Türkiye’de reşit olma yaşı 18. Buna göre gençler seçimlerde ülkeyi yönetecek kişileri seçme özgürlüğüne sahipler. Aynı zamanda miras hukukuna göre, mirastan pay alma, payına düşen hisse oranına göre şirket yönetiminde söz sahibi olma ve elbette av tüfeği alıp bir canlıyı “öldürme” hakkına da sahipler. Ancak insan olmanın en temel özelliği olan “sevmek” yasak. Çünkü muhafazakâr toplumumuza “sevmek” uymuyor. Peki ya can almak?
Alkol alma yaşı 24’e çıkarıldı. Ama tüfek almak için 18 yaşını bitirmeniz yeterli. Hangisi daha tehlikeli, kişinin kendisine ve etrafına zarar verme olasılığı hangisinde daha fazla? Bu sorunun cevabı belli. Basına yansıyan şiddet haberlerinden derlediğimiz istatistiklere göre durum çok açık. Ama bakış açısı bu değil anlaşılan. Muhafazakâr yapımızda alkol yasak, nikâhsız birliktelik yasak ama öldürmek serbest. Bu değer sisteminde insan hayatının değeri ikinci, hatta üçüncü planda. Öncelik her zaman toplumun beklentilerini karşılamaya veriliyor. Sen bu beklentileri karşıladığın ölçüde değerlisin. Yoksa bir önemin yok. Hele ki farklı cinsel tercihleri olan, inanç özgürlüğünü savunan bir bireysen vay haline.
Avrupa Birliğine katılma konusunda gösterdiğimiz kararlılık, Avrupa Konseyi tarafından takdirle karşılansa da bu tip olaylar, Türkiye’ye şüphe ile bakmalarına sebep oluyor. Bunu anlayamıyoruz. Çünkü bizim kültürümüz “toplum” merkezli. Oysa Avrupa “insan” odaklı. Bu temel fark, varlığımızın her zerresine nüfuz etmiş ve aslında Avrupa’ya neden eklemlenemeyeceğimizin belki de en önemli engelini teşkil ediyor. Siz içki içme yaşını Avrupa’nın en üst sınırına dayayın. Hatta sizin kadar yüksek yaş sınırı olmasın. Ama gelin tüfek edinme yaşını en alt sınırda, 18’de bırakmaya çalışın. Orada da Avrupa’nın sınırlarını zorlasak ne olur? Olmaz. Çünkü öldürmek toplumumuzda çok kolaylıkla kabul edilebilir bir olgu. Namus adına, töre adına, bana yan baktın adına öldürebilirsiniz ve hâkimler de size pek ala cezai indirim uygularlar. Çünkü hâkimler de bu kültürün, bu toplumun ürünleri. Öyle görmüşler, vicdani karar yetilerini bu doğrultuda kullanıyorlar.
Ne zaman sevmekten korkmayı bırakırsak o zaman değişimi gerçekleştirme gücüne sahip oluruz.
İyi haftalar,
Umut Vakfı
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN