Her yıl 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü etkinlikleri öncesi Türkiye’deki bireysel silahlarla işlenen suçları, ateşli silahların cinslerine göre dağılımı ve ne kadar ruhsatı silah olduğu gibi temel verileri İçişleri Bakanlığından talep ediyoruz. Aldığımız cevap ise her seferinde değişiyor. Bu yılki gerekçeleri: 4982 sayılı Kanunun 7’nci maddesi “ Bilgi edinme başvurusu, başvurulan kurum ve kuruluşların ellerinde bulunan veya görevleri gereği bulunması gereken bilgi ve belgelere ilişkin olmalıdır” hükmü gereğince başvurunuz olumsuz değerlendirilmiştir.
Talep yazımızdaki temel verilerin halkın asayişinden doğrudan sorumlu bir teşkilatta bulunmaması hayli tedirgin edici. Bu durumda neye dayanarak suçla mücadele ediyorlar? Neye dayanarak silah kanun tasarısını alt komisyonda konuşuyorlar. İstatistik veri olmadan, hangi tür suçların yoğun olduğu bilinmeden nasıl kanun yapılır, o kanun gerçekte neye hizmet eder? Cevaplanması gereken yığınla soru var ama karşınızda muhatap yok.
Bilgi en büyük güçtür. Bilgiden yoksun bırakmak, kişinin ya da kurumun gücünü elinden almaya teşebbüstür. 2007 yılından beri hep aynı nakaratı dinlediğimiz için kendi önlemlerimizi almayı öğrendik. Aslında Türkiye’nin bireysel silahlarla işlenen suç haritası için Emniyet Genel Müdürlüğünün verilerine ihtiyacımız yok. Biz sadece çalışmalarımızı resmi verilere dayandırmak istediğimiz için her yıl başvurmayı adet edindik, onlar da türlü bahanelerle, reddetmeyi gelenek haline getirdiler.
Türkiye’de bireysel silahlı suçlarla mücadele için, suç geçmişi, kadına yönelik şiddet geçmişi, ya da herhangi bir şiddet suçu geçmişi olan kişilerin ruhsat almasına imkân vermemek en temel önlemdir. Bu tüm dünyada bu şekilde uygulanmaktadır ancak bizde kanunda bu madde olmasına rağmen başka bir madde ile İçişleri Bakanı ve valilikler özel yetkiler ile donatılmakta ve dilediklerine diledikleri kadar silah verme haklarını ellerinde bulundurmaktadırlar. Bu uygulamalar kavramların içini boşaltmanın ötesinde bir işe yaramaz. “hukuk devleti”nde olması gereken kanunlar görünüşte Türkiye’de de vardır. Ancak belli kişilerin elinde sınırsız yetkilerin olması, hukuk devleti anlayışına uymaz. Bu kanun maddesi kuzu postuna bürünmüş kurttan farksızdır. İçten içe sistemi yiyip bitirir, halkın adalete olan güvenini sıfırlar.
17 Eylül 2013 saat 14:00’da Ankara Barosu Yasa İzleme Komisyonu tarafından düzenlenecek “Silah Kanun Tasarısı” başlıklı panelde bu ve benzeri konuları daha detaylı tartışacağız. Hala çok geç değil. Büyük bir yanlıştan dönmek için henüz geç kalmış değiliz.
İyi haftalar,
Umut Vakfı
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN