Fikret İLKİZ
TBMM’nin 25 Mayıs 2022 tarihli Genel Kurul Birleşimi…
Kanun, kanun mudur? Kanunla insan hakları ihlal edilir mi? İhlal nasıl önlenir?
Tarihe not düşülmelidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25 Mayıs 2022 tarihli Genel Kurul gündeminde CHP Araştırma Önergesi görüşüldü ve çoğunlukla reddedildi. Neden?
Yasama organının bu ret hali tarihe not düşülmeli…
Konu basit, ama değil! Ortada olan yasama organının iradesidir. Anayasa Komisyonu üyesi İstanbul Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Ö. KABOĞLU (CHP) tarafından hazırlanmış olan 7 Mart 2022 tarihli Araştırma Önergesi 20 milletvekilinin imzası ile TBMM Başkanlığı’na verildikten 2,5 ay sonra 25 Mayıs 2022 tarihinde Meclis Genel Kurul gündemine gelebilmiştir. (10/5669) esas no’lu Meclis Araştırması Önergesiyle “Anayasa Mahkemesi’nin ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin halihazırda kanun değişikliği gerektiren pilot kararlarının belirlenmesi ve genel olarak, bu tür pilot kararlara gelecekte TBMM tarafından ivedi şekilde uyulmasının sağlanması için atılması gereken adımların incelenmesi” amacıyla Meclis araştırması açılması istenilmiştir. Araştırma önergesinin amacı budur.
Tarihe not düşülmelidir!
25 Mayıs 2022’de TBMM’de önerinin amacını ve gerekçesini Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim Kaboğlu açıklamıştır.
Sayın Kaboğlu konuşmasına şöyle başlar; “Pilot Karar nedir”?
Der ki; “Pilot karar tekniği, yapısal bir sorundan kaynaklanan ve çok sayıda kişiyi ilgilendiren davalarda -kısaca- AYM ve İHAM’nin alınması gereken genel önlemleri belirlediği karar uygulamasıdır. Muhatap organ, yürütme, yargı ve yasamadır. Pilot kararlara göre “yasa” adı verilen hukuki işlem öngörülebilir, anlaşılabilir ve ulaşılabilir olma bakımından belli özellikleri yansıtmadığı sürece adı “yasa” olsa da içerik olarak yasa sayılamaz. Yasal nitelik taşımayan maddeler yürürlükte oldukları sürece sistematik hak ihlallerine neden oldukları için değiştirilmeli, yeniden düzenlenmeli veya yürürlükten kaldırılmalıdır. Dahası, yasama organı, benzeri düzenlemelerden kaçınmak ve adil yargılanma hakkı doğrultusunda düzenlemeler yapmak yükümlülüğündedir.”
Böylece Sayın Kaboğlu konuşmasında tarihe not düşer! Yürürlükte olan kanunların kanun olabilmesi için hak ihlaline neden olmamalıdır. Adı kanun bile olsa, var olan haliyle eğer sürekli hak ihlali yaratıyorsa, kanun yürürlükten kaldırılmalıdır. Eğer kanunun bir maddesinin insan haklarına aykırı olduğu Anayasa Mahkemesi ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararlarıyla tespit edilmişse; yüksek mahkemeler yasama ve yürütme organına çağrı yaparak pilot karar uygulamasına geçmişse; yasama ve yürütme organlarının yapacağı tek şey vardır: AİHM ve AYM’nin pilot kararının gereğini yerine getirmektir. Böylece AYM ve AİHM’si bir davada sadece bir kişiyi ilgilendiriyormuş gibi gözükmesine rağmen aslında tüm toplumu ilgilendiren bir hakkın ihlal edildiğini ve gelecekte benzeri tüm diğer başvurularda da ihlal kararı verileceği daha şimdiden belli olmuşsa; adı kanun olan ama sürekli hak ihlali yaratan kanunu kaldırmak veya değiştirmek, bir kanunun temel haklara aykırı bir maddesi hak ihlali yaratıyorsa kanun maddesini yürürlükten kaldırmak veya değiştirmek yasamanın görevidir.…
Kanun ve mevzuattaki bozuk sistemi AİHM’si ve AYM pilot kararları ile gösterir; yasama ve yürütmeye basit bir yol göstermedir pilot kararlar ama uygulamada çok önemlidir… Hukuk devleti olmanın, demokrasinin, yasama ve yürütmenin iradesinin bu yönde olup olmadığının ölçütüdür ya da otokrasinin…
AİHM ve AYM tarafından insan haklarının kanunlarla ihlal edildiğini ve ihlale kanunların neden olduğu yapısal bozuklukları tespit ettiği pilot kararlar karşısında TBMM’si bunların hangi kanunlar olduğunu araştırmaya neden gerek yoktur dedi acaba?
Sayın Kaboğlu nitelikli yasama sürecini işletmek gerektiği kanaatinde. İktidar partisi ve ortağı parti ise aksi kanaatte. Mecliste çoğunluk insan haklarını tehdit altında tutan ve hakları ihlal eden yapısal ve bozuk düzenin devamından yana… Yargı kararlarıyla kanunu düzelt denildiği halde düzeltmem, araştırmam ve böyle kalsın diyorlar.
Araştırma önergesine göre; AİHM’si 2000’li yıllarda başlattığı pilot karar uygulaması tekniğinin yararlarından birisi yargılamaların makul süreyi aşmaması, diğeri yargı kararlarının uygulanmasına ilişkin güçlüklerin önlenmesidir. “Doğrudan yasal düzenlemelere ilişkin olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2011 yılından bu yana verdiği ve son beş yılda artan pilot kararlar kalemine Anayasa Mahkemesi kararları da eklenmiş bulunuyor. İşte bu çerçevede, yüce Meclisimiz somut düzenlemeler yapmak zorunda; bunların başında -bu yasaların başında- Türk Ceza Kanunu gelmekte ve bunun özellikle 301, 220, 314, 299, 125 gibi maddeleri açıkça neden yasa niteliği taşımamaktadır bu kararlarda belirtilmektedir.”
Kanun adı kanun ama kanun değil, kanun maddesi madde ama madde değil; çünkü insan haklarına aykırı.
Örneğin Türk Ceza Kanunu madde 301 (Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama), kullandığı kabul edilemez derecedeki geniş sözcükler öngörülebilirlik eksikliği nedeniyle bir kanun oluşturmamaktadır.
Türk Ceza Kanunu (Suç işlemek amacıyla örgüt kurma) madde 220’nin 6’ncı fıkrası; Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi hakkında ulusal mahkemelerce üyeliğe dair herhangi bir somut delil bulunmaksızın yalnızca temel özgürlüklerin kullanılması ile yasa dışı örgüt üyeliği durumlarının denk tutulmasına varacak geniş yorumlara karşı yetersizdir.
TCK Madde 314 (silahlı örgüt) suçunda tutuklamayı haklı kılabilecek eylemler yelpazesi fazla geniş olup mahkeme ve makamların keyfî müdahalelerine karşı yeterli koruma sağlamamaktadır.
TCK Madde 299, Cumhurbaşkanına hakaret suçu ve uygulaması, Anayasa 26 ve AİHS madde 10’a (ifade özgürlüğü) açıkça aykırıdır. Buna göre, hakaret alanında devlet başkanına özel olarak yüksek seviyeli bir koruma sağlanması sözleşmeye uygun olmayıp devletin, devlet başkanının itibarını korumaktaki çıkarı hakkında haber verme ve görüş ifade etme hakkına karşı ona bir ayrıcalık ya da özel koruma tanınmasını haklı kılmaz.
Yine, Türk Ceza Kanunundaki 125’inci madde (Hakaret) suçunda “Kamu görevlilerine tanınan üstün koruma, üst düzeyde koruma, seçilmişlere de tanınamaz.” biçimindeki düzenleme…
Araştırma önergesinde Türk Ceza Kanunu 125, 299 ve 301’inci maddelerin “pilot kararlar” bölümünde yer aldığına değinen Sayın Kaboğlu Meclisteki konuşmasında; bu maddelerin, CHP İstanbul İl Başkanı Sayın Canan Kaftancıoğlu’nun mahkûmiyet kararlarında uygulanan maddeler olduğuna dikkat çekti.
Sayın Kaboğlu Meclisteki konuşmasında; Anayasa Mahkemesi özellikle vermiş olduğu sulh ceza mahkemelerinin internetteki haberlerin erişime engellenmesi kararıyla ilgili pilot kararında 5651 sayılı Yasa’nın 9’uncu maddesinin neden bir yasa maddesi sayılamayacağını açıkça hükme bağladığını ve bunun nasıl değiştirilmesi gerektiğini, yeniden nasıl yazılması konusunda da açık ve somut önerilerde bulunduğunun altını çizdi.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 27.10.2021 tarihli (B. No: 2018/14884) bu bireysel başvuru kararı AYM’nin, Pilot Kararıdır (R.G 7.1.2022-31712). Anayasa’da korunan “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti”, Basın hürriyeti” ile yargıya etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Yani; Anayasa mahkemesi yapılan bu başvurunun yapısal bir sorundan kaynaklandığını ve bu sorunun başka başvurulara da yol açtığını ve bu düzenlemenin yeni benzer başvurulara yol açacağını tespit etmiştir. AYM bu yapısal bozukluğu saptadığı için tıpkı AİHM’nin 2000’li yıllardan itibaren başlattığı pilot karar usulünü uygulamış ve pilot karar vermiştir. Bu kararı AYM resen alabilir, başvurucunun veya Adalet Bakanlığının isteğiyle başlatabilir. (Herhalde şimdiye kadar Adalet Bakanlığının herhangi bir bireysel başvuruda Anayasa mahkemesine hak ihlali vardır, yapısal sorun kanundan kaynaklanmaktadır, o halde pilot karar verin başvurusu yaptığını hiç duymamışsınızdır, ben rastlamadım) AYM pilot kararında tespit ettiği yapısal sorunu ve bunun çözümü için alınması gereken tedbirleri kararında belirtir. Pilot kararla birlikte, bu karara konu yapısal soruna ilişkin benzer başvuruların incelenmesini de erteleyebilir.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu oybirliğiyle İnternet haber sitelerine “erişimin engellenmesi” kararlarını basın özgürlüğünün ve etkili başvuru hakkının ihlali olduğuna karar verdi ve pilot karar usulünü uyguladı (AYM İçtüzük Madde 75). Yasama organına bir yıl süre tanıdı. Kararın bir örneğinin TBMM’ne gönderilmesine karar verdi. Bir başka anlatımla Anayasa Mahkemesi yasama, yürütme ve bir bakıma yargı organlarına bir yıl süre içinde, 7 Ocak 2023 tarihine kadar erişim engellenmesi hakkındaki kanundan kaynaklanan yapısal sorunu çöz, kanunu değiştir demiş oldu. Sorunun kanundan kaynaklandığını tespit etti ve bundan sonra bu başvurular hakkında aynı ihlal kararı vereceğini de açıklamış oldu.
Yasama; adı kanun ama insanların ifade özgürlüğü hakkına aykırılıklar yaratan, sürekli hak ihlali üreten 5651 sayılı kanunu bir yıl içinde düzeltmelidir.
Anayasa Mahkemesi verdiği bu pilot kararla yasama ve yürütmeye yol haritasını çizdi.
Sayın Kaboğlu; “Bu çerçevede, Anayasa’ya bağlılık andımız gereği, (…) Anayasa Mahkemesinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları yasama faaliyeti bakımından temel normatif dayanak ve çerçeve oluşturmaktadır.” dedi ve “bu pilot kararlar yalnızca Anayasa’mız ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi doğrultusunda değil, aynı zamanda Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde de açıkça öngörülmüş” bulunduğuna dair şu cümleyi okuyarak hatırlatma yaptı: “Yargı Reformu Strateji Belgesi; paragraf 18, sayfa 8’de ilgili cümleyi okuyorum: “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlar ile Avrupa Birliğinin insan haklarına ilişkin müktesebatı Avrupa insan hakları hukukunu oluşturmaktadır. Türkiye, bu ortak hukukun bir parçasıdır.”
Sonra İYİ Parti Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Feridun Bahşi konuştu.
Anayasa Mahkemesi kararları, AİHM kararlarının yok sayıldığına değindi, önergenin gerekçesinde de açıklandığı üzere her iki mahkemede uzun süredir pilot karar uygulaması olduğunu ve pilot kararların Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama faaliyetlerinde bir çerçeve oluşturmasını, bu kararlar doğrultusunda da yasal düzenlemeler yapılmasının hukuki bir zorunluluk olduğundan Cumhuriyet Halk Partisinin bu önergesini desteklediklerini ve kabul oyu vereceklerini Meclis kürsüsünden açıklamış oldu.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu Demir konuştu…
Sayın Kerestecioğlu; Meclise seslenirken, “ülkenin Cumhurbaşkanı “Anayasa Mahkemesi kararlarına saygı duymuyorum.” diyor, İçişleri Bakanı “Ya, arkadaş, sen gece yık, mahkeme kararı bizim arkamızdan gelsin.” diyor, Adalet Bakanı “Türkiye’de “tweet” attı diye hakkında soruşturma başlatılan bir kişi yok, “tweet”in içinde yazandan dolayı soruşturma açılıyor.” diyor ve “tweet”i çay gibi içinde düşünce olmadan atılıp fırlatılan bir şey zannediyor.” dedi. Ekledi; “araştırma önergesi gerçekten önemli ve değerli. Önerge, yargılama süreçlerinde yaşanan yanlış uygulamalar ve kanunların yeterince açık ve anlaşılır olmaması ya da özgürlükleri daha da kısıtlamak yönünde algılanarak uygulanması nedeniyle yaşanan ihlaller nedeniyle yasama organını yani bizleri göreve çağırıyor ve diyor ki AYM ve AİHM’in pilot kararlarına atıfla: “Kanunları ivedilikle Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına uygun hâle getirmeliyiz.” Diyor ve örnek veriyor. AYM, örneğin “pilot karar” diyeceğimiz Hamit Yakut kararında “İhlalin ve sonuçların giderilmesi ve yeni ihlallerin önüne geçilmesi için ihlale neden olan kanun hükmünün gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle kararın bir örneğinin yasama organına bildirilmesi gerekir.” diyor, yani yine bize görev yüklüyor. Ancak bir sorun daha var, AYM: “Benzer başvuruların incelenmesinin bir yıl süreyle ertelenmesine karar verilmesi gerekir.” diyor. Bu da aslında başvurular için adalete erişimi gerçekten geciktiren bir şey yani Mecliste acilen düzenleme yapmamız lazım.
Bir başka örnek ise AİHM, Selahattin Demirtaş, Türkiye kararı. Başvurucunun Ceza Kanunu’nun 314’üncü maddesi uyarınca, ceza gerektiren ciddi suçlarla bağlantılı olarak tutuklanmasını haklı kılabilecek eylemler yelpazesi oldukça geniştir.(…) “Bir ceza hukuku düzenlemesinin, ifade özgürlüğü hakkının kullanılmasının, silahlı bir terör örgütüne üye olmaya, bu örgütü kurmaya ve yönetmeye özümleneceği şekilde geniş yorumlanması, bu yönde bir bağlantıya ilişkin hiçbir somut delil bulunmadığından haklı çıkarılamaz diyen ve Selahattin Demirtaş’ın derhâl serbest bırakılmasını gerektiren AİHM kararı da aynı kararlar statüsünde duruyor.”
Yasama organı Meclis acele düzenleme yapmazsa ne olur?
Çok basit, Sayın Kerestecioğlu Meclis kürsüsünden söyledi: “Aksi takdirde, insanlar yargı terörüne maruz kalmaya devam edecekler ve ihlal tazminatları da yine bu ülke halkının cebinden ödenecek.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Anayasa Komisyonu Başkanı Sayın Yusuf Beyazıt CHP tarafından verilen araştırma önergesi nedeniyle yaptığı konuşmasında; Meclisin üzerine düşen görevi yerine getirdiğini ve bundan sonrasında da getireceğini söyledi. Bu kadar… Ve özetle hiçbir şey söylemedi. Araştırma önergesine ne evet ve ne de hayır demediler.
Son olarak söz alan Özgür Özel; bu önergeyi ve Anayasa Komisyonu Başkanının kürsüye çıkmasını çok önemsediklerini, “bu pilot kararlara uygun olarak bir kere, yasa teklifini Adalet Bakanlığından nasıl beklersiniz? Adalet Bakanlığı yürütmedir, yasama tekeli buradadır,” dedi. Ardından Anayasa Komisyonunun pilot kararlar konusunda ne yaptığını sordu. Bu önergeyi CHP olarak mutat aralıklarla gündeme getireceklerini söylediler ve “bunu da tarih önünde not ediyoruz” dedi.
Ardından Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi Mecliste oylamaya sunuldu.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Kaç kanun böyledir acaba? Anayasa Mahkemesi veya AİHM kaç kanun ve maddesi için Pilot Karar vermiştir? Kaç kanun maddesi sistematik olarak sürekli hak ihlaline neden olmaktadır?
Tarihe not düşmeli. TBMM çoğunlukla yapısal sorunların ve hak ihlallerinin kanunlar eliyle devam etmesinden mi yanadır?
Meclis çoğunluğuna göre yapısal bozukluk öylece kalsın demek kanunla hak ihlallerinin varlığına ve devamına evet demektir.
Yasama ve yürütme Anayasa Mahkemesinin ve AİHM’sinin pilot kararlarını dinlemiyor ve tanımıyor; not düşmeli. Yargı Reformu Stratejisini bile dikkate almıyor… TBMM’de hatırlatıldı; “Yargı Reformu Strateji Belgesinde “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlar ile Avrupa Birliğinin insan haklarına ilişkin müktesebatı Avrupa insan hakları hukukunu oluşturmaktadır. Türkiye, bu ortak hukukun bir parçasıdır.” yazılıdır, ama değildir!
25.5.2022 tarihli oturumundan sonra not düşmeli; Türkiye bu ortak hukukun parçası değildir ve hukuk devleti olma kriterlerinden süratle uzaklaşarak savrulmaktadır
Bu anlayış, bu zihniyet; parlamento tarihine not düşülmelidir…
30 Mayıs 2022
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN