Dilruba AYDIN
1935’te Mussolini yönetimindeki İtalya’nın işgal tehdidi kapıdayken, yetim bir genç kız olan Hirut kendi hayatının en çetin mücadelesini vermekte, aile dostları Kidane ile Aster’in evinde hizmetçi olarak yeni hayatına alışmaya çalışmaktadır. Etiyopya kralı Haile Selassie’nin en önemli subaylarından olan Kidane, emrindeki askerleri harekete geçirmek için kolları sıvarken liderliğini Aster’in üstlendiği kadınlar da cephede onlara yardım edecek; askerlerin yaralarını sarıp yemek pişireceklerdir –en azından Kidane’nin düşüncesi bu yöndedir. Fakat Hirut, Aster ve diğer kadınların kendilerine biçilen bu kısıtlı rolle yetinmeye niyetleri yoktur; hepsi de ülkelerini İtalyanlara karşı savunmak için ellerinden geleni yapmaya kararlıdır. Haile Selassie Etiyopya’yı terk ettiğinde herkes derin bir çaresizliğe düşerken Hirut’un ortaya attığı fikirle umutlar yeniden filizlenir.
SAVAŞTA KADINLARIN YERİ
Etiyopyalı yazar Maaza Mengiste’nin 2020 Booker Ödülü finalisti romanı Gölge Kral, Timaş Yayınları etiketiyle bu ay raflardaki yerini aldı. Merceği Etiyopya’nın tarih boyunca göz ardı edilen kadın askerlerine çeviren Gölge Kral, şiirsel anlatımı ve kendine özgü biçimsel yenilikleriyle alışılageldik savaş hikâyelerinden fersah fersah uzak, çarpıcı bir roman. İç Savaş nedeniyle dört yaşındayken ailesiyle Etiyopya’dan ayrılan ve eserlerinde ülkesinin tarihinden sık sık faydalanan Mengiste için bu hikâyenin oldukça tanıdık bir kaynağı var: babasının silahını alıp cepheye giden büyük büyükannesi Getey.
Mengiste, verdiği bir röportajda kitabın ortaya çıkış sürecini şöyle anlatıyor: “Zamanla kadınların savaştaki yerini sorgulamaya başladım. […] Şans eseri, genç bir kızken savaşa giden büyük büyükannem Getey’in hikâyesini keşfettim ve fark ettim ki hiç bilmediğim bu hikâye aslında aile tarihimin bir parçası. Bir kadının hikâyesi böyle susturulduysa aynı kaderi paylaşan daha kaç kadının hikâyesi vardı kim bilir.”
Büyükannesinin hikâyesinden ilhamla Etiyopyalı kadınların erkek egemen dünyada yer edinmeye yönelik hem bireysel hem de kolektif mücadelelerine dair ihtişamlı bir anlatı inşa eden Mengiste, kurguladığı “gri” karakterlerle iyi ve kötü kavramlarını bir kez daha sorgulamamızı sağlıyor. Hayatın getirdiği zorluklar ve zorunlulukların insanı zaman içinde nasıl dönüştürdüğünü ve acımasızlaştırdığını bir kez daha idrak ederken kendimizi en zalim gördüğümüz karakterle dahi empati yaparken buluyoruz. Bu noktada yazarın şiirsel ama katışıksız dilini titizlikle aktaran çevirmen Esma Fethiye Güçlü’nün hakkını teslim etmek gerekiyor.
İsveççe, Fransızca, Almanca, Rumence, İtalyanca gibi pek çok dile çevrilen roman, yayımlandığı her ülkede övgü ve takdirle karşılandı. Pulitzer ödüllü romancı Andrew Sean Greer kitabı bir modern klasik olarak tanımlarken Maaza Mengiste’yi yeni neslin en parlak yazarlarından biri olarak gören Salman Rushdie romanı elinden bırakamadığını ve iki günde bitirdiğini söylüyor.
Akıldan silinmeyecek gerçeklikte karakterleri ve özgün yapısıyla tarihe bambaşka bir pencereden bakan Gölge Kral, okuruyla buluşmayı bekliyor.
(Yeni Şafak Kitap, 15.03.2022)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN