Özlem YÜZAK
Cemaat yurdunda kalan tıp öğrencisi Enes Kara’nın intiharı dipsiz kuyunun lağım kokan sularını bir kez daha fokurdattı. Eğitimde cemaat-tarikat kıskacının dehlizleri karanlık; ilerlemek isteyenin de kafasına hemen balyoz iniveriyor.
İlk kurban, intiharı “Cemaat baskısına dayanamadı, intihar etti” başlığı ile haberleştiren Elazığ Günışığı gazetesi yazıişleri müdürü Faik Akgün oldu. Haber, yerel gazetenin internet sitesinden silindi, Akgün görevden alındı. Gazeteciye tehditler ise hâlâ sürüyor.
Hayatını kaybetti ama cemaat yurtlarında kalan ve istemeyerek muhafazakâr yaşam kodlarını sürdürmek zorunda kalan yüzlerce gencin sesi oldu bir anda Kara. İsmini vermeden sosyal medyada derdini anlatan genç kızın anlattıkları:
“Ben bir cemaatin yurdunda kalıyorum. Bu yurtta, medrese eğitimine yakın bir eğitim veriliyor. Bahçeye çıkmak, pencereden bakmak yasak. Telefon haftada birkaç saat veriliyor. Hocalar telefonları karıştırıyor. Bedenlerimiz, yaşamlarımız tutsak şekilde nefes almaya çalışıyoruz. Aynı Enes Kara’da olduğu gibi bu yurtta kalmak istemediğimi söylediğimde ailem kabul etmiyor. Yanımda bir akraba olmadan da yurttan tek başıma çıkamıyorum. Bu duvarları hapishaneden ayıran tek şey, girişinde cezaevi yazısı olmaması. Aynı eğitimi gören erkeklere ise bu yasakların birçoğu yok. Eğer ekonomik gücüm olsaydı, bunu yaşamayabilirim. Ailem yetişkin olduğum halde ellerindeki maddi gücü beni tutsak kılmak için kullanıyor. Bir gün param olacağına da aynı Enes Kara gibi pek inanamıyorum. Geleceğim karanlık. Yine de asgari ücretle olsa da ailemden bağımsız bir yaşam kurmanın hayaliyle yaşıyorum. O gün ne olacak? Paralarına ihtiyacım olmadığında, beni nasıl tekrar tutsak edecekler? Fiziksel şiddet kullanarak mı, ölümle tehdit ederek mi? Yaşamadığım şeyler değiller çünkü.”
Bu gençlerin sesini duymak ve istemeyenlerin bu yurtlarda kalmalarını önlemekle işe başlamak önemli bir ilk adım. Bunun için de herkese önemli görevler düşüyor. Özellikle de siyasi partilere. Dün güzel bir örnek yaşandı. Gaziantep’te Şahinbey Belediyesi CHP Grup Başkanı Hasan Şencan, sosyal medya hesabından “Gaziantep’te üniversite okuyup cemaat ve tarikat yurtlarında kalmak istemeyen öğrenci arkadaşlar bana DM’den ulaşabilirsiniz. Çaresiz ve yalnız değilsiniz” mesajı paylaştı. Bir öğrenci Şencan ile irtibata geçti ve konu valiliğe iletilince vali, öğrenciyi cemaat yurdundan alarak devlet yurduna yerleştirdi.
Bu bağlamda Ahmet Hakan’ın da “içeriden biri olarak” bu yurtları yerden yere vuran “yazısı” gerçekten önemli.
YA SIBYAN MEKTEPLERİ?
Ama bu buzdağının sadece görünen yüzü. Bir de sıbyan mektepleri gerçeği var. Daha da beteri.. Sokak aralarında, dar pencereli, hatta penceresiz bodrum katlarında. Kimilerinin üzerinde tabela var: Sıbyan mektebi yazıyor. Kimilerinde tabela bile yok… 4-6 yaş arası çocukların beyin yıkama yeri. Yoksul ilçelerde, varoşlarda konuşlanıyorlar.
Bundan altı yıl önce CHP milletvekili Gaye Usluer, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan talep ettiği bilgileri paylaşmıştı. Buna göre sadece Diyanet’e kayıtlı olanlarda bile 4-6 yaş grubunda 55 bin 347 çocuk eğitim görüyordu. Tabii çoğu sıbyan mektebi kaçak faaliyet gösterdiği için gerçek sayının bunun kat kat üzerinde olduğunu söylemeye gerek yok.
Burada da yerel yönetimlere, belediyelere görev düşüyor. Çok düşük fiyatlı hatta mümkünse ücretsiz kreşler açmak. Bu konuda atılan adımlar var ama ne yazık ki açılan kreş sayıları belirtilen hedeflerin çok çok altında. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 150 mahalleye 150 kreş sözü vermişti. Şimdiye kadar sadece 32’si açılabildi. Bu kreşlerin hızla açılabilmesi için büyük bir kampanya bile başlatılabilir gerekirse…
İnsanoğlunun yerleşik düşünce kalıplarını değiştirmek çok zor. Hele bu düşünceler çocuk yaştan beri dini kalıplar üzerinden şekillendiriliyorsa… Hele siyaset, dini kendi amaçları için bir alet olarak kullanıyorsa… Bu yüzden eğitimi daha 3-4 yaşından başlayarak cemaat-tarikat kıskacından kurtarmak yaşamsal derecede önemli.
(Cumhuriyet, 14.02.2022)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN