Fikret İlkiz
Seçimlerde oy hakkı ve aday olma hakkının nitelikleri Anayasa Mahkemesinin denetiminden geçiyor. Seçimlerde aday olma hakkı konusunda devletlere tanınan “takdir alanı” sınırları nedir? AİHM 1 Nolu protokolün 3. maddesini nasıl yorumlamaktadır? Sözleşmeci Devletlerin yasama organı seçimi için makul aralıklarla ve gizli oyla serbest seçimler yapmayı taahhüt etmiş olması karşısında, “demokrasi” bağlamında ortaya çıkan sorunların nasıl çözüleceği hem Anayasa ve hem AİHS bakımından önem taşımaktadır.
7.6.2015’de yapılacak Milletvekili Genel Seçiminde (CHP) İzmir 2 numaralı seçim çevresinde 6’ıncı sırada Milletvekili adayı olarak yer alan Atilâ Sertel’in “milletvekilliği adaylığı” Yüksek Seçim Kurulu kararıyla “iptal” edildi. Atilâ Sertel Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu ve YSK kararının iptalini istedi.
Haberlere göre AYM, kabul edilebilirlik incelemesini bitirmiş olmalı ki; başvuruyu esastan inceleme kararı vermiş…
Olayların gelişimini özetleyelim. Milletvekili Genel Seçiminde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) adına Milletvekili olmak için başvuruda bulunan ve CHP tarafından 29 Mart 2015 tarihinde yapılan önseçime katılarak 12 bin 799 oy alan Atila Sertel, 3. sırada, “önseçimi” kazanmıştır.
İki kişi adaylık sıfatına haiz olmadığı iddiasıyla itiraz etmişlerdir. Atilâ Sertel’in YSK tarafından belirlenen takvime göre 10.2.2015 günü saat 17.00’ye kadar İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığından, Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanlığından ve Basın İlan Kurumu Genel Kurul Üyeliğinden istifa etmemiş olduğu ileri sürülmüştür. İzmir İl Seçim Kurulu Başkanlığı 31.3.2015 tarihli ve 2015/21 sayılı kararla bu itirazın reddine karar vermiş ve Atilâ Sertel’e 2.4.2015 tarihli mazbatasını vermiştir. Yüksek Seçim Kurulu, 15.4.2015 tarihinde Milletvekili Geçici Aday Listelerini açıklamıştır. Atilâ Sertel, Milletvekili Genel Seçiminde (CHP) İzmir 2 numaralı seçim çevresinde 6’ıncı sırada Milletvekili adayı olarak yer almıştır.
Ancak daha önce Atilâ Sertel’in adaylığının iptalini talep edenler bu kez Yüksek Seçim Kurulu’na başvurarak önceki itirazlarını yinelemişlerdir. YSK, 18.4.2015 tarihli kararıyla “Yüksek Seçim Kurulu’nun 05.01.2015 tarihli 6 sayılı kararı ve 2389 sayılı Milletvekili Seçim Kanunu’nun 18. Maddesi gereği milletvekili adayı olmak için 10.2.2015 saat 17.00’ye kadar kamu görevinden istifa etmediği” gerekçesiyle Atilâ Sertel’in milletvekili adaylığını iptal etmiştir.
AYM’ye yapılan bireysel başvurunun özü; milletvekilliği adaylığının YSK tarafından verilen kararla iptal edilmesinin Anayasa’sının 67’nci maddesindeki seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiğinin tespitidir. Ayrıca Yüksek Seçim Kurulunca 15.4.2015 tarihinde açıklanan Milletvekili Geçici Aday Listelerinde yer aldığı şekliyle Milletvekili Genel Seçiminde CHP adına İzmir 2 numaralı seçim çevresinde 6’ncı sırada Milletvekili adayı olarak Atilâ Sertel’in yer almasına dair “Geçici Tedbir Kararı Verilmesi” talep edilmiştir.
Yani başvurunun özü; “Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halk oylamasına katılma hakkına sahiptir” düzenlemesinin yer aldığı “Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları” başlıklı Anayasanın 67. maddesidir. Ayrıca AİHS’nin 1 Numaralı Protokol 3. maddesi ile Sözleşmenin 8-11. maddeleri arasındaki hakları ilgilendiren bir uyuşmazlıktır.
Yüksek Seçim Kurulu kararların kesin olması ve yüzde 10 seçim barajı gibi sorunlar hala demokrasinin en can sıkıcı önemli sorunlarıdır ve sürmektedir… YSK kararlarının yargı denetiminden geçmesi gerekmez mi?
AYM’nin, konuyu “esastan” inceleme kararı aldı. Bu yazı yazıldığında ise henüz AYM kararı yoktu.
AİHS’nin Bu Sözleşmede Yer Alanlardan Başka Belli Hakları ve Özgürlükleri Güvence Altına Alan Birinci Protokol 20 Mart 1952’de Paris’te kabul edildi ve 18 Mayıs 1954 tarihinde yürürlüğe girdi.
1 Numaralı Protokol’ün 3 Maddesi “Serbest Seçimlere hak” başlığını taşımaktadır. 3. Maddeye göre “Yüksek Sözleşmeci Taraflar, yasama organının oluşması için, gizli oyun kullanıldığı, makul aralıklarla gerçekleştirilen ve halkın görüşünü özgürce ifada edeceği koşulların sağlandığı, serbest seçimleri yapmayı üstlenir”
1 Nolu protokolün 3. Maddesi ile korunan serbest seçim hakkıdır. Verilen ilk karar olması itibariyle en önemli AİHM kararlarından birisi 1987 yılında verilmiş Mathie-Mohin ve Clerfayt v Belçika kararıdır. Bu karardan sonra kırkı aşan sayıda verilen AİHM kararı vardır. Büyük Daire tarafından verilen Hirst v Birleşik Krallık (No: 2-mahkûmların oy kullanma hakkı), Zdanoka v Letonya ( 2006-önde gelen eski komünistlerin seçimlerde aday olmasına getirilen yasak), Yumak ve Sadak v Türkiye ( 2008-ülke genelinde kullanılan oyların en az yüzde 10’nun alınması ile ilgili koşul hakkında) verilen önemli kararlar sayılabilir.
3. maddede aslında herhangi bir hakka yer verilmediği, aksine sözleşmeci devletlere “yasama organı” ile ilgili olarak “serbest seçimler” gerçekleştirmeye yönelik bir “yükümlülük” getirdiği ileri sürülmüştür. Bu bağlamda AİHM’sinin sözleşmeci devletlerin siyasi bir konu olan seçimler hakkındaki işlerine “karışmama” yaklaşımı olarak değerlendirilmektedir. Ama AİHM’si 3. Maddeyi AİHS bağlamında ve genel olarak “oy kullanma” ve “seçimlerde aday olma hakkını” güvence altına aldığı şeklinde yorumlamıştır. Kanımca, AİHM’si 3. maddeyi bu şekilde yorumlamakla oy hakkı ve “seçimlerde aday olma hakkını” güvenceye bağlanmış olmaktadır.
Özellikle halkın görüşlerini özgürce açıklama biçimi olarak görülen “seçim” ile doğal olarak “demokrasi” arasında bir bağ kurulması benimsenmiştir. Böylece AİHM’in bu yaklaşımı; özellikle siyasi parti kapatılması davalarında kendini gösteren ilkelerin başında gelen demokrasinin Avrupa kamu düzeninin temel unsuru olduğu gerçeğidir. Demokrasi ideali AİHM kararlarında sıklıkla kendini gösterir. Serbest seçim hakkı ile “etkili siyasi demokrasi” her zaman karşımıza çıkar.
İşte bu nedenler gözetildiğinde AİHM’sinin Mathie-Mohin ve Clerfayt v Belçika davasında ortaya koyduğu bir ölçüt vardır: “ (Mahkeme) getirilen koşulların, söz konusu hakların özünü zedeleyecek şekilde ve ölçüde kısıtlayıcı olmadığına ve hakları etkililikten yoksun bırakmadığına; meşru bir amaç izlediğine ve kullanılan araçların orantısız olmadığına kanaat getirmelidir. Ayrıca bu koşullar, yasama organının seçimlinde halkın düşüncelerini serbestçe ifade etmesini engellememelidir”. Bu ölçüt halen geçerliliğini ve önemini korumaktadır.
Seçimlerde aday olma hakkı ve oy hakkının özünü zedeleyecek kısıtlamalar hak ihlalidir.
AİHM, her devletin kendi anayasal düzen ve geleneklerini yansıtan bir seçim sistemi oluşturmasından yanadır. Oy kullanma hakkı “diğer tüm hakların koruyucusu” olduğundan Anayasal rejimler tarafından en temel siyasi hak olarak kabul edilir. Demokratik toplumun temelidir. Seçimlerde “aday olma hakkı” ise “pasif” hak olarak kabul edilmekte ve bir kez seçildikten sonra milletvekili olarak görev yapabilme hakkını korumaktadır (AİHM’si Sadak ve Diğerleri v Türkiye (No.2) 2002 kararı).
Zdanovka v Letonya 2006 kararında M-M ve Clerfayt v Belçika kararına atıf yaparak verilen kararda “ bir kişinin seçimlerde aday olma hakkından yoksun bırakılmasına yol açan iç hukuktaki usullerin keyfi biçimde uygulanıp uygulanmadığını” AİHM’sinin denetleme yetkisi vardır ve kendisini bu görevle sınırlamıştır. Aday olma hakkının keyfi biçimde engellenmesini önlemek amacıyla bu hakkı güvence altına almak gerektiğinin altını çizerek bu tür kararların nasıl verileceği hakkında AİHM Podkolzina v Letonya davasında; “…tarafsızlığına ilişkin asgari güvenceler sağlanmış bir kurum tarafından verilmelidir. Benzer şekilde bu kurumun sahip olduğu takdir yetkisi aşırı biçimde geniş olmamalı ve çerçevesi ulusal hukuk hükümleri ile yeterince belirgin şekilde çizilmelidir. Son olarak bir adayın adaylığının uygun bulunmamasına dair usul, adil ve nesnel bir kararı güvenceye alacak nitelikte olmalı ve ilgili makam tarafından yetkinin kötüye kullanılması önlenmelidir.” şeklinde karar vermiştir. (AİHS Hukuku. D.j. Harris, M.O’Boyle. E.P.Bates, C.M Buckley. 2013. Sayfa 747)
Şimdi Yüksek Seçim Kurulunun Atilâ Sertel hakkındaki “adaylık iptali” kararının, “demokrasi” ve “etkin bir siyasal sistemle” bağlantısının “demokratik düzen” gereklerine uygun olup olmadığının denetimi Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurusu ile çözümlenmeyi beklemektedir.
Anayasa Mahkemesi; Yüksek Seçim Kurulu kararıyla ortaya çıkan takdir yetkisinin adil ve nesnel bir karar olup olmadığını, seçimlerde aday olma hakkının engellenip engellenmediğine karar verecektir.
Bu karar sadece Atilâ Sertel’in mağduriyetinin önlenmesi için verilmiş bir karar olmayacaktır. Anlamı; seçilme hakkının sahibine, oy kullanma hakkının ise seçmenlere teslimidir.
Bu karar ayrıca demokrasinin İzmir 2 Nolu seçim çevresinde hissedilmesi anlamına gelecektir.
Öte yandan bir milletvekili adayına kendilerini Mecliste temsil etmesi amacıyla ön seçimde oy vererek onu seçen ve yasama organına göndermek isteyen seçmenler bakımından; kullandıkları oyların boşa gitmemesi için elzem olan oy hakkının Anayasa Mahkemesi kararıyla kendilerine teslimi için gereklidir de…
27.04.2015
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN