Vakfımızın 20 yıllık geçmişinin “hukukun üstünlüğü”, “yurttaşlık bilinci”, “barış” ve “uzlaşma” temeline kurulu olduğunu biliyor muydunuz? Çoğunuzun bizi hep “bireysel silahsızlanma” için mücadele ederken hatırladığını biliyoruz. Aslında bu mücadelemizin temelinde de yine aynı temel prensipler yer alıyor. Çünkü bir ülkede Hukukun üstünlüğü varsa, adalete güven var demektir. Adalete güven varsa kimse kendi adaletini kendi sağlamaya kalkışmaz ve silah talep etmez. Bir ülkede yurttaşlık bilinci varsa, herkes eşit haklara sahip olduğunu bilir ve kendi fikrini savunmak ya da dayatmak için silaha sarılmaz. Bir ülkede uzlaşma kültürü varsa, barış vardır. İnsanlar diyalogla sorunlarını çözerler, silahlar konuşmaz. İşte biz tüm bu prensiplere dayanarak yıllardır “bireysel silahsızlanma” için mücadele ettik, etmeye de devam ediyoruz.
Bugün görüyoruz ki gençler bu prensipleri yerine getirebilecek kadar olgunlar. Kavramların farkındalar ve birbirlerine saygı duymayı öğrenmişler. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada gençler daha iyi bir gelecek için ayaktalar. ABD, İspanya, Tunus, Mısır, İtalya, Fransa, Yunanistan, Portekiz, Brezilya… ve birçoğu daha adil, daha özgürlükçü bir düzen için demokratik yollardan haklarını talep ediyorlar. En önemlisi şiddet kullanmıyorlar ve kullananları hemen dışlıyorlar. İşte şimdi yeni bir dünya için “umut” var.
Bildiğiniz üzere Silah Kanun Tasarısı bugünlerde mecliste. Taslak üzerine taslak hazırlanıyor. Bir madde ekleniyor, diğeri çıkartılıyor. Neyin nasıl değiştiğini takip etmek o kadar zorlaştı ki, tüm enerjimizi bu kanuna ayırmak durumunda kalıyoruz. Bu kanun eski dünyayı temsil ediyor. Kimlere “taşıma” ruhsatlı silah verelim, kimler kanun kapsamında silah alamıyorsa onlara nasıl bir açık kapı bırakalım, tamamen bunlar üzerine odaklanılmış. O kadar ki aynı düzenlemeyi içeren madde altta bir başka başlık altında tekrarlanmış! Neden tekrarlanıyor anlamadık, okuyanın gözünden kaçmasın diye mi iki kere yazmışlar acaba !!!
Dediğimiz gibi, bu tasarı tamamen eski dünyaya ait. Haklarını ve halklarını korumak için silahsız mücadele olamayacağına inanmışların dünyasına ait. Oysa gençlerin dünyası alabildiğine özgür ama bir o kadar da sınırlara sahip. Kimse kimsenin hakkına tecavüz etmemek için elinden geleni yapıyor. Meydanlarda Türk, Kürt, Ermeni, Yahudi, Alevi, Müslüman, lezbiyen, gey, heteroseksüel aklınıza gelebilecek her renk var. Şimdi parklarda tartışıyorlar. Farklı bir şey yaratmak istiyorlar. Temsili demokrasiden daha farklı bir düzen kurmak istiyorlar. Bunun hemen gerçekleşemeyeceğini biliyorlar ama sistemin içinde yok olmadan özelerine sahip çıkma, kimlikleri ile kendilerini özgürce ifade etme peşindeler. Şiddet en karşı çıktıkları yöntem. İkna edene ya da olana kadar konuşuyorlar. Çok uç görüşler de var ama sosyal medyada birbirlerinin sayfalarını takip edip, karşılıklı tartışıyorlar. Savundukları fikirler çarpışıyor, bedenleri değil. İşte tam da bu yüzden artık yeni bir dünya için “umut” var.
İyi haftalar,
Umut Vakfı,
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN