Post image
Urfa’da kadına yönelik şiddet vakalarının yüzde 80’i adli mercilere yansımıyor

 

Fotoğraf: Fırat Topal/Evrensel

Ceylan ŞAHİNLİ

Urfa, kadınların en çok şiddete ve ayrımcılığa maruz kaldığı kentlerden biri. Şiddetin yanı sıra adaletsizlik ve eşitsizliğin de bir o kadar derin yaşandığı kentlerden biri. Resmi verilere göre, 2 milyon 213 bin 964 olan kent nüfusunun yüzde 49’unu kadınlar oluşturuyor. Çocuk yaşta evlendirmelerin ve çok eşliliğin fazla olduğu Urfa ile ilçelerinde, “intihara” sürüklenme oranı da oldukça yüksek.

Taciz, tecavüz ve şiddet sarmalında yaşamını sürdürmeye çalışan Urfalı kadınların, başvurabildiği tek mekanizma ise devlet kurumları. Ancak yapılan şikayetler ya aile içerisinde ya da bizzat karakollarda kadınların sindirilmesiyle işleme dahi alınmıyor. Bağımsız çalışan kadın kurumlarının azlığı, erişilme noktasında yeterli olmaması ve ya muhalif kimliğin ön planda olması durumunda devlet tarafından işlevsizleştirilmeye çalıştırılması kadın mücadelesini sekteye uğratıyor.

Kentte uzun yıllardır avukatlık yapan Sena Nur Koç, kentte yaşanan şiddetin nedenleri ve mücadeleye dair konuştu.

“CİNSEL VE FİZİKSEL ŞİDDET ARTIYOR”

 

Urfa’da kadına yönelik şiddetin yüksek olduğunu söyleyen avukat Sena Nur Koç, mücadelenin yetersizliği nedeniyle vakaların sadece yüzde 20-25’inin adli mercilere yansıdığını söyledi.

 

Kadına yönelik şiddetin ülkenin her yerinde yaşandığını ancak Urfa’daki boyutun daha derin olduğunu belirten Koç, kentte yaşanan şiddet türlerini fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik olarak sıraladı. Son yıllarda özellikle cinsel ve fiziksel şiddet vakalarında bir artış olduğuna dikkat çeken Koç, “Bu artışın en fazla yüzde 20-25’i adli mercilere yansıyor. Geri kalan şiddet vakalarının yüzde 80’inin üstü ‘aile içerisinde halledelim, kimse duymasın’ şeklindeki müdahalelerle örtülüyor” dedi. Nüfus artıkça şiddet oranının da arttığını söyleyen Koç, değişen demografinin de bu artışta etken olduğunu dile getirdi. Koç, “Sahada çalışmasının yürütülmemesi yaşanan şiddete müdahaleyi etkiliyor. Bu da oranları arttıran bir faktör” diye belirtti.

UYUŞTURUCU KULLANIMI

Kadınların ayrıca akraba evlilikleri ve erken yaşta evliliğe zorlandığını kaydeden Koç, diğer sorunlara da şöyle değindi: “Kentte uyuşturucu kullanımı giderek arttı. Bu da cinsel istismarı beraberinde getiriyor. Buna dair oldukça şikayet alıyoruz. Özellikle kadınlarda kullanımın arttığını söyleyebiliriz. Uyuşturucuyla kadınların iradesi hedef alınıyor. İnsanlar uyuşturucunun etkisiyle akli dengesini kaybediyor. Mevcut yönetim ise, uyuşturucu kullanımı ve istismarla mücadelede çok eksik kalıyor. Öte yandan kadınlar, evlilik içerisinde de cinsel istismara maruz bırakılıyor.”

“KANUNLAR İŞLETİLMİYOR”

Son süreçlerde kadınların hukuki kazanımlarının sıklıkla hedef alınmasının şiddeti arttıran diğer bir etken olduğunu belirten Koç, şöyle dedi: “Örneğin 6284 sayılı koruma tedbirleri, sahada daha hızlı, daha ivedili müdahaleyi amaçlar. Bunu uygularken beyan esas alınır. Ancak bunu uygulamadaki temel eksiklikler yetersizliğe neden oluyor. Bazen koruma tedbirlerinin alınmasında geç kalınıyor bu durumda da mağdur kadın çoktan zarar görmüş oluyor. Koruma tedbirlerinde uzaklaştırma sürecinin giderek azaldığını görüyoruz. Önce bir aya düşürüldü, şimdi ise koruma tedbiri alırken beyana dayalı olmasına rağmen hakim delil isteyebiliyor. Bu hukuka aykırı bir durum. Ancak delil sunulması dahilinde bile uzaklaştırma 1 ay oluyor. Kanun uygulayıcıları imtina ediyorlar. Bazen dilekçeyi dahi okumadan kopyala yapıştır diyebileceğimiz kararlar çıkarılıyor. Bizler de bu anlamda sahada müdahale etmekte oldukça zorlanıyoruz.”

Alınan koruma tedbirlerinin uygulamasında da büyük sorunlar yaşandığını belirten Koç, “Kolluğun, koruma tedbirlerini uygulaması hususunda sahaya inmesi oldukça az, hatta yok. Normalde, kolluğun sahaya inerek kişinin koruma tedbirini ihlal edip etmediğini akrabalarıyla, hatta yaşadığı mahalledeki muhtarla konuşarak teyit etmesi gerekiyor. Fakat kendi dosyalarımdan da yola çıkarak kolluğun bu tarz kontrolleri yapıp yapmadığına dair hiçbir işlemle karşılaşmadım. İhlaller çok geç saptanıyor” ifadelerini kullandı.

“SIĞINMA EVLERİ TERCİH EDİLMİYOR”

Kentteki kadınların yaşadığı temel sorunun şiddete karşı başvurabilecekleri mekanizmaların sınırlı olması olduğunu belirten Koç, nüfusu milyonların üzerinde olan kentte sadece bir sığınma evinin bulunduğunu aktardı. Var olan sığınma evinin de kadınların güvenliği ve yaşamı için uygun olmadığını söyleyen Koç, şöyle devam etti: “Kadınlar burada sadece birkaç ay kaldıktan sonra olumsuz şartlar sebebiyle eşine ya da şiddet uygulayan kimse ona geri dönüyor. Çünkü buralar yaşanabilecek şartlara sahip değil. Buralarda kadınlara istihdam sağlanmıyor. Maalesef kadın, şiddeti sığınma evlerine tercih ediyor. Yeterli istihdam ve yaşam koşulları sağlanmalıdır.

MÜCADELE YÖNTEMLERİ

Şiddetin önlenmesi için sahada sadece hukuki çalışma yeterli değil. Devlet kurumları, gerek belediyeler, gerek diğer tüzel kişiler ve sivil toplum kuruluşlarıyla tam bir iş birliği yapmak durumundadır. Bu uygulamada eksik kalınıyor. Sahanın nabzı iyi yoklanmalı, kadınlara eğitimler verilmelidir. Urfa bazında çalışmalar sadece bazı mahallelerde yapılıyor, geniş alanlara yayılmıyor. Köy köy, mahalle mahalle dolaşılarak, kadınlara ve çocuklara psiko-destek terapileri verilmelidir. Psiko-destek uygulamaları önemli çünkü şiddet ve istismar olayları sebebiyle kentte intihar vakaları oldukça yüksek. Bu vakalara Sağlık Bakanlığı’nın yeterli çalışma yapmaması sebebiyle yeterli verilere ulaşamıyoruz.” (Urfa/MA)

(Günlük Evrensel, 05.03.2024)

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN