Vecdi SAYAR
1 Eylül; 2. Dünya Savaşı’nın başladığı gün. Sosyalistlerin ‘Barış Günü’nü savaşların eksik olmadığı bir dünyada karşılarken kimimiz anılarına sığınıyor, Kimimiz bu anıları kitaplara, filmlere yansıtıyor.
Anı kitaplarından ve anılardan kaynaklanan filmlerden söz etmek istiyorum. Aralarında savaşı yaşamış komutanların, politikacıların, diplomatların otobiyografileri de var; savaşın acılarını yaşamış sıradan insanların yaşadıklarını yansıtanlar da… Asker ve devlet adamlarının anı kitapları ile başlayalım. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Nutuk”u, Winston Churchill’in, Lev Troçki’nin anı kitapları, Feliks Çuyev’in “Molotov Anlatıyor”, Roosvelt’in oğlu Elliot Roosvelt’in “İfşa Ediyorum” kitapları, Nadejda Krupsakaya’nın “Lenin’den Anılar”ı ilk akla gelenler.
Tabi, edebi açıdan en değerli olanları savaşa katılmış yazarların yapıtları. Tolstoy’un “Sivastopol”ü ve “Savaş ve Barış” adlı başyapıtı yazarın genç bir topçu subayı olarak katıldığı Kırım Savaşı’ndaki anılarından, André Malraux’nun – daha sonra filmini de yaptığı – “Umut” romanı, George Orwell’in “Katolonya’ya Selam”ı, Nikos Kazancakis’in “İspanya, Yaşam Ölüm”ü yazarların İspanya İç Savaşı’na ilişkin anılarından, Ernest Hemingway’in “Silahlara Veda” romanı yazarın 1. Dünya Savaşı yıllarındaki anılarından kaynaklanır ve sinema uyarlamaları ile barışçı mesajı dünyanın dört bir yanındaki izleyicilere ulaşmıştır. Tıpkı, Erich Maria Remarque’un “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” adlı romanı gibi… Hemingway’in “Paris Bir Şenliktir”i, Paris’in 1. Dünya Savaşı sonrası coşkun ruh halini yansıtan bir anılar demetidir. 2. Dünya Savaşına pilot olarak katılan Antoine de Saint-Exupéry de “Küçük Prens”de savaş sonrası Amerika’sının modernleşme sürecini eleştirir.
Lillian Hellman’ın (Fred Zinnemann tarafından “Julia” adıyla filmi yapılan) “Pentimento” romanı yazarın 2. Dünya Savaşı öncesi Nazilere karşı mücadele eden bir kadına ilişkin anılarına dayanır. 2. Dünya Savaşı sırasında ‘Holokost’tan şans eseri kurtulan Roman Polanski’nin “Piyanist” adlı filmi de yönetmenin anılarından izler taşır. Sinemadan sayısız örnek vermek mümkün; Kübalı yönetmen Tomas Gutierrez Alea’nın “Azgelişmişlik Anıları”, Arjantinli Solanas’ın tüm filmleri, Ülkeleri dışında yaşamak zorunda kalan Filistinli yönetmenlerin yapıtları ilk akla gelenler… En yeni örneklerden biri, Lina Soualem’in “Hoşça Kal Taberiye”si. Filistin’de topraklarından kovalanan Filistinlilerin trajedisini anlatan bu önemli belgeseli vizyonda olmasa da festivallerde izleyebilirsiniz.
UNUTULMASIN DİYE
Anı kitaplarının yalnızca küçük bir bölümünün odağında savaşlar vardır. Sanatçıların ve politikacıların yaşam öyküleri okurların en çok ilgisini çeken kitaplar arasında. Bazıları otobiyografi, bazıları ise anılarını anlatan bir ünlü ile yapılmış nehir söyleşi türündedir bu kitapların. İsmet İnönü’nün “Hatıralar”, Celal Bayar’ın “Ben de Yazdım”, Samet Ağaoğlu’nun “Hayat Bir Macera” kitapları, Mehmet Çetingüleç’in nehir söyleşisi “Ecevit’in Anılar”ı, Erdal İnönü’nün “Anılar ve Düşünceler”i politikacılarımızın anılarını içeren kitaplar arasında öne çıkanlar. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Zoraki Diplomat – Politikada 45 Yıl”, Halide Edip Adıvar’ın “Türk’ün Ateşle İmtihanı”, Sabiha Sertel’in “Roman Gibi”, Hasan İzzettin Dinamo’nun “2. Dünya Savaşında Edebiyat Anıları”, Vedat Nedim Tör’ün “Yıllar Böyle Geçti”, Erhan Bener’in “Bürokratlar”, Emre Kongar’ın “Ben Müsteşarken” adlı anı kitaplarını anmadan geçemem.
“Yaşamak Hatırlamaktır” diyordu usta şair Ülkü Tamer, anılar kitabında. Antep’teki çocukluk yıllarından edebiyat dünyasına girişine, yayıncılıkla ve sinemayla ilişkisine, tadına doyum olmaz anılar içeren bu kitabı ve geçen yıl yeni baskısı (İzmir Büyükşehir Belediyesi Yayınları’nca) yapılan Tarık Dursun K’nın “Ben Unutmadan” adlı anı kitabını okurlarımızın dikkatine sunmak istiyorum öncelikle. Yazarlarımızın anı kitaplarını tümünü yazmaya kalksam bu yazının sınırlarına sığmaz. Birkaç örnekle yetineyim. Halit Ziya Uşaklıgil’in ”Kırk Yıl”, Refik Halit Karay’ın “İstanbul’un İç Yüzü”, Yahya Kemal’in “Çocukluğum Gençliğim, Siyasi ve Edebi Hatıralarım”, Falih Rıfkı Atay’ın “Zeytindağ” ve Çankaya” romanları, Vera Tulyakova’nın “Bahtiyar ol Nazım”, Zekeriya Sertel’in “Mavi Gözlü Dev”, Orhan Kemal’in “Nazım Hikmetle Üç buçuk Yıl”, Rıfat Ilgaz’ın “Yokuş Yukarı”, Mehmet Başaran’ın “Yasaklı”, Aziz Nesin’in “Bir Sürgünün Anıları”, “Böyle Gelmiş Böyle Gitmez”, “Birlikte Yaşadıklarım Birlikte Öldüklerim”, Mehmet Kemal’in “Acılı Kuşak”, Melih Cevdet Anday’ın “Akan Zaman Duran Zaman”, Mina Urgan’ın “Bir Dinozorun Anıları”nın yanı sıra, anılarla beslenen romanlardan ”Halikarnas Balıkçısı’nın “Mavi Sürgün”ünü (Erden Kıral filmini yapmıştı), Nazım Hikmet’in “Romantika”sını (Sovyetler Birliği’nde filmi yapılmıştı. Yönetmen, yanlış anımsamıyorsam Ramiz Askerof idi), Sevgi Soysal’ın Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu”nu anmak isterim.
Demir Özlü’nün “Sürgünde 10 Yıl”, Oya Baydar- Melek Ulagay’ın “Bir Dönem İki Kadın”, Fatoş Güney’in “Dağlar Kendini Seveni Sever” ve “Camları Kırın Kuşlar Kurtulsun”, Orhan Pamuk’un “Masumiyet Müzesi”, Tuğrul Eryılmaz’ın “68’li ve Gazeteci”, Aydın Engin’in Tan Oral’la nehir söyleşisi, yakınlarda yayınlanan ve Zülfü Livaneli ile Erdal Öz arasındaki mektuplaşmaları içeren “Sazın Teli Koptu” ve Hıfzı Topuz’un kitapları da anılarla zenginleşen yapıtlar. Dünya edebiyatının pek çok ustası anılarını kaleme aldı ya da yapıtlarında anılarından yararlandı. Marcel Proust’un “Kayıp Zamanın İzinde” romanını, “Anne Frank’ın Hatıra Defteri”ni, Maksim Gorki’nin otobiyografik üçlemesi “Çocukluğum”, “Ekmeğimi Kazanırken”, “Benim Üniversitelerim”ini ve bu kitaplardan yapılan filmleri nasıl unuturum…
TUTKULARIN PEŞİNDE
Yaşadıklarından damıttıklarını kitaplarına, filmlerine aktaranlar arasında Charlie Chaplin’den (Hayatımın Hikayesi) Tarkovski’ye (Mühürlenmiş Zaman), Bergman’dan (Büyülü Fener) Bunuel’e (Son Nefesim), Wajda’dan (Sinema ve Ben), Pasolini’ye (Fildişi Kulenin Dışında), Elia Kazan’dan (Bir Yaşam) Nestor Almendros’a (Kameralı Bir Adam) pek çok sinemacı yer alıyor. Fellini’nin “Amarcord”u, Tarkovski’nin “Ayna”sı, Bergman’ın “Fanny ve Alexandre”ı anıların sinema diliyle anlatılmış en güzel örnekleri arasında değil mi? Bizim cephede, Onat Kutlar’ın “Sinema Bir Şenliktir” ve “Sinema… Sinema”, Oktay Akbal’ın “Dondurmalı Sinema”, Sedat Simavi’nin “Sesli, Sesiz ve Renkli Sinema”, Giovanni Scognamillo’nun “Cadde-i Kebir’de Sinema”, Lütfi Akad’ın “Işıkla Karanlık Arasında”, Erden Kıral’ın “Aynadan Yansıyan Hayatlar”, Atıf Yılmaz’ın “Bir Sinemacının Anıları”, Kadri Yurdatap’ın “Rüzgar Gibi Geçti”, Türker İnanoğlu’nun “Acısıyla Tatlısıyla Yeşilçam Anıları- Sinemaya Adanmış Bir Ömür”, Vedat Türkali’nin “Yeşilçam Dedikleri Türkiye”, Nihat Behram’ın “Yılmaz Güney’le Yasaklı Yıllar”, Sabahattin Çetin’in “Hatırlamak – Sinema ve Siyaset Anıları”, Nubar Terziyan’ın “Ne İdim Ne Oldum”, Mehmet Soyarslan’ın “Bir Gün Belki Hayattan”, Tarık Akan’ın “Anne Kafamda Bit Var”, Leyla Özalp’ın “Seni Seviyorum Sinema”, Mehmet Esen’in “Aşk Hayattan Büyük”, yakınlarda yitirdiğimiz Mesut Kara’nın “Benim Sinemacılarım” ve “Artizler Kahvesi”, Nebil Özgentürk’ün “Bir Yudum İnsan Yolculukları”, Atilla Dorsay’ın “Bir Ömürden Seçilmiş Tablolar”, “Övgüler, Yergiler, Atışmalar”, “Unutulmaz İnsanlarımızla Konuşmalar”, “Emek Yoksa Ben de Yokum”, “Düşen Yapraklar Geçen Yıllar”, “Ne Şurup- Şeker Şarkılardı Onlar” kitapları sinemacılarımızın anı kitapları arasında öne çıkanlar.
Diğer sanat dallarındaki anı kitaplarından da birkaç örnek verelim. En yenisi, Filiz Ali’nin “Bir Tutkunun Peşinde Carl Ebert”. Hitler rejiminden kaçarak Ankara’da Konservatuvarda öğretmenlik yapan Ebert’le, onun çevirmenliğini ve dramaturgluğunu yapan Sabahattin Ali’nin dostluğuna çocuk yaşta tanık olmuş ve bu anılardan yola çıkarak ‘Genç Cumhuriyet’in Tiyatro ve Opera Serüveni’ni yazmış. Tiyatro ve müzik tutkunları için olmazsa olmaz bir kitap… Esin Afşar’ın “Anılar Yanıltır mı?”, günümüz müzisyenlerinden Erhan Doğan’ın “Elektro Yalnızlık”, büyük müzik organizasyonlarının mimarı Ahmet San’ın “Hiçbir Şey İmkansız Değildir”, Murat Beşer’in “Yoldan Çıkmış Simalar” adlı anı kitaplarıyla müzik dünyamızda bir yolculuğa çıkabilirsiniz.
Tiyatro dünyamızda anılarını yayınlayanlar arasında hemen akla gelenler, Muhsin Ertuğrul’un “Benden Sonra Tufan Olmasın“, Vasfi Rıza Zobu’nun “O Günden Bu Güne”, Haldun Dormen’in “Sürç ü Lisan Ettikse”, Mücap Ofluoğlu’nun “Bir Avuç Alkış”, Gülriz Sururi’nin “Kıldan İnce Kılıçtan Keskince”, Ayla Algan’ın “Yaratıcı Oyuncu Yaratıcı İnsan”, Gürol Tombul’un “İyi ki Tiyatro Var”, Yücel Erten’in Akıntıya Kürek” ve “Yelkenler Fora”… Atila Alpöge de kurucuları arasında olduğu ‘Genç Oyuncular’a ilişkin anı ve belgeleri “Hayat Ağacında Tavus Kuşları” adlı kitabıyla ölümsüzleştirdi. Sahneden perdeye ‘yıldız’ların pek çoğu anılarını yazdı ya da yazdırdı. Bu yapıtların bazıları beyazperdeye aktarıldı. Son dönemin ‘en çok satan’ pop şarkıcısı Britney Spears’in geçen Ekim’den bu yana 2,5 milyonluk satış rakamına ulaşan anı kitabının sinema haklarının ABD’nin büyük stüdyolarından biri tarafından satın alınması, ‘yıldız’ların anıları ile rekabet etmenin olanaksızlığını kanıtlamıyor mu? Gene de tarihe bir not düşmek isteyen sanatçılar anılarını kendilerinden sonraki kuşaklarla paylaşmaktan geri durmuyor. İyi ki de yazıyorlar…
Dikmen Gürün, Evin İlyasoğlu, Zeynep Oral, Burçak Evren, Alican Sekmeç, Rıza Kıraç gibi değerli eleştirmenlerimizin yazdığı biyografileri ve inceleme kitaplarını dışarda bıraktığım bu seçkide pek çok yazara ve kitabına yer veremedim; adını anmadıklarımın gönül koymamasını dilerim.
(Birgün, 01.09.2024)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN