Post image
Bir aile hikâyesi ve Kolombiya’nın ruhu

 

Ali BULUNMAZ

Ingrid Rojas Contreras, ‘Esrik Ağacın Meyvesi’ kitabında yaşadıklarını kurmacayla birleştirmiş. 1988-1994 arası Kolombiya’da yaşananların birebir yansıdığı politik olayların ince ince işlendiği bir eser oluşmuş.

Kolombiya dendiğinde akla ilk gelen şeyler, Pablo Escobar’ın liderliğindeki Medellín Karteli ve başta FARC olmak üzere, uzun yıllar iktidarlarla silahlı çatışmalara giren gerilla grupları. Seneler boyunca Kolombiya ile ABD arasında uyuşturucu trafiğini yönetirken bir suç imparatorluğu kuran, şefkat ve yardım gösterilerinin ardında büyük bir şiddet ve cinayet dalgası gizleyen Escobar, ülkenin yakın tarihine hâkim olan çatışma geleneğinin önemli bir ayağını oluşturuyordu.

Gerillalarla savaşa tutuşan hükümetler, bir yandan da Escobar’ın devlet içine sızarak güçlenen karteliyle mücadele etmişti. Kısacası çok uzun zaman kimin kimden yana olduğu anlaşılamayan ülkede yakın geçmiş, içinden çıkılması hayli vakit alan karanlık bir tünel gibiydi âdeta.

Kolombiya’dan ABD’ye göç eden ve yaşamından izler taşıyan ‘Esrik Ağacın Meyvesi’nde, ülkesinin bu çalkantılı dönemini bir aile üzerinden anlatan Ingrid Rojas Contreras; bir büyüme ve göç hikâyesine imza atıyor.

İKİ KOLOMBİYA ARASINDA GELGİTLER

Kartel savaşlarının ve gerilla-devlet geriliminin gölgesinde, bir petrol şirketinde çalışan babası, suikasta uğrayan siyasi lider Luis Carlos Galán hayranı annesi ve ablasıyla yaşayan Chula romanda baş karakter. Petrona’nın ev işlerine yardımcı olmak üzere yanlarına gelmesiyle Santiago ailesinin hayatı büyük bir değişime uğruyor.

Contreras, Chula ve ailesi ile Petrona’nın doğup büyüdüğü mahalle ve ailesi aracılığıyla iki Kolombiya resmediyor: İlki, görece güvenli; kartellerin ve gerillaların uzağında ama gölgesinde. İkincisi ise Escobarınki gibi suç örgütlerinin ve suçun tam göbeğinde. Petrona’nın Santiago ailesinin evine gelişi, bu iki Kolombiya’yı birleştiriyor âdeta. Daha doğrusu, birini diğerinin alanına taşıyor.

Evi çekip çevirip günlük işleri hâl yoluna koymak için gelen Petrona’nın suskunluğu ve gizemli tarafı Chula’nın da annesinin de dikkatini çekiyor. Buna karşın ülke hayli gürültülü; bir tarafta başkan adayı Galán’ın estirdiği rüzgâr ve onun düşmanlarının yarattığı gerilim, diğer tarafta ise Escobar’ın elinden çıkma terör fırtınasıyla oluşan çürümüşlük: “Pablo Escobar, kelimelerin Kral Midas’ı gibiydi. Dokunduğu her şeyde kelime değişiyordu. Narko’nun peşinden kısa çizgi geliyordu: Narko-paramiliter, narko-savaş, narko-avukat, narko-milletvekili, narko-mülk, narko-terörizm, narko-para.”

Bahsi geçen iki Kolombiya’yı ayıran şey ise devletin zenginleri çatışmalardan korumak için inşa ettiği duvarlar. Petrona bu iki bölge arasında gidip geliyor.

Chula, babasının anlattığı Kolombiya gerçeklerine, gerek televizyonda gerek sokakta tanık olurken sayısı hayli az aklıselim insanın endişesini fark ediyor; bir yandan gerillalar diğer yandan Escobar bu endişeleri artırıyor. Mevcut ortamda, sevgilisinin Petrona’ya zorla yaptırmaya uğraştığı yasa dışı işlerin yanı sıra Chula ve ailesini tehdit edişiyle karşılaşıyoruz. Kolombiya’nın ruhuna uygun olan bu durum, bir noktadan sonra, Petrona’ya yardım etmek isteyen Chula’nın hayatının tehlikeye girmesine ve ailesini sarsacak olayların art arda yaşanmasına yol açıyor.

HATIRLAMA VE HESAPLAŞMA

Contreras, Kolombiya’yı saran gerilimleri, yozlaşmayı, çatışmaları ve güç savaşlarını fona yerleştirirken Petrona’nın sevgilisinin bulaştığı ve onu da sürüklediği suçları, Chula ve ailesinin tehdit edilmesiyle, ardından da ülkenin karanlık yüzüyle karşılaşmasıyla birleştiriyor.

Petrona’nın sevgilisi Gorrión’un kim olduğunu ve ona neler yaptırdığını anladıkça Chula’nın kafası karışıyor ama daha çok ona dair ikilemlere düşüyor; “artık Petrona’nın herhangi bir tehlikeden saklanmadığını, tehlikenin ta kendisi olduğunu biliyordum” diyor. Babasının kaçırılması ise her şeyin üstüne tüy dikince Chula, bir röportajda Escobar’ın ağzından çıkan sözün doğru olduğunu anlıyor: “Hayat ve zaman nahoş sürprizlerle dolu bir boşluk.”

Babasının kaçırılması ile serbest bırakılması arasında hayatları sekteye uğrayan Santiago ailesi kaçtığı ABD’de yabancı gibi yaşıyor, hepsinin düzeni değişiyor, yardım etmeye çalıştıkları ve kapıldığı girdaptan kurtarmaya çabaladıkları Petrona’yla ilgili karanlık ve büyük bir boşluk oluşuyor zihinlerinde. Unutma ve olan biteni hatırlama arasında salınıyorlar. Bunlardan ikincisini seçiyor Chula. Yazarın anlattığı hikâyenin özü de bu: Sorgulama ve hatırlama.

Contreras, tecrübelerinden hareketle kaleme aldığı Esrik Ağacın Meyvesi’nde, ailece yaşadıklarını kurmacayla birleştirmiş. Tarihsel ayrıntılar ve politik olaylar, 1988-1994 arası Kolombiya’da meydana gelenlerin birebir yansıması. Dolayısıyla yazar, hem ailesinin başına gelenlerin hem de ülkesindeki karışık ve şiddet dolu dönemin üstünü örtmek yerine anımsayarak onlarla hesaplaşmayı tercih etmiş. Tıpkı Chula’nın yaptığı gibi.

(Birgün, 30.07.2024)

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN