Post image
Hitchcock’a ilham oldular

 

Fikret ESER

Polisiye-gerilim türünde Fransız ekolünün babalarından Boileau-Narcejac’ın birlikte yazdığı iki roman yeni çevirileriyle yayınlandı. 1954’te yazdıkları Soğuk Ter, gerilim sinemasının usta yönetmeni Alfred Hitchcock’un Vertigo filmine esin kaynağı olmuş.

İki yazarın kaleminden çıkmış ortak romanlar, özellikle polisiye ve gerilim alanında verimli bir işbirliğine dönüşüyor.

Tek bir takma ad altında birleşebiliyorlar ya da kendi adlarıyla devam ediyorlar.

Ya da ikisi de mahlaslı isim kullanabiliyor.

Aklıma ilk gelenler İsveç’ten…

İskandinav polisiyesi akımının öncüsü gazeteci-yazar Maj Sjöwall ve eşi Per Wahlöö’den oluşan ekip Komiser Martin Beck serisiyle büyük sükse yapmıştı.

1960’lı yıllarda başlayan serinin 10 kitabını yazan çiftten Per Wahlöö’nün 1975’te erken ölümüyle komisere de veda etmiştik.
Lars Kepler ise günümüzün temsilcisi…

İsveçli Alexandra Coelho Ahndoril ile Alexander Ahndoril çiftinin takma ismi.

Önceden kendi romanlarını yazan karıkoca, Joona Linna serisini yarattı ve serinin bugüne kadar basılan romanları uluslararası çoksatan listelerine girdi.

40 dilde 17 milyon satan İsveçli yazar çiftin yeni romanı Lazarus bir süre önce yayınlandı.

Boileau-Narcejac ikilisi de özellikle polisiye- gerilim türünde Fransız ekolünün babalarından sayılıyor.

Pierre Boileau ve Thomas Narcejac takma adını kullanan Pierre Ayraud.
Bir araya gelmeden ikisinin de yazarlık kariyerleri var. Çocukluğundan polisiye edebiyat tutkunu olan Pierre Boileau zor vakaları ustalıkla çözen bir kahramanı yaratmış.

Edebiyat ödülleri kazanmış.

Pierre Ayraud ise kendisine yazar adı olarak ‘Thomas Narcejac’ı seçmiş. Felsefe ve edebiyat öğretmenliğini yazarlığı sırasında da sürdürmüş. Başka bir yazarla ortak bir kahraman yaratıp Amerikan polisiyelerini taklit etmiş.

1954’te yazdıkları Ölüler Arasında romanı, gerilim filmlerinin büyük ustası Alfred Hitchcock’un Vertigo’ya esin vermiş.

KARISINI İZLEYİP RAPOR ETMESİNİ İSTER

1958 tarihli filmin vizyona girmesinin ardından Soğuk Ter başlığıyla yeniden yayımlanan roman İkinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde geçiyor.

Almanların Fransa’yı işgali endişeyle beklenirken polislikten ayrılan avukat Flavières, zengin iş adamı ve eski arkadaşı Gévigne’nin isteğiyle karısını izlemeye başlıyor.

Tanıtım yazısında “Saplantı, manipülasyon, tamahkârlık ve ahlaki çürümüşlük üzerine yazılmış bu zamansız hikâye, gizemli olay örgüsü ve sarsıcı finaliyle dikkat çeker” deniyor. Kesinlikle doğru bir saptama, 4 bölüm her birinde insan karakterleri ki, bu kişi ağırlıklı olarak avukat Flavières’dir.

Gévigne’in genç karısı Madeleine, içine kapanık melankolik biridir, zaman zaman bambaşka bir ruh haline bürünür.

Onun aynı gizemli hastalıktan mustarip büyük ninesinin intihar etmiş olması eşini endişelendirir.

Gévigne, Flavières’den her gün karısını izlemesini ve rapor etmesini ister.

Bu takip zamanla ikisinin tanışıp yakınlaşmasına, tek taraflı bir aşk doğmasına neden olur.

Mekan önce Paris’tir sonra da Marsilya…

Bekar, bazı şeyleri anlamsız bulan başına buyruk Flavières’in adım adım değişen ruh hali, aklını yitirecek kerteye yükselmesi soluk soluğa bir okuma vaad ediyor.

 

Fransız yazarların Soğuk Ter kitabından esinlenen Vertigo filmini ünlü yönetmen Hitchcock çekmişti. 1958 yapımı filmin başrollerini James Stewart ile Kim Novak paylaşmıştı.

 

Zihnini ele geçiren endişeyle savrulan avukatı anlatan satırlar değme psikoloğa taş çıkartır:

“İlk kadeh zihnini açıyor ve Flavières kaygılarına, pırıl pırıl bıçaklar gibi düzgünce dizilmiş, el değmemiş, çözümsüz halde tekrar kavuşuyordu.” İkinci roman Şeytani de ünlü bir eser.

1952’de yayınlanan roman, 1955’te Clouzot tarafından sinemaya uyarlamış. Satış temsilcisi Fernand, doktor sevgilisi Lucienne’le hayat sigortasından alacakları parayla evlenip güney Fransa’ya yerleşmek için karısı Mireille’den kurtulmaya karar verir.

Kurbanın kaza sonucu boğularak öldüğü izlenimini verecek bir plan yaparlar.

Plan başarıyla uygulansa da bir noktadan sonra işler ters gitmeye başlar.

Arka kapağındaki tanıtımda, “Birbirini izleyen garip olaylar kurban ile suçluyu ayıran çizgiyi giderek bulanıklaştırırken, roman da yarı fantastik bir havaya bürünür. İnsan doğasının barındırdığı kötülüğe her daim kafa yoran, karakter zayıflığını da bu kötülüğün bir parçası olarak gören Boileau ve Narcejac, zaafları, kusurları ve pişmanlıklarıyla ete kemiğe büründürdükleri Fernand karakterinin zihninden geçenlere odaklanırlar deniyor.

İki kitabı da soluk soluğa neredeyse ara vermeden okudum.
Psikolojik gerilim adım adım artarken kahramanların ruh hallerinden etkilenmemek elde değil.

Şüphe, gerilim, korku derken inanılmaz finallerle son buluyor.

Özenli çevirilerin de altını çizelim.

Boileau olay örgüsünü yazarken, Narcejac ise atmosfer ve karakterler üzerinde yoğunlaşırmış.

Birlikte 43 roman yazmışlar. Umarız yeni çevirileri de geç kalmaz.

(Sabah Kitap, 22.11.2024)

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN