ABD Başkanı Obama ülkesinde yaşanan seri cinayetler, katliamlar karşısında bireysel silahsızlanma konusunda gecikmişte olsa, hikâyeden de olsa önemli adımlar attı, gözyaşı döktü.
Dünya devletleri (BM, AB, NATO) güya “Silahsızlanma” politikaları uyguluyor. Birileri hidrojen bombası deniyor, silah lobisi, boranlar boş durmuyor. Kısa keselim ayın havası olsun…
Sürekli görsel, yazılı ve sosyal medyada herkes gibi güzel sesler duymak, fotoğraflar görmek! Ne acıdır ki, görmek istemediğimiz fotoğrafları görüyor, duymak istemediğimiz sesleri duyuyoruz.
( Ses silah ) artı( resim vahşet) eşittir Gözyaşı
İçişleri Bakanlığının sürekli artış gösteren verilerine göre Türkiye’de 596.495 kişinin silah taşıma, 475.542 kişinin de bulundurma ruhsatı var. Resmi kayıtlara göre Türkiye’de her 65 kişiden biri silahlı. Bu rakamların çok üstünde sayıda kişide de ruhsatsız silah var. Ateşli silahların % 80 i her an ( belde, el altında, torpidoda, yastık altında ve çekmecede ) kullanılabilir durumdadır.
Yine trafikte aktif 13 milyon sürücünün % 8’i ciddi düzeyde agresif sürücüdür. Bunların içinde Silahlı agresif sürücü oranı ciddi oranda yüksek. Silahla işlenen her 10 cinayetten 1’i trafikte gerçekleşiyor. İyi ama silah temin etmek bu kadar kolay ve maliyeti de bu kadar ucuz bir şey mi? Maalesef ki Türkiye için evet! Öyle ki silah satışını taksitlendiren pazarlamacılar tarafından kataloglu, resimli kredi kartına on taksit bir de, falancadan satılıktır, etiket olsun diyen silah satıcıları ülkemizde mevcut.
Silah ruhsatı almak için başvuranlara ‘’neden almak istiyorsunuz’’ diye sorulmuş,
Mazeretler şöyle: Evde bulunsun (% 23,6 ), Merak-Hobi (% 16,7 ), Avcılık-Atıcılık (%12,7 ),
Meslek gereği (%6,8 ), Hatıra (%5,5) , iş riski (%35 )
Çoğumuz küçük çocuklarımıza sözde, güç anlamında sevgimizi belirtmek, onları mutlu etmek adına oyuncak silahlar alırız.
At, avrat, silah. At, avrat evet, silaha ne demeli. Atı avradı alan Üsküdar’ı çoktan geçti. Zaman teknoloji, bilim çağı, okumuşu, okumamışı fark etmiyor, dili söylüyor, eli durmuyor, hala annesinin margarinini kullanıyor. Sokakta, düğünde, dernekte. Çarşıda. Pazarda, her zaman ve her yerde mısır patlatırcasına sanki prostat iltihabı olmuş, gibi doluya, boşa atıyor. Yan baktın, çamur attın kese kâğıdından bahaneler, büyük küçük, yaşlı çoluk çocuk istikamet Otomobilin bagajı davran pompalıya, eşittir, gözyaşı.
Sayamadığımız yüzlerce vahşet. Acıları çabuk unutuyoruz. Belki de sesimizi duyuramıyoruz.
Yeter artık insanlar ölmesin, çocuklar ağlamasın. Yara kanamıyor, kangren olmuş. Kanunlar yeterli değil, ruhsatlı, ruhsatsız herkes filmine uyduruyor. Esnaf, arıcı, petrolcü, simitçi, gazozcu, börekçi, kürekçi, kısa keselim aydın havası olsun.
Sütre arkasında her şeye muhalif, her olay karşısında ‘’sözde demokrasi, özgürlük çığırtkanlığı yapan, entel, dantel ve aydın geçinen’’ cinayetler, teröristlerin hain eylemleri karşısında tek kelime, kalem oynatmayan kalemşorlara ne demeli?
Oysa özgürlük; İnsanın istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasıdır.
İş hukuka intikal edince gerekçe; can, mal güvenliğim yok, kardeşim, bu ülkenin güvenlik güçleri var, devlet seni koruyor. Yüzde yüz koruma dünya literatüründe yoktur.
Dünya değişiyor… Kimi ülkeler ordularını dahi silahsızlandırma yoluna giderken, bireysel silahlanmayı engelleyecek ciddi kararlar hala alınmıyor. ’’Ateş düştüğü yeri yakar’’ misali, işlenen cinayetlerin cezası caydırıcı şekilde arttırılacağına giderek daha çok hafifletiliyor. Birilerinin hayatları, başka birilerinin oyuncağı oluyor ve bir hiç uğruna hayatlara son veriliyor.
Sosyologlar, bilim adamları, aydınlar, sivil toplum örgütleri, medya, siyasetçiler, kanun koyucular, yazarlar çizerler, caydırıcılıktan öte tedbirler alalım, kanunlar koyalım. Silahı kalem olan bir ülke olalım diyorum. Ne dersiniz?
(Malatya Gerçek, 10.01.2016)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN