Post image
Sükûnetten kayıtsızlığa, kayıtsızlıktan huzursuzluğa

 

Tuğçe Madayanti ŞEN

İnzivaya çekildiğim ve her şeyi sorguladığım bugünlerde elim nedense “Fleishman Is in Trouble” dizisine gitti ve uzun zamandır izlediğim şeyler arasında ilk kez kendimden, hayatımdan, kayıplarımdan bir şeyler buldum.

Hayata derin bir yerlerden bağlanabilmiş ve orta yaşlarına geldiğinde hayatını sorgulayanların kaçırmaması gerektiği için de, Taffy Brodesser-Akner tarafından aynı adlı romanından uyarlanan ve Disney+’de yayında olan bu mini dizi hakkında bir şeyler yazmak istedim.

HER ŞEY HAKKINDA

Hayatın içinde pek çok şeye dair kayıtsızlaşmış halde ilerlerken, eskiden önünde sonsuz seçenek varken artık bu seçeneklerin olmadığını fark ettiğinde insan yaşamaya nasıl devam edebilir ki? Temelinde bu can acıtıcı soruyu soran “Fleishman Is in Trouble” berbat bir sıcak hava dalgasının üzerine yapışan ve nefessiz bırakan hissini, bir yağmurla sona erdirircesine hikâyeler anlatıyor. Hayat, evlilik, para, tatminsizlik ve eski dostlar… Tüm bunların bir araya gelmesi hakkında, kısacası her şey hakkında olan bir yerden bakıyor insana ve yaşama. Kalan hayatıyla ilgili ne yapacağını bilmeyen, belki biraz da yolunu kaybetmişlerin, istediği şeyleri veya istediğini sandığı şeyleri elde etmiş olsalar da artık ne hissedeceklerini bilmeyenlerin anlatıldığı bu hikâyeler beni fazlasıyla derinden etkiledi. Bugün kendi hayatımda da yaşadığım pek çok şeyle örtüşen bu diziye nasıl teşekkür etsem az. Gençken kurulan hayallere, birlikte çıktığın yolu sonuna kadar birlikte yürüyeceğini sandığın insanların organizma kalıntılarına dönüşmelerine, geleceği düşünürken içine tortul kayaç gibi oturan geçmişe ve artık hayatında olmayanlara tutulan yas süreçlerindeki yalnızlıkta aslında yalnız olmadığına, benzer habitatlardaki insan varlığının dünyanın her yerinde birbiri ile kesişen metamorfizmalarına, korkulara ve de kabullenişlere dair bana esas illüzyonu hatırlatan minik bir pusula oldu.

HİKÂYELERİN PERSPEKTİFLERİ

Kurulan hayat modeli içerisinde tatmin olmanın sükunete, sükunetin kayıtsızlığa, kayıtsızlığın ise huzursuzluğa yol açtığı düşünülürse, insanın her şeyi düzene soktuğunu sandığı anda, mutsuzluğa teşne olması hakkında olan dizinin en mühim yanı, sadece seçtiği bir perspektiften değil hikâyeleri tüm perspektiflerden anlatıyor olması. Yeni boşanmış bir adam olan Toby Fleishman (Jesse Eisenberg) bir sabah uyanıyor ve eski eşi Rachel Fleishman’ın (Claire Danes) çocukları kendisine bıraktığını ve görünüşe göre geri dönmeyeceğini görüyor. Eski eşinin nerede olduğunu ve kendi hayatının neden bu kadar ters gittiğini çözmeye çalışıyor. Bu olup bitenler devam ederken eski dostlarını arıyor ve senelerdir görüşmediği iki eski dostu Libby (Lizzy Caplan) ve Seth (Adam Brody) ile tekrardan ilişki kuruyor. Geçen senelerin hiçbir şey kaybettirmediği bir yerden yakalanarak hiçbir zorlama olmadan devam ettirilebilinen dostlukları bilirsiniz, işte öyle bir yerden hayatları birbirlerini devralıyor. Ve böylece ana hikâye başka ana hikâyeleriyle birleşerek toplamda dört yetişkinin perspektifleri de dahil edilmiş oluyor. Bir süreliğine olan berbat geçici dönemlerde, neyin önemli olduğunu anlamak için insanların bazen tehlike ve risklere ihtiyaç duyduğunu gösteren bu paralel anlatılar sonunda birleşerek hepimizi birden içine dâhil ediyor.

VANTABLACK VE SEÇİMLER

Rachel Fleishman’ın çocuklarını ve kendisini terk ettiğini anlayan Toby, hayatına geri dönmekte oldukça zorlanıyor ama sonunda içinde bulunduğu durumu kabul ediyor. Arkadaşı Seth’le dışarıda bir gece geçirmekten, Amerikan Doğa Tarihi Müzesi’nde Vantablack sergisini ziyaret etmeye kadar sahip olduğu her kaynağı, yalnızlığıyla mücadele etmek için kullanıyor. Biliyorsunuz Vantablack, var olan en koyu siyah olduğu söylenen laboratuvar yapımı bir malzeme. Ordunun uyduları ve jetleri tespitten gizlemesine yardımcı olması için yaratıldı. Materyal o kadar karanlık ki, bir kişinin onu yasal olarak kullanmasına bile izin verilmiyor. Bu metafor ile, beşinci bölümün sonlarında, Toby çocukları Hanna ve Solly ile bu en karanlık odaya girdiğinde karşılaşıyoruz. Ailenin yeni bir başlangıca doğru girdiği ve Toby’nin çocukları ile yeni yolculuklarına başladığı Vantablack bölümü ardından ana karakterin Tobby olduğunu düşünürken, dizi Libby’nin kendi hikâyesine doğru uzun bir yolculuğa çıkarıyor seyircisini. Hikâyenin yapısal ve tematik ilhamı da bir anlamda ortaya konulmuş oluyor. Daha sonrasında Rachel’ın perspektifine geçtiğimiz etkileyici bir hikâye geliyor…Yaptığınız seçimlerin geri alınmasını sağlayabilecek hiçbir şey yok. Böyle bir güç kimsede yok. Yapılan seçimlerin hangi diğer seçimleri sınırlandıracağını ve de sınırlandırmış olduğunu bilmek ise imkânsız. Sorun zaten verilen kararlarda değil aslında! Gençken önünüzde sonsuz seçenek varken, bu seçeneklerin artık olmadığını kabullenerek yaşamaya devam etmeyi öğrenmek lazım. Belki de ben yanılıyorumdur, kim bilir?

(Birgün, 06.05.2023)

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN