Post image
Cennette de cinayet işlenir

93f88-MADAYANTI

TUĞÇE MADAYANTİ DİZİCİ @madayantii

tugcemadayantisen1953’te Stalin Rusyası’nda geçen Child 44 (44. Çocuk), Tom Rob Smith’in romanından uyarlanmış. İsveçli yönetmen Daniel Espinosa’nın yönettiği, Richard Price’ın senaryolaştırdığı, İngilizce konuşulan ve Rusya’da geçen film adeta aksanlar festivali. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ndeki KGB ajanı Leo Demidov’u Tom Hardy canlandırıyor. Nazi faşizmine karşı 9 Mayıs 1945’te Alman parlamentosu Reichstag’a zafer sancağını diken kahraman olarak tanışıyoruz kendisiyle. Hitler faşizmine karşı Sovyetlerin verdiği mücadelenin zaferi olan bu kızıl bayrağı gördükten sonra film, senelerce süren bu savaşın Sovyet insanındaki etkilerini irdelemeye başlıyor. Bu noktaya kadar umut vaat eden film bu psikolojik tarihsel durumu bir kenara iterek başka bir şeye dönüşüyor. Stalin’in kurduğu sistemi koruyan kurumlar, insanlar, subaylar arasında yetim olarak büyümüş olan KGB ajanı Leo Demidov ülkede birbiri ardına vahşice öldürülen çocuk cesetlerini fark ediyor ve konunun üzerine gitmek istiyor. Stalin’in dünyasında “cennette cinayet işlenmez” olduğundan devlet bu ölümlerin cinayet olduğunu kabul etmiyor. Ardından Leo Demidov, casus olduğundan şüphe edilen eşi Raisa’nın arkasında durarak, onu koruyor ve bunun sonucunda rahat bir hayat sürdüğü ve saygı gördüğü Moskova’dan uzaklara sürülüyor. Gittiği yerde yeni komutanı General Timur Nestero (Gary Oldman) ile çocuk cinayetlerini beraber araştırıyorlar. Fakat bu araştırma bir yana dursun filmin hikâyesi Leo’nun Moskova’daki eski koltuğuna atanan ve eşinde gözü olan diğer bir KGB ajanı ile aralarındaki rekabete ve anlamsız bir aksiyona dönüşüyor.

Kimsenin kimseye güvenmediği, paranoyanın kol gezdiği ve devletin bekası için, suçun varlığının kabul edilmediği karanlık bir dünya yaratmaya çalışan film, hikâyesini ve karakterlerini ilerleyen her dakika enerji ve ilgi kaybediyor. Senarist Richard Price’ın yarattığı bulanık hikâye kafa karıştırıcı. Karakterler ilerleyen zaman ve olaylara göre değişim gösteremiyor. Yan hikâyeler çok dağınık kalıyor. Çok ilginç ve heyecan dolu olacakmış gibi kendini gösteren film bunu bir türlü aktaramıyor. Belki de sadece senaryo zafiyetinden bahsetmek haksızlık olur. Geçen yıllarda konuşulduğu gibi filmi Ridley Scott çekmiş olsaydı belki sonuç çok daha farklı olurdu. Bunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz, ancak İsveçli yönetmen Daniel Espinosa’nın Child 44 (44. Çocuk)’un oldukça kötü olduğunu biliyoruz artık. Hatta belki de sadece senaryo ve yönetmende değildir suç. Kesilmesine rağmen hala 137 dakikası kalan uzun filmden atılan kısımlar bu sonuca etki etmiştir. Ama sebep her ne ise sonuç iyi değil. İşin sinir bozucu tarafı ise bazı sahneler, anlar ve olaylar her açıdan o kadar başarılı ele alınmış ki, filmin aslında ne kadar da iyi olabilecek olduğunu gösteriyor.

Filmdeki oyunculuklara gelince, tam anlamıyla orta seviyede. Hatta bana göre dönemin Sovyetler’ini yansıtmaktan uzak olan filmin en büyük dezavantajı oyunculukta yatıyor. Son derece Amerikan bir oyunculuk sergileyen kahramanların Rus şivesiyle İngilizce konuşuyor olması rahatsız edici. Beyazperdenin yakışıklı kralı Tom Hardy duygularını belli etmeyen, sert bir savaşın içinden geçmiş bir Sovyet ajanı gibi görünmeye çalışırken tökezliyor. Kendisi, ezbere bildiğimiz, en düşük aksiyon Amerikan filmlerindeki kötü Rus mafyası üyelerinden birini andırmaktan öteye geçemiyor. Gönüllerin kralı Gary Oldman ise filmde etkisiz kullanılmış, zaten çok fazla sahnede karşılaşamıyoruz. Bir görünüp bir kayboluyor. Finalin zirve yapmasını sağlaması gereken seri katil ise herhangi bir duygusal hamlede bulunmuyor, tekdüze, alelade bir karakter çiziyor.

Filmin gösterimi, 1950 Sovyetlerine ve vatandaşlarına Batı’dan yanlış ve yanlı bakıldığı ve hiçbir şekilde ülke gerçeğini yansıtmadığı gerekçesiyle, Rusya’da yasaklandı. Yasaklara sonuna kadar karşıyız elbette ama ben de bir Rus olsaydım ve bu filmdeki gibi resmedilseydim, alınırdım açıkçası. Bunlar tabii ki de yasağı haklı görmekle alakalı değil, sadece eleştirinin latifesi. Sonuç olarak tarihi bir hikâye anlatırken, bir dönemin ruhunu yansıtırken neyin nasıl aktarıldığı elbette önemli ama neticede bu bir sanat eseri. Kısacası, Oscar yarışında dişli bir aday olmak için yola çıkıldığı belli olan film, epik olmak isterken komik duruma düşüyor…

(Birgün, 11.05.2015)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN