Tweet

ESRA KARAKAŞ

(esrakaratasi@gmail.com)

Îean-Marc Vallee‘nin yönetmenliğini üstlendiği yeni filmi “Yeniden Başla/Demolatifon” Toronto film festivalinde izleyici karşısına çıkmış, İf İstanbul programında kapanış filmi olarak yer almıştı. Bu hafta vizyonda izleyebileceğiniz “Yeniden Başla”, aradığınız yaşama enerjisini bulabileceğiniz bir film.

Eşini trafik kazasında kaybeden Davis Mitchell (Jake Gyilenhaal)‘in yaşadığı travmayı ve hayata yeniden tutunuşunu anlattığı film, yine yaşamında aradığını bulamayan Karen (Naomi Watts)’ı biraraya getiriyor. Kendinden emin yatırım uzmanı Davis’in eşini kaybettiğinde düştüğü boşluk, Karen’in hâlihazırda yaşadığı boşlukla tamamlar birbirini. Bu biraz melankolik, huzursuz, biraz eğlenceli çift, birlikte bulacakları ruh dinginliğinin kapılarını aralarlar. Davis, kendisini 27 yaşında himayesi altına alan patronu ve kayınpederi Phil (Chris Cooper) ile yatırım bankacısı olarak çalışmaktadır. Dinamik iş hayatının gereklerini soruna kadar yerine getiren Davis’in, sınırlan ve köşetaşlan oturmuş hayatı, eşinin bir trafik kazası sonucu ölümüyle sarsılır. Eşinin ölümüne verdiği soğukkanlı duruş daha sonra Davis’in hayatını sorgulamasına neden olur. Eşi öldükten 10 dakika sonra çikolata almak istediği otomatın bozulması ile müşteri hizmetlerine şikâyet mektubu yazan Davis için bu mektuplar bir iç döküşe dönüşür. Bu iç döküşlere kayıtsız kalamayan müşteri ilişkileri memuru Karen, kendi arayışlarını Davis’in mektuplarında bulur. Davis yazmaya, Karen bu yazılanları ilgiyle okumaya devam eder. Bu yakınlaşma dostluğa ve farklı bir aşk hikâyesine dönüşür.

Yaşadığı hayatin eksikliklerini içinde hisseden Karen, aynı zamanda patronu olan sevgilisi ile aradığı ilişkiyi bulamadığı gibi oğlu Chris (Judah Lewis)‘in ergenliği ile de başetmek zorundadır. Davis’in varoluşun sınırlarında dolaşan ruh hâli, Chris için kendini bulma hâline dönüşür. Bu etkileşim tek taraflı olmaz. Chirs, Davis için de kendi kapalı dünyasından çıkıp gerçek yaşama karışması için bir nedene dönüşür. Eşinin kaybedişinin Davis üzerinde yarattığı travma zaman zaman uç noktalara götürür onu. Chirs’i bir silahla yakalayan Davis, çelik yeleği giyerek Chirs’in atış deneyimi sağlamasına yardımcı olur. Bu kendisini yargılamayan adama tüm gizini açacak kadar yakınlık kurar Chirs. Yaşamın sınırlarına yolculuk etmek isteyen Davis ise ölüm sınırlarında dolaşarak kendini bulmaya çalışır. Davis onu sınırlayan her şeye savaş açar gibi, kaybettiği eşiyle vakit geçiremediğinin suçlusu gibi, sarsılan hayatının mimarı saydığı her şeyi parçalar. Bozuk buzdolabı dikkatini çekmediği ve tamir etmesi için eşi tarafından yapılan uyanlar zihninde bir ufuk açar. İçini merak ettiği şeyleri söküp, parçalayarak nasıl çalıştığını keşfetmeye çalışır. Bu durum onda takıntılı bir hâle gelir. Bütünü kırıp parçalanna ayırarak anlamaya çalışır. Parçalanan hayatını anlamaya çalışmak için evini ve geçmiş hayatına da saldırır. Yeniden yaşama tutunmak için hayati olduğu gibi kabul etmekten başka çaresi olmadığı ayırdına varana kadar yıkar, parçalar.

Vallee, kaybedişin sınırlannda dolaşan bu genç adamın kendini kaybedişini ve tekrar buluşunu verdiği izlek filmi izlenir kılıyor. Filmin pek çok sahnesinde kendini kaybeden Davis’le birlikte kaybetmek istiyoruz kendimizi de. 9-6 mesai saatlerinin ağırlığından, sürekli bir iyi görünme ve hesap kitap işlerinden kurtulmanın hafifliğiyle hareket eden Davis karakterini izlemek, çakralanmızı açmaya en etkin yol. Jake Gyllenhaal ise doğallıkla ördüğü performansıyla gerçek bir övgüyü hak ediyor.

Yönetmen: Jean-Marc Vallee, Senaryo: Brayn Sipe, Oyuncular: lake Gyllenhaal, Naomi Watts, Chris Cooper, Judah Lewis

(Taraf, 078.04.2016)