John Milton
Kayıp Cennet
Zihnin kendi yeri vardır ve kendi içinde bir cehennemden bir cennet veya bir cennetten bir cehennem yaratabilir.
Geçtiğimiz haftalarda, Philip Zimbardohun psikoloji tarihinin en önemli deneylerinden biri olan Stanford Hapishane Deneyini ve genel olarak sonuçlarını ele aldığı kitabı “Şeytan Etkisi” raflarda yerini aldı. Kitabın yarısına kadar olan kısmı sürükleyici bir gerilim romanını andırırken, diğer yarısı insan psikolojisinin en ücra köşelerine ulaşarak okuyucuyu tedirgin edebilecek gerçekliklere değiniyor.
Philip Zimbardo, hapishane sistemi içinde kötu muamele, işkence ve istismarı anlamak ve durumsal koşulların insan davranışını nasıl etkilediğini değerlendirmek için 1971 yılında bir deney düzenledi. Literatürde “Zimbardo Deneyi” olarak da adlandırılan “Stanford Hapishane Deneyi”, para karşılığında gönüllü olmuş, daha önce suç işlememiş 24 üniversite öğrencisinin Stanford Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nun bodrum katında yaratılmış sahte bir hapishanede, 12’sinin tutuklu, 12’sinin de gardiyan rollerini oynamak üzere dahil olmasıyla başlar. Deney 15 gün sürecektir. Hapishane kuralları belirlenir, tek kıyafet kuralı uygulanır ve gardiyanlar vardiya sistemi ile görev yaparlarken tutuklular üç farklı hücrede tutulacaklardır. Başlarda her şey yolundadır, ancak daha sonra olacakları hiçkimse, deneyim mimarı Zimbardo bile öngörememiştir…
Rollerin içselleştirilmesi, yetkiye körü körüne itaat, gardiyanlardaki idari gücün kontrolden çıkmasıyla kötülük, bu sahte hapishanenin koridorlarında kol gezmeye başlar. Şeytan herkesi, Zimbardo da dahil, etkisi altına almıştır. Aklıselim kaybolurken iınsanlann karanlık yüzleri dışan çıkar. Deney altıncı gün sonlandırılır. Birçok etik standardı karşılamaması sebebiyle artık böyle bir deney yapılamayacak olsa da Zimbardo, kişinin, içinde bulunduğu durumun davranışlarını nasıl değiştirdiğini kanıtlamıştır.
Guantanamoda ve Irak’taki Ebu Gureyb Hapishanesi’nde tutuklulara uygulanan işkence ve istismarlar da bu deneyin verilerini destekler niteliktedir. Kitabın büyük bir kısmını Amenkan askerlerinin Iraklı tutuklulara yaptıkları, hatta zaman zaman ölümle sonuçlanan işkence ve istismarlara ayıran Zimbardo, durumsal güçlerin kişilik yapısını nasıl değiştirdiğini anlatırken çokça “Sineklerin Tanrısı” ve “1984” gibi kült eserlerden de örnekler veriyor.
İnsanlara kötülük yaptıran şey nedir? Bu soruyla yola çıkan kitap Ruanda’da yıllardır komşu olarak yaşayan Hutular ve Tutsilerin bir gün nasıl birbirlerini katletme noktasına geldiklerini, Nankingr’de Japon askerlerinin Çinli kadınlara tecavüzlerini, intihar bombacılarını, teröristleri tek tek ele alıyor.
Irak Savaşı sırasında askerlerin yaptığı işkence ve istismarlar hakkında açılan davalarda bilirkişilik yapmış olması nedeniyle Zimbardo özellikle Ebu Gureyb Hapishanesi’nde yaşananlardan yetke hiyerarşisinin en tepesinde bulunan Donald Rumsfeld, George Bush gibi isimleri de sorumlu tutarak bu insanlık ayıbına bambaşka bir model getiriyor.
Yetkeye ve yetke figürüne itaatin kol gezdiği içinde bulunduğumuz dönemin şartlarını göz önünde bulundurduğumuzda kitabın aslında çok doğru bir zamanda Türkçeye kazandırıldığını söyleyebiliriz. Prof. Zimbardo da durumun böyle olduğunu düşünmüş olacak ki kitaba, “Türkiyeli okurlar” için bir onsoz yazmış ve yakın zamanda Türkiye’de yaşanan Gezi Direnişi, polis şiddet, halkı isyan derecesine getiren yönetim biçimini ve uygulamalarını son derece açık sözlülükle anlatmış.
Daha önce deneyin taban verilerinden yararlanılarak filmleri çekilen, hakkında belgeseller hazırlanan ve romanlara konu alan Stanford Hapishane Deneyi’ni ve insan doğasının kötülüğe olan yatkınlığını etkili bir biçimde ortaya koyan Zimbardo, okuyucunun içinde bir öz-hesaplaşma tedirginliği bırakmayı başanyor.
Philip Zimbardo
Çev: Canan Coşkan
Say Yayınları 816 s.
(Aydınlık Kitap, 24.04.2015)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN