Post image
Edebiyatta da sinemada da iz bırakan bir eser

 

Yekta KOPAN

Raymond Chandler imzalı polisiye roman Büyük Uyku‘yu 1991 yılında Fatih Özgüven’in harika çevirisiyle Metis Yayınları baskısından okumuştum. Bu kitap artık sadece sahaflarda bulunabiliyordu sanırım. Kitap aynı çeviri ve Füsun Turcan Elmasoğlu‘nun kapak tasarımı ile 2022 yılında Alfa Kitap tarafından basıldı.

Raymond Thornton Chandler’ın hayat hikâyesi de romanları gibidir: Küçük yaşta anne-baba ayrılığı, 1. Dünya Savaşı yılları, farklı iş kolları, macera, parasızlık, yükselişler düşüşler, Hollywood yıllarında yıldızlarla çevrili ışıltılı bir yaşam, bitmeyen alkol sorunu, karısının ölümü, intihar girişimi, ağır hastalıklar…

Yazarlık kariyeri oldukça geç başlar. 1932’ye kadar bir petrol şirketinde üst düzey yönetici olarak çalışır, ama “Büyük Buhran”da işini kaybedince, 44 yaşında daktilonun başına oturur. Birkaç polisiye öykü sonrasında ilk büyük romanı Büyük Uyku gelir.

Bu roman edebiyat dünyasının en ikonik dedektiflerinden biri olan Philip Marlowe’un da ortaya çıktığı romandır. Marlowe, sadece dedektiflik becerileriyle değil, aynı zamanda sivri dili, hızlı zekası ve sarsılmaz ahlaki ilkeleriyle de kısa sürede ilgi çeker.

Büyük Buhran sonrası çöken Amerikan Rüyası’na “vahşi batı”dan gelmiş bir karakterdir o. Chandler’ın bu karakteri yaratırken kullandığı derinlik, Marlowe’u sadece bir roman kahramanı olmaktan çıkarıp okuyucunun kendisine bağlanan bir figür haline getirir.

Los Angeles’ta geçen bir suç hikayesi

Roman, Los Angeles’ta geçen bir suç hikâyesi etrafında şekillenir. Özel dedektif Philip Marlowe, zengin iş adamı General Sternwood’un evine çağırılır. Sternwood’un iki kızından birinin kocası kaybolmuştur ve ortada bir şantaj tehdidi vardır. Marlowve, bu karmaşık soruşturmayı çözmeye çalışırken, şehrin karanlık sokaklarına doğru bir yolculuğa çıkar.

Ancak kısa süre içinde olaylar, Marlowe’un beklediğinden daha karmaşık ve tehlikeli bir hal alır. Cinayetler, şantaj ve karmaşık ilişkiler ağı, Marlowe’u birçok farklı karakterle karşı karşıya getirir. Marlowe, sadece cinayetleri çözmeye çalışmaz, aynı zamanda şehrin yozlaşmış doğasını ve insanların derinliklerindeki karanlık sırları da açığa çıkarır. Marlowe’un ruhsal çatışmaları ve hayatı sorgulayan yaklaşımı, onu polisiye edebiyatın sınırlarının ötesine taşır.

Büyük Uyku, sadece okurların ilgisini çekmekle kalmadı, Chandler’ın Hollywood’a giriş bileti olmayı da başardı. Roman, ilk olarak 1946 yılında Howard Hawks tarafından Humphrey Bogart ve Lauren Bacall’in başrollerini paylaştığı unutulmaz bir film olarak beyazperdeye aktarıldı. Bu film uyarlaması, “karafilm” sinemasının klasiklerinden biri olarak kabul edilir. Roman 1978 yılında Michael Winner tarafından yeniden sinemaya uyarlandı. Bu uyarlamada Marlowe’u Robert Mitchum canlandırdı. Eleştirmenler Mitchum’un Marlowe’unu da çok sevdi, ama benim oyum Bogart’tan yanadır. Tabii bir de ilk uyarlamadaki Lauren Bacall etkisini unutmamak gerekiyor.

Geçen yıllar içinde Chandler’ın edebi olarak yeterince hakkını almadığını söyleyenlerde oldu, onun romanlarını üstünkörü yazılmış metinler olarak bulanlar da. Büyük Uyku’da şoförü kimin öldürdüğü hala bilinmez. Üstelik Chandler da bu sorunun cevabını bilmediğini söylemiş. Ben yazarın, olay örgüsünden çok karakter derinliğine verdiği önemi ve zamanın atmosferini yaratmadaki özenini severim. Polisiye edebiyat takipçisi bütün okurların da okuması gerektiğine inanırım.

Raymond Chandler’ın Büyük Uyku romanı hem edebiyatta hem de sinemada iz bırakan bir eser. Philip Marlowe karakteri, her iki sanat formunda da zamanının ötesinde bir etki bırakmış, okurlar ve izleyiciler arasında derin bir hayranlık uyandırmıştır.

Büyük Uyku / Raymond Chandler / Çeviren: Fatih Özgüven / Alfa Kitap / Roman / 272 Sayfa

(Oksijen, 19.07.2024)

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN