Yekta KOPAN
Truman Capote‘nin Soğukkanlılıkla romanı, ‘true erime’ türünün ilk örneklerinden.
Narin Güran 8 yaşındaydı. Diyabakır’ın Tavşantepe köyünde, Kuran kursu çıkışı kayboldu. Bu durum tüm Türkiye’nin meselesi haline geldi, günlerce Narin’e ne olduğunu sordu insanlar. Acı haber 19 gün sonra geldi. Küçük kızın cesedi, köydeki evine 3 kilometre uzaktaki Eğertutmaz Deresi’nde bir çuvalın içinde bulundu. Narin bir cinayete kurban gitmişti ve bütün ipuçları aileyi işaret ediyordu. Köyün neredeyse tamamının bildiği bir “sır” vardı ortada. Dört kişi tutuklandı, yargılama başladı.
Yaklaşık 15 gün önce ilk duruşmalar yapıldı. Aile bireyleri mahkemede ifadelerini değiştirdi. İlk ifadelerini “işkence” altında verdiklerini iddia ettiler. Kimse “ben öldürdüm” demedi, kimse bir itirafta bulunmadı, kimse “çözülmedi”. Mahkemede en çok duyulan sözcükler “hatırlamıyorum, bilmiyorum” oldu. Tüm Türkiye biliyordu-görüyordu, ama küçük bir köyde işlenen bir cinayet çözülemiyordu.
Katil ya da katiller bu cinayeti neden işlemişlerdi? Bu suçun öncesi ve sonrasının hikayesi neydi? Suçun ucu kimlere ya da nereye dayanıyordu?
Davadaki son durum şu:
Sanıkların tutukluluk halinin devamına ve duruşmanın 26 Aralık’a ertelenmesine karar verildi. Yani o tarihe kadar adalet için bekleyeceğiz.
Gabriel Garcia Mârquez‘in meşhur romanı Kırmızı Pazartesi, Kolombiya’nın küçük bir kasabasında, işleneceğini herkesin bildiği bir cinayetin öyküsünü anlatır. Santiago Nasar, Pedro ve Pablo Vicario biraderler tarafından öldürülecektir, bunu herkes bilir ve kimse Santiago’yu kurtarmak için somut bir adım atmaz. Mârquez, herkesin bildiği, ama “görmezden geldiği” bu suçu işleyenler kadar kasaba halkının da suçlu olduğunu anlatır.
90 haneli ve 500 nüfuslu Tavşantepe köyünün suskunluğu, bu muhteşem kitabı hatırlatıyor.
Belgesel tadında bir anlatı
Ama bu hafta başka bir kitabı hatırlatacağım.
Truman Capote‘nin gerçek bir suç hikayesini edebi bir biçimde ele aldığı Soğukkanlılıkla (İn Cold Blood) romanı, Amerikan edebiyatında çığır açan “true erime” türünün ilk örneklerinden biri. Ben kitabı Ayşe Ece çevirisiyle Sel Yayınları’nın 2004 tarihli baskısından okumuştum. Kitap aynı çeviriyle 2022 yılında Siren Yayınları tarafından tekrar yayımlandı.
Kitap, Kansas’ın küçük bir kasabası olan Holcomb’da 1959 yılında, dört kişilik Clutter ailesinin vahşice katledilmesi olayını hem bir gazeteci hem de bir yazar gözüyle ele alır.
Olayı öğrenen Capote, hikayeyi ayrıntılı bir biçimde araştırmak için Kansas’a gider ve cinayetin izini sürerek olayla ilgili tüm tanıklarla röportajlar yapar. Hatta bu yolculukta yanında çocukluk arkadaşı Harper Lee vardır. Araştırmaya gidilen olay kısaca şöyle özetlenebilir:
Clutter ailesi, oldukça saygın ve varlıklı bir çiftçi aile olarak Kansas’ta tanınmaktadır. Ancak bir gün Perry Smith ve Dick Hickock adlı iki eski mahkum, ailenin evine girerek tüm aile fertlerini öldürür. Cinayetin nedeni, ikilinin evde büyük miktarda para bulmayı ummasıdır. Ancak aradıkları parayı bulamayan ikili, dört kişiyi öldürdükten sonra kaçar.
İşte Capote, günler süren araştırmada mahkumlar dahil herkesle birebir görüşür. Bütün bu görüşmelerden ve araştırmalardan yaklaşık 8 bin sayfalık bir not yığını çıkar. Bu detaylı araştırmalar belgesel tadında bir anlatıya dönüşür. Çoğu kişi tarafından ayakta alkışlanan bu “kurgusal olmayan anlatı”, yoğun eleştirilere de neden olur. Kimilerine göre Capote her şeyi büyük bir soğukkanlılıkla yazmıştır, kimilerine göreyse kurmaca öğelerle süslemiştir.
Soğukkanlılıkla hem gazetecilikte hem de edebiyatta yeni bir yol açmayı başarmış çok önemli bir eser. Suç romanlarının ötesine geçerek insan psikolojisinin ve toplumsal ahlakın derinliklerine uzanan bir kitap.
26 Aralık’ta “sessizlik suçu” bitecek mi sizce?
Soğukkanlılıkla / Truman Capote / Çeviren: Ayşe Ece / Siren Yayınları / Roman / 384 Sayfa
(Oksijen, 22.11.2024)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN