olması gerektiği ilkesinin anlamı nedir?

Bu sorunun cevabı ancak “reform hareketi tarihsel bir süreç içerisine oturtulduğunda verilebilir” diyor Foucault. Ona göre bu reform sürecinde suçlar daha az şiddet içerir hale gelmiş, buna karşılık cezalar yumuşamıştır. Ama bunun bir bedeli vardır. Bunun bedeli ise iktidarın topluma çok daha güçlü ve derin bir müdahalesidir (Keskin, Ferda. Foucault’da Şiddet ve İktidar. Cogito. Şiddet. YKY. Sayı 6-7 1996).

Sayın Keskin’in yazısında Foucault’a yaptığı atıflar üzerinde durmak gerekiyor.

“Cezalandırma tekniklerindeki bu yaygınlaşma ve titizlik ise artık bireylerin günlük yaşamını çerçevelendirmeyi hedefleyen iktidar mekanizmalarının kendini yeniden ayarlama çabasıdır. Bu anlamda reform hareketiyle birlikte ortaya çıkan aslında cezalandırılacak hükümlünün insanlığına yeni yeni duyulan bir saygı değil, daha ayrıntılı bir ceza haritasıdır. Ceza hukukundaki reform, cezalandıran iktidarın daha düzenli, daha etkili, daha kalıcı hale getirmek için hazırlanmış bir stratejidir. Reformu hareketlerinin gerçek amacı aslında “yasadışılıkların cezalandırılmasını ve bastırılmasını düzenli ve tüm toplumu kapsayan bir işlev haline getirmek; belki daha az sert, ancak daha evrensel ve daha sorunlu bir biçimde cezalandırmak; cezayı veren ve uygulayan iktidarı toplumsal gövdeye daha derinlemesine yerleştirmektir.” Dolayısıyla, reformun doğuşu yen bir duyarlılık değil, suçla ilgili yeni bir iktidar politikası bağlamında olmuştur” (Age. Sy.119).

2019 Yargı Reformu Stratejisine göre “tutuklama” cezalandırma aracı mıdır?

“12. Tutuklama bir cezalandırma aracı değil, ceza soruşturma ve kovuşturmalarının etkinliğinin temini için düzenlenmiş bir koruma tedbiridir. Mevzuata göre tutuklama, istisnai nitelikte olup öncelikli olarak değerlendirilecek husus, adli kontrol tedbirinin yeterli olup olmadığıdır. Tutuklulukta geçen sürenin, makul olması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5’inci maddesinde öngörülmüş temel bir ilkedir.

Yargı Reformu Stratejisi ile;

  1. Tutuklamanın istisnai bir tedbir olduğuna,
  2. Tutuklamanın zorunlu hâllerde ve ölçülü bir tedbir olarak uygulanmasına,
  3. Tutukluluk süresinin makul olmasına vurgu yapılmaktadır.

Bu kapsamda mevzuatın uygulamayla birlikte değerlendirileceği ve gerekli değişikliklerin yapılacağı iradesi ortaya konulmaktadır (Sayfa 7-8 YRS)”

Ama aksine; tutuklama cezalandırmanın ve yeni cezalandırma siyasetinin aracıdır.

Hapishaneler ise tutukluluk halinin süreklilik kazandırıldığı uygulanma mekanlarıdır.

Artık hapishaneler yeni cezalandırma yönteminin temelidir.

Özgürlükleri geri almak, sonra geri vermek, sonra yeniden geri almak amacıyla hapishanelerde insan tutulmaktadır. Yaygınlaştırılmaya çalışılan bu yeni cezalandırma yöntemleri aracılığıyla daha ayrıntılı bir ceza haritası için siyasal iktidarın yeniden ayarlanması ve yapılanmasıdır.

Yani, cezalandırmada reform! Tarihsel süreç içinde okunduğunda bu reform; cezayı veren ve uygulayan siyasal iktidar için toplumsal yapıya daha iyi sinebilmenin yoludur. Reform suçla ilgili yeni iktidar politikasının adıdır.

İnsan, siyasal iktidarların sınırı değil; aksine siyasal iktidarlar insanların özgürlüklerini sınırlandırmak, geri almak, sonra geri vermek ve yeniden geri almakla yeni cezalandırma siyasetlerinin toplumda yerleşmesi için siyasal iktidarın reformlara ve stratejilere olan gereksinimidir.

Çünkü ancak insana saygı duymamak yoluyla yeni ceza haritasının uygulanması sağlanabilir.

Bütün siyasal iktidarlar yargıda reform adıyla iktidara daha etkili, daha güçlü, daha kalıcı, daha çok sorun yaratıcı ama daha çok güç veren tüm stratejilerin benimsenmesinden yanadırlar.

Yargıda reform derken…

Selahattin Demirtaş’ın sözleriyle “Alın size yargı reformu” …

23 Eylül 2019

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN