Post image
Kader!

O her şeyi 14 yıla, 14 yıllık kısacık ömrüne sığdırdı. Ona sorulsa sığdırmazdı elbette, ama yoksul, törelerin geçerli olduğu geri kalmış bir ailede dünyaya geldi. 11 buçuk yaşında berdelle evlendirildi, kadın oldu. 12 buçuk yaşında gerçek bebeğini kucağına aldı, anne oldu. 14’ünde ise iki çocuk annesi olmuştu bile ve öldürüldü…

Daha oyuncaklarıyla oynayacak, yaşıtlarıyla gülüp eğlenecek, ilköğretime gidecek yaştaki bir çocuğun başından bu geçenler ne kadar üzücü, ne kadar acı, ne kadar elem verici…

Yeni yılın ilk ayının ikinci haftasında yaşadığımız inanılmaz, ama gerçek bu olay karşısında “kelimeler kifayetsiz kalıyor”.

Maalesef 21 yüzyılı yaşarken ülkemizde ve geri kalmış toplumlarda, fiziksel, ruhsal ve sosyal bakımdan gelişimlerini tamamlayamamış çocukların zorla evlendirilmeleri büyüyen bir sorun olmaya devam ediyor. Dünyada her gün 39 bin çocuk evlendiriliyor ve Birleşmiş Milletler (BM) Nüfus Fonu’nun araştırmasına göre, her gün çocuk yaştaki 200 anne bebeğini doğururken ölüyor…

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 18 yaşından küçük olanları “çocuk” olarak tanımlıyor. BM’ye göre, 15 yaşın altında zorla evlendirmek bir tür “modern kölelik”…

Ülkemizde ise kanunlar çelişkili. Çocuk Koruma Kanunu’na göre, 18 yaşını doldurmamış kızlar, Medeni Kanuna göre 17 yaşını doldurmamış kızlar, Türk Ceza Kanunu’na göre ise 15 yaşını doldurmamış kızlar “çocuk gelin” sayılıyor. 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu’nun 103. Maddesi’nde 15 yaşını bitirmeyen çocukların rızalarıyla dahi olsa evlendirilmesinde ebeveynler ile eşlerin “çocukların cinsel istismarı” suçundan sorumlu tutulacağı vurgulanıyor.

Üzücü, ama AB kapısındaki ülkemiz çocuk istismarında, çocuk gelinler olayında başa güreşiyor. Bu alanda Kongo, Uganda, Nijer, İran, Afganistan ve Irak’tan sonra çocuk evliliğinin en çok görüldüğü ülke.

Evet, Türkiye’deki istatistik sonuçları feci… Meclis Araştırma Komisyonu’nun raporuna göre, Türkiye’de 181 bin çocuk gelin var ve bunlardan yüzde 82’si okuma yazma bilmiyor.

Polis Akademisi Başkanlığı Suç Araştırma Merkezi (SAMER) ile BM’nin çocuk gelinlerle ilgili araştırmasına göre de, Türkiye’de her evlenen üç kişiden biri çocuk (araştırmaya göre yılda 300 bin evlilik yapılıyor) ve bu çocukların yüzde 35’i ikinci eş (kuma).

İçişleri Bakanlığı’nın 2013 Haziran verilerine göre ise son 3 yılda 18 yaş altında evlenenlerin toplam sayısı 134 bin 629. Bunlardan 5 bin 763’ü erkek, 128 bin 866’sı kız çocuğu…

Ne korkunç değil mi? Ama bitmedi dahası var…

Evlendirilen kız çocuklarının sayısının erkek çocuklarının sayısından 21 kat daha fazla olduğu dikkat çekerken erkek egemen anlayışın h^akim olduğu ülkemizde, feodalizmin hala sürdüğü, çok çocuklu yoksul ailelerin, yaklaşık 129 bin kız çocuğunu para karşılığı adeta bir mal gibi kendilerinden yaşlı adamlara sattıkları ortaya çıkıyor…

Tabii bunlar resmi rakamlar.

Yoğun olarak Doğu ve Güneydoğu bölgemizde görülen “çocuk gelinler”in olmaması için “farkındalık ve duyarlılık” oluşturmaya çalışan KAMER Vakfı’nın son 3 yılda 23 ilde 60 bin civarında kadınla yüz yüze görüşerek yaptığı çalışmada da, son 10 yılda 54 çocuğun 12 ve daha küçük yaşta, 2 bin 217 çocuğun 13-15 yaş aralığında, 4 bin 711 çocuğun 16-17 yaşlarında evlendirildiği tespit ediliyor. Ve bu bölgedeki illerin hiç birinde çocuk gelinlerin oranı yüzde 20’nin altına düşmüyor. Bu “utanç tablosu” sadece bu bölgeyle sınırlı değil, azalarak da olsa İç Anadolu’da, Karadeniz’de, hatta Batı’daki kentlerimizde bile sürüyor. Yani çocuk gelinler bir ülke sorunu…

Adli Sicil İstatistikleri Genel Müdürlüğü verilerine göre, 2011 yılında, yaşı küçük çocukları için “evlenmeye izin” davası açan ailelerin sayısı 2010 yılına göre yüzde 94 artarak 18 bin 434’e çıkmış durumda.

TÜİK yani Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine gelince, 2012’de 15-19 yaş aralığında 91 bin 114 kadın doğum yaptı. Ergen yaşta evlenen annelerin yüzde 53.8’inin eşleriyle yaş farkı 5-9 yıl aralığında, yüzde 22’sinin 4 yıl ve daha az, yüzde 21.2’sinin 10 yıl ve daha fazla.

Yine TÜİK’e göre, yaşıtları gibi okulda olmaları gerekirken kimi berdelle kimi görücü usulüyle evlendirilen oyun çağındaki çocuklardan yani 15 yaşın altındaki 4 bin 312’si Güneydoğu Anadolu bölgesinde olmak üzere 17 bin 648’i 2001-2012 yılları arasında doğum yaparak anneliğe adım attı. Aynı tarihlerde Diyarbakır’da bin 131, Urfa’da 940 çocuk doğum yaptı. Türkiye genelinde 15-17 yaş arasında ise 242 bin 836’sı Güneydoğu bölgesinde olmak üzere 412 bin 923 genç kız, daha bedenlerini, hayatı tanımadan, yaşam tecrübesi edinmeden anne oldu. 2008-2012 yılları arasında 16-19 yaş grubunda anne olanların oranı ise 695 bin 782…

Yine bir resmi rakam verelim ve 11 buçuk yaşında gerdeğe sokulan Kader’in ilk çocuğunu evde doğurduğuna ve 16 yaşındaki çocukların bir sorun olmadıkça doğum için hastaneye götürülmediklerine dikkat çekerek resmi olmayan rakamları düşünmeyi size bırakalım: Diyarbakır Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nde geçtiğimiz yıl 281 çocuk “anne” oldu. Doğum yapan çocuklardan dokuzu 14, 28’i 15, 73’ü 16, 171’i 17 yaşında.

Gördüğünüz gibi “çocuk gelin” olayı ülkemizde toplumsal ve sosyal bir dram haline gelmiş durumda. Bu rakamlar Türkiye’de kadına, kız çocuğuna bakış açısını da bir kez daha gözler önüne seriyor ve Türkiye’nin bu kanayan yarasına çözüm bulmasının yolu kesinlikle eğitimden (anne-babalar ve kamu görevlileri dahil), toplumun refah düzeyinin artırılmasından, devletin tutarlı politikalar izlemesinden geçiyor…

Bu olayların çok yaşandığı bölgede bulunan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Diyarbakır Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi (DİKASUM) yetkililerinin ve Eğitim-Sen Şubeleri’nin, bilim adamlarının, psikologların, sosyologların ortak görüşüne göre, “devlet politikaları çocuk yaşta evliliklere zemin hazırlayan en önemli unsur…”

8 yıllık zorunlu eğitim sisteminin kaldırılması ve geçen yıl lise çağındaki kızların evlenebilmesi için Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik en büyük handikap…

Bölgesel anlamda çok yakından bu tür olayları izleme olanağı bulan DİKASUM çalışanı Rojda Kızgın’ın bu konudaki açıklamaları çok önemli:

“4+4+4 eğitim sistemi erken yaşta evlendirilmelerin zeminin güçlendirdi. Önceki 8 yıllık zorunlu eğitim dönemi bölünerek boşluk yaratıldı. Bu da çocuk yaşta evlilikleri etkiledi…”

Üniversiteli Kadınlar Derneği Başkanı Nazan Moroğlu bir hukuk profesörü. Ona göre, kesintisiz eğitim uygulanır ve ergenlik çağına kadar çocukların eğitim sisteminde kalması sağlanırsa çocuk gelinler olayı biter…

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu da, ebeveynlerin ve çocukların eğitim düzeyi düştükçe erken evlilik oranının arttığına dikkat çekiyor. “Dünya Nüfusu’nun Durumu 2013” raporuna göre, uzun süre okula giden kız çocuklarının erken yaşta gebe kalma olasılığı çok daha düşük. Eğitim, kız çocuklarını gelecekteki iş ve geçim fırsatları için hazırlarken onların özgüvenlerini ve statülerini artırıyor, yaşamlarını etkileyen kararlarda daha fazla söz hakkına sahip olmalarını sağlıyor…

Sonuç olarak Türkiye “çocuk gelin utancından, çocukların cinsel istismarından” kurtulmak istiyorsa yöneticilerine büyük iş düşüyor. Bilerek ya da bilmeyerek yasal boşluklar yaratmak yerine Türkiye’nin altına imzasını attığı “Çocuk Haklarını Koruma Sözleşmesi” dahil ulusal ve uluslar arası kanunları uygulamak, işlerlik kazandırmak, onların çocukluklarını yaşamalarını sağlamak muhtarından, mülki amirine, bakanından başbakanına herkesin görevi…

İyi Haftalar
Umut Vakfı

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN