Nilüfer ALTUNKAYA
Amerikalı yazar Kurt Vonnegut’un en az yazarlığı kadar ilginç bir hayat hikâyesi var. İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’da savaş esiri olarak ele geçirilmesi ve Dresden’in bombalanmasına şahit olması yazarlığını etkileyen olaylar arasında en önemlileri olsa gerek. Biyokimya ve antropoloji okuması bilimkurgu türünde yazacağı romanları için oldukça iyi bir altyapı sağlar yazara. Hemen her eserinde insana ve yaşama yönelik tezlerle yola çıkarken, ironi yeteneğini insanı çok yönlü ele alma çabasıyla pekiştirir, Vonnegut.
Verimli bir yazar olmasının yanı sıra roman, makale, oyun, öykü gibi farklı türlerde başarılı ürünler vermiştir. Bilimkurgu türündeki romanlarında insanın psikolojik yapısını evrimin izlerini sürerek ele alması, ayrıntılı betimlemelerle zenginleştirmesi ve modern hayata yönelik eleştirel yaklaşımından ödün vermemesi onu özgün kılan özelliklerinden yalnızca bir kaçıdır.
Dilimize Mezbaha No: 5, Otomatik Piyano, Titan’ın Sirenleri, Gece Ana, Kedi Beşiği, Şampiyonların Kahvaltısı, Hapishane Kuşu, Mavi Sakal adlı kitapları farklı yayınevlerinden çevrilen Kurt Vonnegut’un kendisinin bilimkurgu yazarı olarak değerlendirilmesine karşı çıktığı söylenir.
Maymunlar Evine Hoş Geldiniz
Yazarın kendisine yönelik bu tanımlamaya neden karşı çıktığını anlamamız için Türkçeye yeni çevrilen ve öykülerinin toplamı olan Maymunlar Evine Hoşgeldiniz adlı kitabını okumamız yeterli olabilir. Eski okuyucuları için olduğu kadar, bu kendine has yazarın dünyasına adım atmak adına yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için de harika bir fırsat bu öyküler.
“Sigara içerek intihar ediyorum” diyen bir yazarın günlük hayatın ayrıntılarından, cazip tuhaflıklara uzanan gözlem gücünü alaycı karamsarlığıyla pekiştirdiği sıradışı öykülerden oluşuyor bu derleme. Harrison Bergeron, Maymunlar Evine Hoşgeldiniz gibi öykülerde yazar, distopik bir atmosferle insanın modern hayata uyum sağlarken kendisini bekleyen geleceği de kurgulamış olduğunu duyumsatıyor. Anlatım dili keskin ve yalın, olay örgüsü aşktan, insanın varoluşsal arayışlarına dek uzanan temaları kapsayacak zenginlikte.
Bilimsel çalışmaların ahlaki yanını sorgulamaktan ve bireyden yana tavır alırken aklın karşısına duyguyu koymaktan çekinmez Kurt Vonnegut. Uyumsuz kahramanlardan, kendine yeni bir hayat kurma hevesinde olan genç kızlara, bir kasabada sergilenecek tiyatro oyununda rol alan küçük oyunculara kadar birçok farklı kahraman hem farklı hayatlardan hem de bambaşka zamanlardan göz kırpar okuyucuya. Şahın Tüm Atları adlı öyküde savaş esirlerinin ulusal birer kahramana dönüştüğü bir satranç oyununun nefes kesici hızına tanık oluruz. Zekâyla donatılmış ayrıntılarda kurguyla gerçeğin iç içe aktığı bir öyküdür bu. Maymun Evine Hoş Geldiniz’deki öykülerde yazarın eşsiz hayal gücünü keşfederken, bambaşka yönlerden ve genel olarak nesnel diyebileceğimiz bir mesafeden insanı anlamaya yönelik çabalarının izlerini sürebilirsiniz.
Galapagos
Galapagos, Vonnegut’un distopik bir bilimkurgu olarak sınıflandırabileceğimiz önemli bir romanı. Yazar kendi niyetini de yansıttığını düşündüren Anne Frank’ın şu sözlerini epigram olarak almış: “Her şeye rağmen, insanların kalben iyi olduklarına hâlâ inanıyorum.”
Roman zamanı, “büyük beyinli” insanların küçük hevesleri uğruna dünyayı yaşanmaz hale getirmelerinin ardından geçen bir milyon yıl sonrasından, ‘modern hayatlar’ olarak nitelendirilen bir zamandan geçmişe yani bizim şimdimize uzanıyor. Anlatıcının kim olduğunu kurgu ilerledikçe anlıyoruz. Oldukça esrarengiz olaylar, tuhaf kahramanların yaşantılarından kesitler, şimdiki zaman olan bir gelecek zaman içinde ve evrimsel sürecin izlerini sürerek bu gizemli anlatıcının çoklu bakış açısıyla aktarılıyor.
‘Asrın Doğa Gezisi’ adıyla düzenlenen bir gezi için Darwin’in araştırmalarını yaptığı Galapagos adalarına giden insanlar, dünyanın geri kalanında insan türünü bekleyen yok oluştan habersizdir. Geleceğin yeni insan türünün atası olacaklarından da habersiz olan bu kolonicilerin de hayatları ölümle sık sık kesişecektir. Galapagos’un evrim için yeni türlerin kolonicilerine ev sahipliği yapması ise tesadüf değildir. Ne de olsa Darwin, “Müthiş koca beyinler çağının tamamı süresince üretilmiş bilimsel kitapların en geniş yankı uyandıranını kaleme almıştı.”
İlerleme, aydınlanma çağının aklın ve bilimin öncülüğünü trajediye dönüştüren dünya savaşlarının sonrasında anlamını yitirirken gerileme bambaşka bir anlam kazanır. İroni bu noktada hınzır bir gülümsemeye dönüşür Vonnegut’ın sözcükleriyle:
“Hikâyeme başlarken, mekanik evrenin dünyalı kısmı korkunç bir tehlike altındaymış gibi bir görünüm arz ediyordu; zira parçalarından pek çoğu, bir diğer deyişle insanlar, artık kaplarına sığmıyorlar ve kendileriyle birlikte diğer parçalara da zarar veriyorlardı. O zaman olsa bu zararın onarılmaz olduğunu söylerdim.
Meğer değilmiş!
İnsanoğlunun tasarımında yapılan belli bazı değişiklikler sayesinde mekanik evrenin şu anda işlemekte olduğu gibi tıkır tıkır işlemeye sonsuza dek devam etmemesi için sebep göremiyorum.
Böylece insan koca beyninden kurtulup çenesi ve yüzgeçlerinin yaşamını sürdürmesi için yeterli olacağı bir yaşam biçimine kavuşarak balıklaşacaktır ve evrenin mekanik yasaları milyon yıl sonra da tıkır tıkır işlemeye devam edecektir.
Kör Nişancı
Kör Nişancı, Kurt Vonnegut’un yalnızca bilimkurgu yazarı olarak anılmasının haksızlık olacağının kanıtı olan bir romandır. Yazar, bu romanında aile ve sosyal çevre gibi insanın varoluş yolculuğunun rotasını çizen etkenleri ve çocuklukta yaşanan talihsiz bir olayı müthiş ayrıntılarla ele alır. İnsanın kılcal damarlarında gezen, yalın ve çarpıcı anlatımıyla okuru hem gülümseten hem de içini sızlatan, psikolojik derinliğiyle nesnel gözlemlerin harmanlandığı bambaşka bir Vonnegut üslubuna çağırır bu okuru.
“Bana öyle geliyor ki hepimiz hayatlarımızı hikâyeler olarak görürüz; psikologların, sosyologların, tarihçilerin filan da bunun doğruluğunu kabul etmekte fayda bulacaklarına eminim.” (s. 224)
Bir çocuğun acılarına dokunurken hayatımızı belirleyen hikâyelerle yüzleşmemizi sağlaması açısından bana göre Çavdar Tarlasında Çocuklar ile kardeş bir romandır Kör Nişancı.
Bu yaz, üç güzel Kurt Vonnegut kitabıyla okumanın tadına varacağınız bir yaz olsun.
(Birgün, 04.08.2016)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN