Bekir YURDAKUL
Diyelim ki bugüne değin hiç karşılaşmadınız Van Gogh’la; bir solukta okuyup bitireceğiniz ‘’ Van Gogh’un Yıldızları’’, yaşadığı dönemde değeri bilinmemiş, ‘’ Siz beni sevmediniz, ama ben sizi ve dünyayı çok sevdim’’ diyen büyük bir sanatçının, çoğu yapıtlarının yer aldığı iyi kurgulanmış / hazırlanmış bir sergiyle baş başa bırakacak sizi de.
Hiç kolay değildir bir sanat yapıtıyla buluşmak; hele ki yaşamın herhangi bir anında ve ansızın karşılaşmak böyle bir durumla… Edebiyat için de böyledir bu, plastik sanatlar ya da sahne sanatları için de… Söz böyle bir yerden çalmışsa kapıları, Reşat Nuri’nin 1930’lu yıllarda Anadolu Notları’na büyük bir incelikle düştüğü satırlar geliverir aklıma:
‘’Niye kitap okumuyorlar’ demek, ‘Niye piyano çalmıyorlar’ demek gibi bir şeydir. Kafayı kitap okumaya alıştırmak, parmakları piyona çalmaya alıştırmaktan kolay değildir. Ona göre yetişmek, hazırlanmak lazım gelirdi. Okumak, bir kitaptan alınan elemanlarla kendine bir manevi dünya yapmak, onun içinde tek başına yaşayabilmek demektir…’’
Üstelik bu yolculukta başarı sağmanın önkoşullarından birini de ‘’daha çocuklukta başlamış uzun alışkanlık ve alıştırmalar’’ olarak belirtmekten de geri durmaz usta yazar.
Bir resim sergisini görmesini, dahası yalnız gezmesini önerdiğimiz bir arkadaşımızın, ‘’İyi de ben resimden hiç anlamam ki!’’ savunmasını da Reşat Nuri’nin seslendiği yerden anlamak ve değerlendirmektir doğru olan.
RENKLERLE YAZILAN ÖYKÜLER
Sözcüklerle resimler, tablolar yapan; desen, leke ve renklerle öyküler yazan/ kuran Asuman Portakal’ın Van Gogh’un Yıldızları yapıtıyla buluşunca da aklımın bir yanında hep bu gerçeklik gezindi durdu.
Portakal’ın yine büyük bir sevinçle okuduğum Picasso’nun Gözleri (öykü-TDEM Yayınları-2021), Matisse’nin Işığı (öykü- TUDEM Yayınları-2023) yapıtlarından da aynı şeyleri düşünmüştüm
Resim sanatıyla çok yakın dostluğumuz olmasa da bir sanatçıyla hele ki onun yapıtları şehrimizde sergilenmektense- ‘’tanışma’’nın, her bir yapıtının barındırdığı / sakladığı ya da sessizce dillendirdiği hikayeyle buluşmanın neredeyse bütün yollarına sözcüklerden fenerler tutuyor Asuman Portakal.
Resim sanatıyla çok yakın dostluğumuz olmasa da bir sanatçıyla – hele ki onun yapıtları şehrimizde sergilenmektense- ‘’tanışma’’nın, her bir yapıtının barındırdığı / sakladığı ya da sessizce dillendirdiği hikayeyle buluşmanın neredeyse bütün yollarına sözcüklerden fenerler tutuyor Asuman Portakal.
Uzun süreli Van Gogh sergisini, meraklılardan öte bütün öğrencilerin görmesi için düzenlenen çok sayıda ve eş zamanlı sanat etkinliğinin arasında bir öykü yazma yarışması söz konusudur.
Yarışmanın katılım koşullarından belki de en ilginç olanı, sergiyi gezerken sanatçının yapıtlarına gösterilecek ilgi ve merakın bir ölçütü olarak verilmekte olan yıldızlardan birine sahip olabilmektir.
GÜNÜMÜZDE GÖNDERME
Sergide yer alan tabloların ortaya çıkış süreci, sanatçının o dönemde yaşadığı sıkıntılar ve ruh hali, yapıtın taşıdığı ışıltılı girdap, bazen çığlık çığlığa ortaya koyduğu çağrı… Kendimizi o iki boyutlu sanat yapıtının ulaşmamızı derinden istediği üç boyutlu dünyada bulmamız için kurguladığı sanatsal yolculuksa gerçekten alkışlanmaya değer. Kitapta görselleri yer almasa da Van Gogh’un, yapıtın akışında sözü edilen tablolarının her biri, neredeyse bütünüyle canlanıyor gözünüzde. Yer yer öykülerle bezenen anlatının (romanın) arka planında serilip giden gündelik yaşam fotoğrafının kimi kareleriyse içinde ‘’ alışkanlıkla’’ yer aldığımız anları yeniden düşünmeye, sorgulamaya çağırıyor.
Olmaz, ama diyelim ki bugüne değin hiç karşılaşmadınız Van Gogh’la, bir solukta okuyup bitireceğiniz Van Gogh’un Yıldızları, yaşadığı dönemde değeri bilinmemiş, ‘’Siz beni sevmediniz, ama ben sizi ve dünyayı çok sevdim’’ diyen büyük bir sanatçının, çoğu yapıtlarının yer aldığı iyi kurgulanmış / hazırlanmış bir sergiyle baş başa bırakacak sizi de.
(Cumhuriyet Kitap, 08.06.2023)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN