Fikret İLKİZ
Barış Terkoğlu “İmamoğlu’nu ortadan kaldırmaya hazırlanıyorlar” başlıklı yazısında bir hâkimin söylediklerini yazdı.[i]
Gazeteci sorumluluğunu yerine getirdi ve kamuoyu ile bildiklerini paylaştı; haber haberdir.
Barış Terkoğlu’nun, 7 Kasım 2022 tarihli yazısı kamuoyunun “Ahmak davası” olarak bildiği İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun üç yıl önce, Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’ndeki konuşması nedeniyle açılan ceza davası hakkındaydı.
Yazısında bu davaya bakan 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin hâkiminin Haziran 2022’de yaz kararnamesiyle, Samsun’a tayininden bahsetmişti. Yerine aynı adliyeden bir başka hâkim getirilmiş…
Böylece İstanbul’da, sadece bir yıldır görev yapan ve anılan davaya bakan yargıcın “yer değişikliği” yapılması acaba normal miydi yoksa bir ceza mıydı?
Yazıda bu durumun Atama ve Nakil Yönetmeliği’ne uymadığı anlatılıyor.
Başına gelenlerden rahatsız olan ve Samsun’a tayin edilen hâkim HSK’ye itiraz etmiş.
Gazeteci, hâkimin dediklerini yazmış. Hükümete destek verdiğinden hâkimin kendisi söz ediyor ve hatta eşinin “hükümetin desteklediği 2 No’lu Baro’da” çalıştığından bahsederek “bazı savcılar aracılığıyla, İmamoğlu’na iki yıldan fazla ceza vererek, onu siyasi yasaklı hale getirmem telkin edildi.” demiş. Kendisine yapılan bu baskıyı birkaç kişiye de söylediğini ve bunun üzerine durumdan haberdar olan ve adliyeyi yöneten bir isim, hükümetle görüşerek atamasını yaptırmış ve davadan alınarak Samsun’a gönderilmiş.
Gazeteci açıklanan gerekçeyle tayin edilen hâkimin söylediklerini gazeteci olarak yazmış.
Bir hâkim gazeteciye başına gelenleri, kendisine yapılan baskıyı anlatamaz mı?
Hakimlerin ifade özgürlüğü hakkı yok mudur?
Demokrasi için Yargıçlar Derneği (AJD) üyesi olan dört yargıcın görevden alınması hakkındaki “Lopez Lone and others v. Honduras” davası Amerikalılar-Arası İnsan Hakları Mahkemesinde görüldü. AJD Başkanı; Zelaya’nın iktidarını kaybetmesini (28 Haziran 2009) bir darbe olarak değerlendirmiştir.
Honduras’da Yüksek Mahkemesi, 2009 yılı içinde yayınladığı bir dizi bildiriyle, bunu Anayasal bir geçiş dönemi olarak değerlendirmiş, dört yargıç ise “politik gösterilere katılmak, yargı aleyhine görüş beyan etmek, fikir açıklamak ve sözde anayasal geçiş süreci hakkında kovuşturma başlattıklarından” dolayı haklarında açılan disiplin prosedürü sonrası görevden ihraç edilmişlerdir.
Amerikalılar arası İnsan Hakları Mahkemesi Başkanı, Mr. Humberto Antonio Sierra Porto, 14 Nisan 2015 tarihli mektupla, yargıçların ifade ve örgütlenme özgürlüğüyle barışçı toplantı yapma ve siyasal haklarıyla ilgili mukayeseli bir hukuk araştırmasının yapılması isteğiyle Venedik Komisyonu’nun yardımını talep etmiştir.
Venedik Komisyonu; bu taleple ilgili hazırladığı araştırma raporunun kapsamını Mahkeme önünde bekleyen mevcut davayı analiz etmeden, bu davanın sonucuyla ilgili herhangi bir öneride bulunmadan, salt ifade, örgütlenme özgürlüğü, barışçıl toplantı yapma hakkı ve yargıçların siyasal haklarına ilişkin anayasal, yasal hükümleri sunmak ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) yargıçların ifade özgürlüğüyle ilgili içtihatlarının teorik analiziyle sınırlandırmıştır.
Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu (Venedik Komisyonu) Tarafından 103. Genel Kurulu’nda Yargıçların İfade Özgürlüğü Hakkında Rapor (Venedik, 19-20 Haziran 2015) kabul edilmiştir.[ii]
Raporun konusu yargıçların ifade özgürlüğü hakkıdır.
Raporda çok sayıda ülkenin yasal düzenlemelerine ve etik ilkelerine değinilerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) köklü içtihadına yapılan atıfla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. maddesinin (İfade Özgürlüğü) sağladığı güvencelerden herkesin ve özelde kamu görevlilerinin yararlanacağını belirtmiştir. AİHS 1. ve 14. Maddesine göre Sözleşmenin imzacısı olan ülkelerde yaşayan herkesin 1. bölümde yer alan hak ve özgürlüklerden hiçbir ayrımcılığa maruz kalmaksızın yararlanmaları gerektiğinin altı çizilmiştir. İfade özgürlüğünün 10. Maddesinin ikinci fıkrası, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasını sıkı koşullara bağlar. Hakkın öznelerden özerk olarak, ancak meşru hedefe ulaşmak amacıyla, hukuka uygun olarak ve demokratik bir toplumda gerekli olması koşuluyla kısıtlanabileceği kabul eder.
Kural olarak kamu görevlilerinin AİHS’nin getirdiği hak garantilerin dışında kalmaması gerektiği kabul edilir. Hakimlerin statüleri, onların AİHS 10. maddesindeki güvenceden yoksun bırakılmalarına neden olamaz.
Venedik Komisyonu Raporu’nda birçok Avrupa ülkesinin anayasal, yasal hükümleriyle ilgili içtihatlarında ifade özgürlüğüne dair garantilerin hakimlerin içinde bulunduğu kamu görevlilerini de kapsadığına işaret etmiştir…
AİHM, bilhassa güçler ayrılığı ilkesinin ve yargı bağımsızlığının korunmasının artan öneminden ötürü bir yargıcın ifade özgürlüğüne yapılacak her türlü müdahalenin sıkı denetime tabi tutulması gerektiğine de değinmiştir.
Raporda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına özellikle atıf yapılmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) yerleşik içtihadı; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. Maddesinin (İfade Özgürlüğü) sağladığı güvencelerden genelde iş hayatı ve özelde kamu görevlileri yararlanacağına hükmeder. AİHS 1. ve 14. maddesi imzacı ülkelerde yaşayan herkesin 1. bölümde yer alan hak ve özgürlüklerden hiçbir ayrımcılığa maruz kalmaksızın yararlanmaları gerektiğini belirtir. 10.maddenin ikinci fıkrası, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasını sıkı koşullara bağlar ve hakkın öznelerden özerk olarak, ancak meşru hedefe ulaşmak amacıyla, hukuka uygun olarak ve demokratik bir toplumda gerekli olması koşuluyla kısıtlanabileceği kabul eder. 2. bölüm 1 1. madde (Dernek kurma özgürlüğü) üye devletlerin silahlı kuvvetler, emniyet mensupları ile yöneticilerinin, örgütlenme ve dernek kurma özgürlüklerini görece sınırlamalarına izin verir. Kaideden kamu görevlilerinin AİHS’nin getirdiği hak garantilerin dışında kalmaması gerektiği kabul edilir.
AİHM, hakimlerin statüleri dikkate alınarak yapılan değerlendirmelerde hakimlerin AİHS 10. maddesindeki güvenceden yoksun bırakılmamalı gerektiği kanaatindedir. Hakimlerin ifade özgürlüğü konusundaki Harabin v. Slovakya davasında (No. 62584/00, 29 Haziran 2004 tarih) AİHM; özellikle kuvvetler ayrılığının ve yargı bağımsızlığının korunmasının artan önemine uygun olarak, bir hâkimin ifade özgürlüğüne yapılan herhangi bir müdahalenin yakın takibe alınması gerektiğine hükmetmiştir. Aranan titiz inceleme yapılmasıdır.
Sözleşmenin 10. Maddesindeki “görevler ile sorumluluklar” hakimlerin ifade özgürlüğü söz konusu olduğunda özel bir öneme sahiptir, çünkü yargı görevlilerinin öznel ve nesnel yansızlıklarını gerektiren tüm hallerde ifade özgürlüklerini sınırlamaları beklenir. Özellikle takdir yetkisinin, doğru bilgiye dayalı, ölçülü ve dürüst olarak kullanılması gerektiğinin önemli olduğunu belirtmek gerekir.
AİHM, yargıcın ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin “sosyal ihtiyaçların baskısı” ve “hedeflenen meşru amaca uygunluk” ölçütleriyle uyumu sınanırken somut olayın özelliklerinin gözetileceğini içtihat eder. Bu bakımdan ifadelerin içeriği, ifadelerin dile getirildiği bağlam ve uygulanmış cezanın doğasıyla şiddetine özel bir önem atfedilir. Öte yandan yargılamanın adil olması ve uygulanan usuli garantilerde ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin ölçülü olup olmadığının belirlenmesinde tayin edici etkenler olduğunun gözetilmesi gerekir.
AİHM, hâkimin açıklama hakkının görevinin gerektirdiği sadakat ve takdir marjı içinde kalıp kalmadığını belirlerken hâkimin yargısal statüsü, görev ve sorumluluğunun özgünlüğünün göz önüne alınması gerektiğini ifade etmektedir.
AİHM Kudeshkina v. Rusya (No. 29492/05, 26 Şubat 2009) davasında, Moskova Şehir Mahkemesi hakimlerinden biri tarafından verilen röportajda, ” yargıçlar üzerinde baskının olağanlaştığını”, “yargı bağımsızlığı ve kamusal güvenin sürdürülebilir olması için kaygı verici durum ve problemin ciddiyetle” ele alınması gerektiğini ileri sürmüştür.
AİHM röportajda açıkladığı düşünceleri nedeniyle, hâkimin görevine son verilmesinin onun ifade özgürlüğünün ihlali olduğuna karar vermiştir. Mahkeme’ye göre, başvurucu demokratik bir toplumda kamuyu ilgilendiren çok önemli bir konuyu özgürce tartışmış ve söz konusu bu siyasi konuşmanın” 10. Madde kapsamında özel korumaya tabi olduğunu” hatırlatmıştır.
Bir başka açıdan hâkimin görüş açıklaması nedeniyle uygulanan cezaların niteliği ve şiddeti; Sözleşmenin 10. Maddesi ile güvence altına alınan ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin orantılı olup olmadığının AİHM tarafından denetlenmesi ve sınanmasında, özellikle cezanın gelecekte diğer yargıçların, kamu kurumları ile politikaları hakkında eleştiride bulunma, açıklama yapma cesaretlerini kırıp kırmadığının değerlendirilmesi dikkate alınması gereken çok özel ve önemli bir etkendir. AİHM Mahkeme’ce belirtildiği üzere, ifade özgürlüğünü kullandığından dolayı bir hâkime uygulanan cezada, suçun ağırlığı ile ifade özgürlüğünü kısıtlarken ulaşılmak istenen meşru hedef layıkıyla hesaba katılmalıdır
Sonuç olarak Avrupa’nın anayasal, yasal hükümleriyle ilgili içtihatları ifade özgürlüğüne dair garantilerin hakimleri ve içinde bulundukları kamu görevlilerini de kapsar. Ancak, hakimlerin görev ve sorumluluklarının özgünlüğü ile yargının tarafsız ve bağımsızlığını sağlama zorunlulukları, hakimlerin politik aktivitelerini içeren, açıklama yapma, dernek kurma ve toplanma özgürlüğüne ilişkin belirli kısıtlamaların getirilmesine yönelik meşru amaçlar olarak kabul edilir.
Sonuç olarak AİHM kararlarında; bilhassa güçler ayrılığı ilkesinin ve yargı bağımsızlığının korunmasının artan öneminden ötürü bir yargıcın ifade özgürlüğüne yapılacak her türlü müdahalenin sıkı denetime tabi tutulması gerektiğine hükmetmektedir.
AİHM, hakimlerin görev ve sorumlulukları bağlamında ifade özgürlüklerine yönelik müdahaleleri orantılılık ölçütüyle test ederken, açıklamanın içeriğini, hâkimin görevini, açıklamanın bağlamını, verilen cezanın niteliği ile şiddeti gibi somut olaydan kaynaklanan özelliklerin tümünü dikkate almaktadır. Dolayısıyla, hâkimin pozisyonu, ne tür davalara baktığı, görev yeri ya da düşüncelerini hangi sıfatla açıkladığı gibi nedenler gözetilerek, müdahalenin orantılı olup olmadığı bu test ölçüleri ile belirlenir.
Venedik Komisyonu Raporu böyle, durduğu yerde duruyor.
Teminatı olmayan hakimlerin karşılaştığı baskılar haber olmayacak mı?
Hakimler kararlarıyla konuşur diyorlar…Bir hâkim başına gelenleri hangi kararında yazacak?
Nasıl bir dava olacak ki; bu davanın sonunda hâkim vereceği kararında kendi başına gelenleri yazacak ve böylece kararıyla konuşmuş olacak?
Yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığı hakkında susun diyenler çoğunluk iktidarının sahipleri…
Kimseye ifade özgürlüğü hakkı tanımayanların egemen olduğu ülkemizde; siyasal iktidarın yargıyı araçsallaştırıldığı böyle bir ortamda hâkimlerin ifade özgürlüğü hakkının tanımasını beklemek benim akılsız budalalığım, daha açıkçası ahmaklığım…
[i] https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/baris-terkoglu/yeni-paralel-devletin-santaj-dosyalari-2001290. Erişim 11.11.2022
[ii] Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu (Venedik Komisyonu) Raporu. Yargıçların İfade Özgürlüğü Venedik Komisyonu tarafından 103. Genel Kurul’da Kabul Edilmiştir. (Venedik, 19-20 Haziran 2015). Rapora Temel Teşkil Eden Görüşlerin Sahipleri: Mr. Johan Hırschfeldt (Yedek Üye, İsveç) Mr. Milenko Kreca (Üye, Sırbistan), Mr Christoph Grabenwarter (Üye, Avusturya)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN