Berfin KARAMAN
Gelişen teknoloji ve insanların aktif bir şekilde sosyal medya kullanmasıyla beraber, kadına yönelik dijital şiddet oranında da artış yaşanıyor. Avrupa Parlamentosu FEMM Komitesi’nin araştırmasında, her 10 kadından biri, 15 yaşından itibaren siber tacize uğradığı belirtiliyor. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization -UNESCO) yaptığı araştırmalar, kadınların yüzde 73’ünün, sosyal ağlarda tanımadıkları kimselerden taciz mesajları aldığını gösteriyor.
TANIDIK KALIPLARLA DİJİTAL ŞİDDET
Psikolog Eva Tike, dijital şiddetin literatürde, “siber taciz, siber şiddet, siber zorbalık, siber cinsiyetçilik” gibi farklı terimlerle adlandırılsa da en doğru tanımlamanın “toplumsal cinsiyete dayalı şiddet” olduğunu belirtti. Tike, dijital şiddeti, “herhangi birini teknolojik araçlar üzerinden rahatsız etmek, kısıtlamak veya aşağılamak üzere gerçekleştirilen tüm ifade ve davranışları içeren şiddete dijital şiddet diyoruz” şeklinde tanımladı. Dijital şiddetin birçok boyutu olduğu ve neredeyse her gün binlerce kadının dijital şiddete maruz kaldığına dikkat çeken Tike, “Aslında ikili ilişkilerde de çok tanık olduğumuz bazı durumlar oluyor. ‘Anlık fotoğraf video at, neden bu saatte çevrimiçisin? Neden o kişiyi ekledin veya hemen o fotoğrafını kaldır’ gibi… Bunlar hemen hemen her kadın için tanıdık ifadeler. Bunların boyutu, sosyal medya şifrelerinin istenmesi ve kişiden habersiz cihazlara takip uygulamalarının yüklenmesine kadar varabiliyor” değerlendirmesini yaptı.
İNTİKAM PORNOSU VE ÖZEL GÖRÜNTÜLERİN YAYILIMI
Dijital şiddetin, karşındaki kişiyi utandırmak, aşağılamak, korkutmak, tehdit etmek ve susturmak gibi amaçları olduğuna işaret eden Tike, şiddete uğrayan kadınların bu şiddet karşısında sıklıkla korku endişe ve depresyon gibi duygular hissedebileceğini vurguladı. Tike, son zamanlarda, intikam pornosu veya cinsel içerikli görüntülerin kötüye kullanılması gibi şiddet yönünün de artışta olduğunu belirtip “Özellikle yine ikili ilişkilerde, kadınların karşısındaki erkekle bir daha görüşmek istemediğini belirtmesi durumunda erkeğin, ilişki sürecinde aralarındaki özel anların çekildiği fotoğraf ve videoları sosyal mecralar üzerinden yaymakla veya yakın çevreyle paylaşmakla tehdit etmesi çok fazla yaygınlaşmaya başladı. Tabii cezasızlık politikaları bunun arşa çıkmasını sağladı da diyebiliriz” uyarısında bulundu.
9 FARKLI ŞİDDET ÇEŞİDİ
Tike, dijital şiddetin yalnızca flört ve ikili ilişkilerde görülmediğinin altını çizerek, kişisel bilgilerin edinilmesi, siber takip, cinsiyetçi nefret söylemi ve çocuklara yönelik akran zorbalığı çeşitlerinin de yaygın olduğunu belirtti. 9 farklı şiddet boyutu olduğuna dikkat çeken Tike, bunları “Nefret söylemi, kimliğe bürünme, mobbing, catfishing, gözetim, kötü amaçlı dağıtım, taciz, doxxing (kişi hakkında özel bilgileri araştırma) ve bombing (karşı tarafın davranışlarını yönlendirme) gibi biçimler” olarak sıraladı.
ŞİDDETTEN ETKİLENME DÜZEYİ FARKLILIK GÖSTERİYOR
Kurbanı suçlayıcı söylemlerin en yaygın dijital şiddet vakalarından biri olduğunu bildiren Tike, bunu şöyle anlattı:
“Rıza dahilinde yapılan paylaşımlar sonradan dijital şiddete dönüştüğünde, şiddete maruz kalan kadını ‘Sen bunu hak ettin’ şeklinde üstü açık ya da kapalı biçimde eleştirmek bunun maalesef örneği. Bu böyle olunca da psikolojik ve cinsel şiddet de dijital şiddete eşlik ediyor. Hiçbir şiddet türü birbirinden bağımsız gerçekleşmediğini zaten biliyoruz. Özellikle psikolojik ve cinsel şiddetin dijital şiddetle desteklendiğini söyleyebiliriz. Her birimizin herhangi bir şiddet biçiminden etkilenme düzeyi de buna göre farklı oluyor tabii. Kişinin yaşı, eğitimi, şiddetin biçimi ve fail ile aradaki yakınlık etkilenme düzeyini belirleyen faktörler oluyor.”
18 YAŞ ALTI ÇOCUKLAR DA ŞİDDET MAĞDURU
Tike, 18 yaş altı çocukların da sıklıkla dijital şiddete uğradığını, bu yaş altı çocuklarda, yeme ve uyku bozukluğu, içine kapanıklık, odaklanma sorunu gibi belirtilerin görüldüğünü aktararak sözlerine şöyle devam etti:
“18 yaş altı çocuklarda çok fazla sağlık sorunu olduğunu gözlemliyoruz. Bunun yanında çocukların okula devam isteksizliği ve kimi zaman obsesif davranışlar ve intihar düşüncesi, endişe korku ve kaygı da gözlemlerimiz arasında. Ailelerin dijital mecralar konusunda çok belli etmeden daha temkinli ve uzaktan kontrolcü olmalarından yanayız. Sık sık çocuklar gezindikleri mecralarda kontrol edilmeli ve dostça anlayacakları dil ile bilgilendirilmeli.”
GÜVENLİ YAZILIMLAR VE HUKUK MÜCADELESİ
Dijital şiddete karşı güvenli yazılımların geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması gerektiğini vurgulayan Tike, açıklamalarını şöyle bitirdi:
“Son birkaç yıldır kadınlar, kendi faillerini dijital mecralarda ifşa etmeye başladı. Kadınlar ve kadın örgütleri artık her türlü şiddete sessiz kalmaktansa seslerini duyurabileceği ve kollektif tepki oluşturabilecekleri alanlarda buluşmaya başladı. Kadınların sürdürmekte oldukları hak mücadelesine paralel olarak, dijital alanlarda güvenli kalabilmenin yollarıyla ilgili çalışmalar yürütmesi de gerekiyor. İktidarın cezasızlık politikaları sürdürmeleri, gerçeği göz ardı etse de dijital şiddetin hukukta görünürlüğünü de sağlamak başka bir mücadele yolu.”
(24 Saat, 29.04.2023)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN