Füsun İkikardeş
AKP’li sendikanın ‘Kemalist ruhu müfredattan sileceğiz’ çıkışının ardından Milli Eğitim Bakanlığı’nın orta öğrenim yeni tarih ders programı taslağında Atatürk, Kurtuluş Savaşı, bilim, bağımsızlık ve laiklik yer almıyor. Onların yerini tekkeler, medreseler, kadılar ve cihadlar dolduruyor.
Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu, 2016-2017 ders yılından başlamak üzere orta öğrenimde okutulacak Tarih derslerinin programını taslak olarak yayınladı. Taslakta, 9, 10,11 ve 12’nci sınıflarda okutulacak tarih derslerinin konu başlıkları ve içerikleri yer aldı.
Skandal ifadeler ve anlatımların sıkça görüldüğü taslakta, tarih adeta yeniden yazıldı. Taslakta ilk göze çarpan özellikler, “Kurtuluş Savaşı (ya da İstiklal Savaşı)” ve “Mustafa Kemal Atatürk”, “devrim” ifadelerinin hiçbir şekilde yer almaması oldu. Büyük önder Atatürk’ün adı, “önemli tarihi şahsiyetler” arasında bile geçirilmedi. Taslakta, Birinci Dünya Savaşı’nın sonuçları “imparatorlukların dağılması” olarak kabul edilirken, Atatürk İlke ve Devrimleri tanıtılmadı, onun yerine “Hıristiyan Batı dünyasının zorlamaları sonucu batılı ıslahatlar”dan söz edildi. Adı konmadan anlatılan Kurtuluş Savaşı yılları için ise zafer ya da müjdeden söz edilmedi, imparatorlukların yıkılması vurgulandı. Taslakta “Yeni Osmanlı ordusunun ve Cumhuriyet döneminde TSK’nın içine girdiği başlıca muhaberebeler (1774-1878 arası Rus harpleri, Osmanlı-M. Ali Paşa çatışmaları, 1897 Osmanlı-Yunan Harbi, Trablusgarp Harbi, Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı, Kore Harbi, Kıbrıs Harekatı) çatışan taraflar ve Osmanlı ordusunun askerî kuvveti açılarından kısaca açıklanır” ifadeleriyle sıralanan savaşlar içinde Kurtuluş Savaşı yok sayıldı.
Taslaktaki bir başka skandal da “Pozitif bilimlerin tek bilim olmadığı” iddiası oldu. Tarih dersleri program taslağı, pozitif bilimi bir kenara attıktan sonra metafizik, şeriat, vahiy, vb. yöntemleri överek “Osmanlı ilim geleneğini” göklere çıkartıldı.
DARBELERİ MEŞRUTİYETLE BAŞLATTI
Taslakta daha başka neler yok ki… Yeni yazılan tarih dersine göre, 1876-1971 arasında ilk anayasanın yapıldığı 1. Meşrutiyet, 2. Meşrutiyet ile İttihat ve Terakki dönemleri “darbe” olarak yazıldı ve şu başlıkla tarih derslerine girişi önerildi: “1876-1971 arasında sultanlara ve/veya parlamenter rejime karşı yapılmış darbelerin (1876, 1909, 1913, 1960, 1971) aktörleri, dış ve iç sebepleri, gerçekleştirilme şekilleri ve sosyo-politik sonuçları araştırılır.”
Yine aynı taslakta, Osmanlı İmparatorluğu’nun “yükselme, duraklama ve gerileme devirleri” ifadeleri reddedildi, Cumhuriyet’in sanayi atılımı yaptığı ilk 10 yılı, “Osmanlı’dan kalan sanayi tesislerinden ibaret” gösterildi.
Taslağın genelinde Osmanlı İmparatorluğu ve İslam devleti ilkeleri özenle savunularak ders başlıkları haline getirilirken devletin din kuralları ile yönetilmesi övüldü. 11. sınıf için önerilen “Osmanlı Medeniyeti” derslerinin alt başlıkları arasında “Dinin ve din kaynaklı hukukun toplum düzeni ve devlet teşkilatındaki kurucu rolü analiz edilir” ve “Devletin bekâsı fikrini esas alan kanun/ örfi hukukun aksine, dini hukukun (şeriat) şahıs haklarının dokunulmazlığını esas aldığı fark edilir” konu başlıkları yer aldı. (Sf. 65)
Yeni tarih dersi taslağında açıklanan bir Osmanlı övgüsü de metafizik üzerine oldu. “Kendini bilen insan” başlıklı bölümde, ders başlıkları şöyle açıklandı: “Osmanlı irfan geleneğinde amacın insanın zâtını tanıması üzerinden mutlak hakîkate varmak olması açıklanır” ya da “Aşkın insanın hakikate ermesindeki merkezî rolünü fark eder. Aşk kavramının, İslam ve Osmanlı irfan geleneklerindeki anlamı araştırılır. İnsanın Tanrı’yı ve âlemi tanımasında aşkın merkezî rolü ve aşk türleri (ilahî aşk, mecazi aşk) tartışılır” adıyla yeni yeni ders programları tanımlandı.
MEDRESE VE TEKKE ÖVGÜSÜ
Taslakta, Osmanlı dönemindeki tekke ve medreseler “Birey ve toplumun talim ve terbiyesinde üstlendiği roller açıklanır. Osmanlı adab-ı muaşeret kurallarını sözlü olarak inceler” şeklinde olumlu eğitim kurumları olarak ders programına sokulurken, Harbiye, Tıbbiye, Mülkiye ve mühendishaneler “Osmanlı’nın Avrupa devletleriyle girdiği askeri ve ekonomik rekabetin sonucu” olarak nitelendirildi.
Dahası, 1933 Üniversite reformu, “Cumhuriyet devri Türkiyesinde bilim paradigmasının resmen değiştirilmesi” olarak dışlandı. Bu dönemde Pozitivist bilim anlayışının etkisiyse “kırılma” adıyla ders konusu yapıldı.
NATO, KORE, AB. KIBRIS…
Taslak ders programında yakın tarihin de yeniden yazılması ihmal edilmedi. Ders programına göre Menderes dönemine kadar Cumhuriyet döneminin devletçi, tarımı destekleyen, milli sanayi yaratmayı hedefleyen ekonomi politikaları ekonomik kriz nedeni olarak sayılırken, 1950 sonrası “başarı” hanesine yazıldı.
Ders başlıklarında NATO övüldü, ABD için soğuk savaş döneminde ‘Birlik yarattı’ denildi, Kore Savaşı’na Mehmetçik’in gitmesi “hayırlı bir işbirliği” oldu, AB’nin gümrük kapılarına karşı çıkması ve liberal politikaları ise ekonomik krizden çıkış yolları olarak gösterildi ve “Osmanlı’dan kalan politik hafızanın etkileri” olarak övüldü. Öte yandan ulus devletin milli orduya yaptığı yatırımlar ve Kıbrıs Barış Harekatı “ülke ekonomisine olumsuz etkileri” olarak inceleme ve ders konusu yapıldı.
DERSLER CUMHURİYET’İ ANLATIĞI İÇİN SIKICI!
“Cumhuriyet dönemi tarih öğretim programlarının ağırlıklı olarak topluma ortak bir tarih bilinci ve değerler manzumesinin aktarılması temelli yapılandırıldığı görülmektedir. Bu programlarda içerik genelde kronolojik bir anlayış çerçevesinde yapılandırılmıştır. Çok geniş bir muhtevayı bilgi düzeyinde aktarma esasına dayanan ve siyasi tarih merkezli kronolojik olaylar silsilesi olarak kurgulanmış tarih öğretim programları ülkemizde klasik, öğretmen merkezli tarih öğretimine zemin hazırlamıştır. Bunun neticesinde bazı öğrenciler tarih derslerini faydasız, sıkıcı ve pratik hayata yönelik katkısı olmayan dersler olarak görmüşlerdir.” Taslak (Sf. 7)
CİHAD VE FETİH İYİDİR
“Cihad kavramının Osmanlı medeniyetindeki manevi anlamlarını değerlendirir. İslam ve Osmanlı düşünce geleneklerinde cehd ve cihad kavramlarının içeriğinin fiziki muharebe ve kıtaldan ibaret olmadığı değerlendirilir… İslam fıhkına dayalı Osmanlı hukukunda savaşın meşruiyetini belirleyen darü’l-harp, darü’l- sulh, darü’l-İslam kavramlarının geniş ve dar manaları ve Osmanlıların Avrupa devletleri ile girdikleri savaş ve barış zamanı ilişkilerinde bu kavramların nasıl kullanıldığı araştırılır. (sayfa 67)
(Aydınlık, 01.04.2016)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN